Etiket arşivi: chp

CHP yolsuzluk dosyalarını açtı


CHP’li Erdoğdu, TOKİ ve Erdoğan Bayraktar hakkındaki yolsuzluk iddialarını açıkladı.

Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili ve KİT Komisyonu Üyesi Aykut Erdoğdu, CHP İstanbul İl Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında birbiri ardına önemli yolsuzluk iddialarını kamuoyu ile paylaştı.

CHP İstanbul Merkezi’nde, İl Başkan Yardımcıları ve bazı ilçe başkanlarıyla basının karşısına çıkan Erdoğdu’nun hedefinde TOKİ eski Başkanı, günümüzün Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar vardı.

Aykut Erdoğdu basın toplantısında açıkladığı belgelerle, TOKİ ile ilgili yolsuzluk iddiaları üzerine Meclis kürsüsünden ‘İspatlasınlar istifa ederim’ diyen Bayraktar’ı istifaya davet etti.

Son dönemde TBMM’de yolsuzluklarla ilgili AKP ve CHP Grubu arasında çetin tartışmaların gündeme geldiğini hatırlatan CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, TBMM’den son 3 ay içerisinde Meclis’in yasama görevini yolsuzluklara bulaştıracak yasalar geçirildiğini kaydetti. Bu yasalar karşısında CHP’li vekillerin TBMM’de büyük bir mücadele verdiğini söyleyen Erdoğdu, “Yolsuzluklarla ve çürümüşlükle sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi.

Ellerinde yolsuzluklarla ilgili ciddi bilgiler bulunduğunu kaydeden Erdoğdu, “İlki, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) ve Erdoğan Bayraktar ile ilgili iddialar. İkincisi ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’la ilgili iddialar. Bu iddiaları Meclis kürsüsünden dile getirdiğimizde AKP Grubu’nun hemen hemen tamamı, kürsüde konuşmamızı engelleyecek şekilde bunların yalan ve iftira olduğunu söyleyerek, başta Erdoğan Bayraktar olmak üzere bu iddiaları belgelendirdiğimiz takdirde istifa edeceklerini söyledi” hatırlatmasında bulundu.

‘DEVLET 7 PROJEDE 773 MİLYON LİRA ZARARA UĞRATILDI’

TOKİ’nin gerçekleştirdiği hasılat paylaşımı modelindeki 7 projede devletin toplam 773 milyon lira zarara uğratıldığını ifade eden Erdoğdu, “Bu konuyla ilgili Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından bir rapor düzenlenmiştir. Bu 7 projede Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun 6 denetçisi bir inceleme yapıyor, daha sonra inceleme konusunda uzman 18 tane üye tarafından inceleniyor ve raporun doğru ve tutarlı olduğunu konusunda karar veriliyor ve rapor TBMM’ye gönderiliyor” dedi.

Meclis’e gönderilen raporu da gösteren Erdoğdu, “25 sayfalık bu raporda şu tespitler bulunuyor: ‘Devlete arsaların değeri düşük gösterilerek ve müteahhitlere ait konutların maliyetleri kasıtlı olarak yüksek gösterilerek 7 projede devlet toplam 773 milyon lira zarara uğratılmıştır’. Devlet 773 milyon lira zarara uğratılırken bu kurumun başkanı Sayın Erdoğan Bayraktar’dır. Erdoğan Bayraktar bu konuda Meclis kürsüsünden yaptığı açıklamada; ‘Gerek benim çalıştığım dönemdeki 8,5 yılda gerek benden sonraki arkadaşlarımın çalışma döneminde TOKİ hakkında açılmış bir dava yoktur, bir soruşturma yoktur’ demişti. Bu 773 milyon liralık inceleme ve soruşturma yapılırken Erdoğan bayraktar TOKİ’nin başkanıdır ve TOKİ hakkında soruşturma yapıldığının belgesi de ortadadır” diye konuştu.

Bu rapor düzenledikten sonra Başbakanlık Teftiş Kurulu, Bayındırlık Bakanlığı Teftiş Kurulu ve SPK denetçilerinden oluşan ortak bir heyetin ayrıca bir denetim yaptığını vurgulayan Erdoğdu, “Bu yapılan denetim sonucunda hazırlanan raporda şu söylenmiştir. Burada arsa fiyatlarını düşük gösterildiği, arsa değerlemesini yapan uzmanlar tarafından kabul edilmiş. Yani devletin malının değeri düşük gösterilmiş. Müteahhitlerin, yani özel sektör çıkarlarını temsil eden maliyetlerin şişirildiği kabul edilmiş, ancak 773 milyon liralık zarara sebep olan arsa değerlemesi yapan uzmanların belgeleri iptal edilmiş, yalnızca alt düzey memurlara uyarı cezaları verilmiştir. TOKİ’nin üst yönetimiyle ilgili hiçbir yaptırım uygulanmamıştır. Maalesef bu konuda yargı tarafsızlığı konusundaki endişelerimiz gerek çıkmış ve hiçbir şey yapılmamıştır” dedi.

‘DEVLETİN 106 MİLYON LİRASI BUHARLAŞTIRILDI’

KC Grup isimli bir şirketin TOKİ’den önemli projeler aldığını söyleyen Erdoğdu, bu projelerle de devletin 106 milyon lirasının buharlaştırıldığını belirtti. Erdoğdu, “Bu projeler kat karşılığı, arsa karşılığı sözleşme ile verilmiş. Arsa karşılığı sözleşme nedir? Gayrimenkullerin bir kısmı devletin hissesi oranında devlete aittir. Devlet izin vermedikçe bu arsalar üzerinde tasarruf edilemez. Ancak o dönem Erdoğan Bayraktar’ın başkanı olduğu TOKİ, bu arsaların tapu devretme yetkisini hukuka aykırı bir şekilde bu şirkete devretmiştir. Yani devlete ait arsanın tapusu şirkete verilmiş” diye konuştu.

‘DEVLETİN TAPULARI ÖNCE ŞİRKETE SONRA BANKAYA…’

Daha sonra bu grubun, bu arsaları ve konutları kurduğu iki şirketin üzerine geçirdiğini ifade eden Erdoğdu, “Bunun ardından da aynı şirket bir bakandan aldığı krediler karşılığında bu konutları ve arsaları teminat göstermiş. Ve bu alınan kredinin taksitleri ödemeyince de banka devletin bu mallarına el koymuştur. Yani burada devletin 106 milyon lirası bu şekilde buharlaştırılmıştır. Bu olay ortaya çıkıyor, soruşturuluyor, sonuçta olayın faturası dönemin TOKİ Başkan Yardımcısı’na, iki daire başkanına çıkarılıyor ve bu dosyanın soruşturması şu an Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülüyor. Bunun da peşini bırakmayacağız” dedi.

‘ERDOĞAN BAYRAKTAR’IN YATACAK YERİ YOK’

Tüm bu dava ve soruşturmaların Erdoğan Bayraktar’ın ‘İspat etsinler istifa ederim’ dediği TOKİ ile ilgili bir dava ve soruşturmalar olduğunu kaydeden Erdoğdu, “Sayın Erdoğan Bayraktar’ın bugün itibariyle görevini bırakması gerekmektedir. Çünkü vaadi bu yöndedir. Üstelik TOKİ ile iddialar bunlarla da sınırlı değil. Elimizde onlarca iddia var. Ve maalesef Erdoğan Bayraktar’ın yatacak yeri yok” diye konuştu.

‘FETTAH TAMİNCE’YE PEŞPEŞE İHALELER VERİLDİ’

Aykut Erdoğdu son iddiasın ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili olarak dile getirdi. Erdoğdu; “Bildiğiniz üzere geçtiğimiz yıllarda IMF ve Dünya Bankası Genel Kurul toplantılarının İstanbul’da yapılmasına karar verilmişti. Bu karar aslında 2004’te yılında verildi ve 2006’dan itibaren hazırlıklara başlandı, yer arandı. O zaman Hazine Müsteşarlığı, çeşitli yerler için görüşmeler yaptı. Bir yandan da Harbiye Kongre Merkezi’nin yapımı gündeme getirildi. Sonunda IMF ve Dünya Bankası Guvernörler Kurulu toplantıları sebep gösterilerek, ivedi iş kapsamına alınarak, hem Sütlüce Kongre Merkezi ile ilgili hem Harbiye Kongre Merkezi ile ilgili açık ihale yerine pazarlık usulüyle ihaleler yapıldı” dedi.

Kamu İhale Kanunu’na göre açık ihale yapmanın yasa hükmü olduğunu hatırlatan Erdoğdu, “Ama burada hiçbir sebep yokken açık ihale yerine pazarlık usulü ihaleler yapıldı. Ve bu ihalelerin ilki 307 milyon lira ile Fettah Tamince’ye ait Sembol İnşaat’a verildi. Daha sonra 9 aylık bir iş için, yüzde 20 iş artışı yüzde 25’lik fiyat artışı yapıldı bu ihaleyle ilgili. Ardından Harbiye Kongre Merkezi’nin çevresinin ışıklandırılması için pazarlık usulüyle bir ihale daha yapıldı, 28 milyon lira ödendi. 28 milyon lira ile namuslu bir yönetim İstanbul’un 2. Seçim bölgesinin tamamını ışıklandırır. Bu da yetmedi, daha sonra yine pazarlık usulüyle bir mobilya mağazasından 4 milyon liralık mobilya alındı. Süreç bununla da bitmedi, bir de üstüne bir işletme ihalesi yapıldı. Yani, 1 milyar dolarlık bir arsanın üzerine 300 milyon liralık bir bina yapıyorsunuz, ondan sonra bir de işletme için ihale açıyorsunuz. Bu ihaleye de 3 firma katılıyor. Bu 3 firmanın da sahibi Fettah Tamince. Bu durum TCK’ya göre ihaleye fesat karıştırmaktır. İşte böyle iş verilen bir işadamının otelinde, yatında, Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan bütün ekibiyle birlikte tatil yapıyor. Bunlar siyasi ahlakla bağdaşmayan tutumlardır. Biz bu konuda da mücadelemize devam edeceğiz” diye konuştu

Sayan: Baykal’ı MOSSAD uzaklaştırdı


Deniz Baykal’ın yakın çalışma arkadaşlarından, CHP eski MYK üyesi Savcı Sayan çok tartışılacak bir iddia ortaya attı.

Deniz Baykal’ın yakın çalışma arkadaşlarından, CHP eski MYK üyesi Savcı Sayan çok tartışılacak bir iddia ortaya attı. Deniz Baykal’ın CHP genel başkanlığından komplo ile uzaklaştırıldığını, bunun İsrail gizli servisi MOSSAD tarafından parti içindeki uzantılarla birlikte gerçekleştirildiğini ileri sürdü.

Sayan, CHP yönetimini Baykal’a yapılan komplonun üzerinde durmadığı için eleştirerek, "Bir CHP’linin şoförüne polis yumruk attı diye 5 CHP’li milletvekili polisin peşine düşüyor. Bu olayı küçüksemiyorum. Elbette takip edilmeli ama liderlerine yapılan komployla ilgili tek çalışma yapmıyorlar." dedi. Sayan, CHP’nin ‘uçaktan düşerek yaralandığını’ ifade ederek, "Karakutuyu açmanın zamanı geldi. Sayın Baykal’a yapılan komploda yer alan parti içindeki uzantıları ortaya çıkarmak için karakutu açılmalıdır." diye konuştu.

Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenme işinin İsrailli firmaya verilmek istendiğini, o dönemde Deniz Baykal’ın bu kanunu Anayasa Mahkemesi’ne götürerek iptal ettirdiğini ifade eden Sayan, "Baykal’a kaset operasyonunu İsrail’in gizli servisi MOSSAD yaptı. Partimiz dik durmadı ve bu komplonun gereğini yapmadı. MOSSAD bunu CHP içinden destek almadan yapamazdı. Parti içinden de destek aldıklarını düşünüyorum." iddiasında bulundu.

Sayan, Baykal’a düzenlenen komplonun bir sebebinin de 2009 yerel seçimleri öncesinde çarşaflı ve tesettürlü bayanlara parti rozeti takması olduğunu öne sürdü ve şunları söyledi: "Baykal’ın muhafazakar kesimi kucaklaması, Kutlu Doğum Haftası’nda çok güzel bir konuşma yapması, parti içinden bazılarını hem de İsrail, ABD, İngiltere, Almanya gibi dış güçleri rahatsız etti."

"KOMPLONUN UZANTILARI PARTİ İÇİNDE"

Baykal’a yönelik yapılan kaset komplosunun uzantılarının CHP içinde aranması gerektiğinin altını çizen Sayan, "Kötü niyetli düşünmüyorum ama acaba uzantıları nereye kadar gider? Kimseye iftira atamam, İsrail’in istihbaratı çok mükemmel çalışır ve bu ajanlar CHP içinde bazı kişileri etkilemiş olabilir. Parti içinden destek almayan bir komplonun yapılması çok zor. Parti içinden bir uzantısı vardır. CHP’nin mevcut genel başkanı ve yönetimi bu uzantıları ortaya çıkarmalı. Bu olayın çözülmesi lazım. CHP, düşen uçaktan yaralı kurtulmuştur artık karakutunun açılması, çözülmesi gerekir. Karakutunun çözülmesi için CHP’nin iktidara baskı yapması gerekir." dedi.

Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde parti içinde alternatif bir aday çıkabilirmi şeklinde Baykal üzerinden adaylığın gündeme gelebileceğini aktaran Sayan, bu ihtimalin bile parti içinde hemen reaksiyon gördüğünü belirterek, "Baykal’ın CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olabilir şeklinde ismi geçer geçmez parti yetkilileri ortada hiçbirşey yokken hemen bir kadın aday düşündüklerini dile getiriyor. Sayın Baykal muhafazakar kesimi kucakladı. Belki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu insanlarımız Baykal’ı destekleyecek. Geçmişte muhafazakar kesim rahmetli Bülent Ecevit’e destek vermişti. Böyle bir ihtimal bile bazı partilileri rahatsız ediyor ve hemen kadın aday diyorlar." dedi.

‘Uğur Mumcu da araştırılsın’


CHP’li Havutça ‘Denetleme Kurulu harekete geçsin’ dedi.

Mehmet TOSUN / BANDIRMA (Balıkesir), (DHA) – CHP Balıkesir Milletvekili ve TBMM İçişleri Komisyonu Üyesi Namık Havutça, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı ve Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesiyle ilgili olarak Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçirmeye çağırdı.

CHP Balıkesir Milletvekili Namık Havutca, Balıkesir’in Bandırma ilçesinde basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin 12 Eylül darbesinden sorna demokrasi adına karanlık bir döneme girdiğini söyleyen Havutça, “Bu dönemde demokratik bir Türkiye için mücadele eden Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı ve Necip Hablemitoğlu faili meçhul cinayetlere kurban gittiler.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den, faili mechul cinayetlere giden bu aydınlar için de Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçirmesini bekliyoruz” dedi.

Basın mensuplarına yaptığı açıklamada, 8′inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümündeki şüpheye de değinen Namık Havutça, “Turgut Özal’ın politikalarını kabul etmesek de, ülkemizin cumhurbaşkanının ölümünün şüpheli olması, üzerinde durulması gereken bir konudur. CHP olarak bu konunun takipcisiyiz.

Demokratik kurallar çercevesinde siyaset yapan hiç kimse, düşüncelerinden dolayı öyle ya da böyle yargılanmamalı, şiddete maruz kalmamalı ve şüpheli bir şekilde öldürülmemelidir. Bundan dolayı 8′inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatıyla ilgili araştırmada sonuna kadar gidilmelidir” diye konuştu.

Yine de oy veriyorsun bu ampule!


"Biz 5 yıldızlı otellerin lobi salonlarında kurulmadık. Savaş cephelerinde kurulduk. Cumhuriyet’i meydanlarda kutluyoruz.

Onlar otellerde kuruldu, pastanelerde kutluyorlar. Onlar çözümü Oslo’da arar, biz Meclis’te. Onlar rant için camii yıkar, biz harp için camileri kullanırız. İşte farkımız bu" dedi.

Trabzon’da CHP Merkez İlçe Başkanlığı’nca düzenlenen ‘Türkiye Gerçekleri’ konulu konferansta konuşan CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, bölge insanına Ak Partiye verdiği oy nedeniyle eleştirerek, "Karadeniz’de fındığı kaybetmişsin, çayı kaybetmişsin. Şampiyonluğu kaybetmişsin, nüfusu kaybetmişsin. Yine de yüzde 60 oy veriyorsun bu ampule" dedi.

"Türkiye’de siyasi partiler bir elin parmakları gibidir. AKP ise yandan çıkmış 6’ıncı parmaktır" diyen Muharrem İnce, şunları söyledi:

"Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir bu ülkenin, bu Cumhuriyetin kurucularıdır, bizim kahramanlarımızdır. Türk askerinin kafasına çuval geçirildiğinde susan bu kabadayı, uçağımızı vurduklarında susan bu kabadayı, İsmet Paşa’ya sürekli kötü sözler söylüyor. Bu başbakanda kabalık var. 5 yıldızlı otellerin lobi salonlarında kurulmadık. Savaş cephelerinde kurulduk. Cumhuriyet’i meydanlarda kutluyoruz. Onlar otellerde kuruldu, pastanelerde kutluyor. Onlar ABD’den, biz Allah’tan korkarız. Biz yürümeyi severiz, onlar yürütmeyi sever. Onların adı ak, bizim alnımız ak. Onlar ABD askeri için dua eder, biz Gazi Mustafa Kemal, silah arkadaşları ve şehitlerimiz için dua ederiz. Onların çocukları polisi hizaya çeker, bizim çocuklarımız ise biber gazının üstüne gider. Onlar çözümü Oslo’da arar, biz Meclis’te. Onlar rant için cami yıkarlar, biz harp için camileri kullanırız."

BU ÜLKENİN HER TARAFI İŞGAL ALTINDA

"Bugün herkes biliyor ki bu ülkenin Anayasa Mahkemesi yoktur. HSYK, TÜBİTAK, YÖK yoktur. Bu ülkenin üniversitesi, adliyesi, zaptiyesi, harbiyesi her tarafı işgal edilmiştir" iddiasında bulunan CHP Grup Başkanvekili İnce, hükümete eleştirilerini şiirle sürdürdü, "Hani bir şiir vardır; ‘Bir soğan soyulurken yaşarıyor da gözler, hazine soyulurken aldırmıyor öküzler. Boşuna inat etme hemen sallabaşını, uslu otur hoş geçin zıkkımlan maaşını’ diyor. Biz maaşı zıkkımlanıp kenarda oturanlardan olmayacağız" dedi.

HERKESİN GÖNLÜNÜ ALACAĞIZ

Kırmadan dökmeden, yalvarıp yakararak herkesin gönlünü alacaklarını söyleyen İnce, "Ben bu milletin gereken cezayı vereceğine inanıyorum. ‘Eski partini bırak da gel, okunmuş mektuplarını yak da gel, Türkiye ne halde bak da gel, ampulü patlat da gel, 6 oku yakana tak da gel’ diyeceğiz" diyerek sözlerini noktaladı.

CHP BU ÜLKENİN GELECEĞİNİN SİGORTASIDIR

CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran da, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda Ankara’da yapılan engellemeyi aştıklarını anlattı, "Bu bayram kutlanacak, o yürüyüş yapılacak dedik. Halkın Ulus’a. TBMM’ye çıkmasını engellemelerine rağmen barikatı yıkıp geçtik. Cumhuriyeti kurulduğu yerde kutlamamızı yaptık. Birileri boyunun ölçüsünü aldı. CHP oldukça bunu kimse engelleyemez. Yine yaparlarsa yine hadlerini bildiririz. CHP bu ülkenin geleceğinin sigortasıdır" diye konuştu.

Atatürk Düşmanı Bakan Kim?


CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Umut Oran, incelemelerde bulunmak üzere Van’a geldi.

Parti binasında açıklamalarda bulunan Oran, Atatürk İlköğretim Okulu’nun adının ’Tenzile Ana’ olarak değiştirilmesine tepki göstererek, "Milli Eğitim Bakanı’nın Atatürk düşmanı olduğunu, Cumhuriyeti içine sindiremediğini biliyoruz. Milli Eğitim Bakanı gelsin Van’ın sondan ikinci olan eğitim sorununu düzeltsin" dedi.

CHP Van İl binasında basın toplantısı düzenleyen Umut Oran, depremin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen deprem yaralarının halen sarılamadığını söyledi. İktidarın bu depremde iyi sınav vermediğini öne süren Oran şöyle konuştu:

"Şabaniye kavşağında bir camiinin minaresi yok. Sizlerin kanalıyla söyleyelim, sonra Başbakan görünce bozuk atmasın. Biz geldiğimizde söyledik camiler yıkık yapılmıyor. Vatandaş sıkıntılı. En büyük şikayetlerden biri camilerin yapılmamış olması. Adliye halen cezaevinde. Eğitim halen sıkıntılı. Öğretmenler de öğrenciler de sefil. Van stadı halen inşa edilmedi. Birçok ilde yeni stadyum yapıldı. Fakat Van Spor halen deplasmanda maçlarını oynamak zorunda kalıyor."

’CUMHURİYETİ İÇİNE SİNDİREMEDİ’

Bugün Erciş İlçesi’nde Atatürk İlköğretim Okulu’nu da ziyaret edeceklerini ifade eden CHP’li Oran sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biliyorsunuz Atatürk İlköğretim Okulu’nun adı bugün Tenzile Ana Okulu oldu. Ben Tenzile Hanım’a Allah’tan rahmet diliyorum. Başbakan yarın o okulun açılışını da yapacakmış. Bu isim değişikliğini kim talep etti. Bu nasıl bir yalakalıktır. Sayın Başbakan utanmıyor mu böyle bir şeye, yani Atatürk’ün ismini kaldırıp yerine Tenzile Ana adı veriliyor. Nasıl içine sindiriyor. Buna gerek var mı? Milli Eğitim Bakanı’na da soruyorum. Bu izni sen nasıl verebilirsin? Milli Eğitim Bakanının Atatürk düşmanı olduğunu, Cumhuriyeti içine sindiremediğini biliyoruz. Milli Eğitim Bakanı gelsin, Van’ın sondan ikinci olan eğitim sorununu düzeltsin."

OKULU ZİYARET

Oran ve beraberindeki CHP Van İl Başkanı Cemal Şen, basın toplantısının ardından iki okulun birleşik eğitim verdiği Akköprü İlköğretim Okulu’nu ziyaret etti. Oran, yolda yaya olarak okularına giden birkaç öğrenciyi de aracına alıp okula kadar götürdü. Okulda bir süre Okul Müdürü ve öğretmenlerle sohbet eden Oran, bir sınıfa girip öğrencilerle konuştu. Oran, öğrenciler için yanında getirdiği kırtasiye malzemelerini de okul yönetimine teslim etti.

Deprem sonrası kurdukları çadırın yanması sonucu 3 çocuğunu kaybeden Tolukan ailesini de ziyaret eden CHP’li Oran, İl Başkanı Şen ve beraberindekiler, ailenin sorunlarını dinleyip not aldı. Oran aileye verilmek üzere yardım malzemelerini de teslim edip, Erciş İlçesi’ne gitmek üzere ayrıldı.

VİDEO : İZLENME REKORLARI KIRAN BELGESEL /// CHP’Lİ MUHARREM İNCE’DEN AKP ŞOV


CHP’YE YENİ ANAYASA HAKKINDA BİLDİRGE ( İmza Kampanyası )


CHP Genel Başkanı sayın Kemal KILIÇDAROĞLU,
CHP YÖNETİMİ
CHP Milletvekilleri,

Ülkemizin örtülü bir emperyalist işgale açılmış olduğu bu karanlık süreç içinde,
Üniter Devlet yapısı yok ediliyor…,
Ülkemiz bölünmenin , etnik ve inanç çatışmalarının eşiğine getirildi…
Yürütme erki yasamaya ve yargıya egemen oldu.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücü ise emperyalizm ve işbirlikçileriyle birlikte kırılmaya çalışılıyor.
Ülke aydınları ve komutanlar düzmece kanıtlarla senelerdir tutuklu.
Laik demokratik Cumhuriyet rejimi tahdit altında.
Ülke bağımsızlığımızın sorgulandığı bir süreçteyiz.

Var olan bu şartlar altında,
Demokrasi kulvarında halkın umudu olan CHP ne yapıyor ?

10 seneyi aşkın iktidar olan ve yukarıda sıralanmış olan kargaşayı yaratan
AKP ile birlikte kolkola yeni bir anayasayı yapıyor !!!.

Önce bir konuyu hatırlatmak isterim ;

AKP iktidarı daha önce de yeni bir anayasa taslağını kendi seçtiği kişilerce
Sizleri dışlayarak ve,otellerde,kamu kurumlarının misafirhanelerinde hazırlatmış olduğu Anayasa taslağını,Ülke iradesinin ortaya çıktığı TBMM’ye dahi getirmeden,
Kamu oyu ile,Anayasa hukukçularıyla,halkla paylaşmadan
Amerika’ya gönderip,
Anayasa’yı ABD yönetimine sunarak oradan icazet almak istemişlerdi !!!

Bunun ne kadar üzücü ve küçültücü olduğunu,
Ancak manda yönetimlerine has bir davranış olup olmadığını,
Sizlerin takdirinize bırakıyorum …

Değerli ve saygın Anayasa hukukçularının görüşüne göre,
Hiç bir hükümet KURUCU İRADENİN üzerinde değildir ve
hukuken YENİ BİR ANAYASA yapmak gücüne sahip değildir.

Sizin de AKP ile birlikte üzerinde çalıştığınız yeni anayasa taslağı,
AB ve ABD’nin talebi üzerine yapılmaktadır.

Korkumuz odur ki ;

Bu anayasa Türk halkının toplumsal istek ve ihtiyaçları yerine,
Küresel düzenin ve bu düzenin efendilerinin isteklerini karşılayacaktır.
Amerika’nın gölge Dışişleri Bakanlığı gibi çalışan Council on Foreign Relations,

Dış İlişkiler Konseyi “Türkiye-Amerika İlişkilerinde Yeni İşbirliği” adıyla yeni yayınladığı raporu şöyle diyor ;

“AKP’nin yeni anayasa çalışmalarına , Kürt açılımı ve anayasa çalışmalarına Amerikan yönetiminin yoğun destek vermesi gerektiği vurgulandı.Amerika’nın daha sıkı işbirliği içine girerek Türkiye’den yararlanabileceğine işaret edildi.”

CFR’nin bu raporu bile Yeni Anayasa dayatmasının son göstergesidir.
Sayın Kılıçdaroğlu,
Sayın Milletvekilleri,
Sizlere sorularımız var ;

* Anayasa’yı yapmış olan kurucu iradenin DEĞİŞTİRİLEMEZ denilen maddeler
üzerinde çalışmalar yaparak oynama/değiştirmeler yapacak mısınız ?

* Etnik Kimlikleri öne çıkartarak,TÜRK’lük tanımına koşut kılacak mısınız ?

* Her Ülke ve Devlet kendi ÖZDİLİNLE vardır.ANADİLİMİZE koşut başka dillerin de ANADİL olarak kullanılması konusunda çalışmalar yaptığınız yazılıyor.
Doğru mudur ?

* Örneğin Van da açıkladığınız gibi AB’nin İKİZ BÖLÜNME YASALARI,
Üniter Devletimizi bölecek şekilde yeni anayasada yer alacak mıdır ?

Sayın Kılıçdaroğlu,
Sayın Milletvekilleri,
Laik demokratik Cumhuriyet’in,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün,
Ulus Devlet’in,
Devrimlerin,
Bağımsızlığın,
Üniter Devletin,
ÜZERİNE ÇİZGİ ÇEKMEYE ÇALIŞAN,
Emperyalistler ve İşbirlikçileriyle kolkola girmeyiniz…

Ülkesini seven ve geleceğinden kaygı duyan Yurttaş’lar olarak
Sizlerden isteğimiz ;

CHP’nin dış dayatmalı ve ,
Emperyalizm ile AKP’nin çıkarlarına uygun,
YENİ ANAYASA YAPILMASI çalışmalarından çekilmesi ve
CHP’yi kuruluş ilkelerine ve ruhuna döndürmesidir.

Saygılarımızla
Ulusalcı Gönüllüler

KATILIM İÇİN YORUM BÖLÜMÜNE İSİM SOYİSİM VE “KATILIYORUM” YAZMAK YETERLİDİR,BUNUN DIŞINDA YAPILAN HİÇBİR YORUM KESİNLİKLE ONAYLANMAYACAKTIR.Yorum kısmına görülebilecek şekilde açık isim ve soyad yazılmadığı takdirde listeye ilave edilmeyecektir

Ad Soyad
“Katılıyorum”

ulusalcigonulluler adresine eposta atarak da kampanyaya katılabilirsiniz.

PROF. DR. KEREM DOKSAT : CHP NASIL YOK EDİLDİ?


Yok, Çirkin Kral’mış, yok büyük sinema üstâdıymış, yok şuymuş buymuş!

Yâhu Yılmaz Pütün (sonradan Güney) kelimenin tam anlamıyla kaatildir, Kürtçüdür ve Fransa’nın koruması altında kanserden oralarda ölmüştür.

Babası Siverekli Zaza ve annesi Varto’lu Kürt olmakla birlikte, aslen Adana doğumludur. Kendisini “asimile edilmiş Kürt” olarak tanımlamıştır.

Yâhu, bir de edilmese neler yapardı acaba?

Bakın seyredin:

Bu videoları mutlaka da indirin, yarın öbür gün bir Atatürkçü dernek tarafından(!) gene yasaklanmadan önce…

Arşivde bulunsun…

Filmlerinin de hiçbir san’atkârâne özelliği yoktur; bol feodal kabadayılık, bıçkınlık ve antisosyallik:

Şimdi de Başbakanımız’ın çılgınca hayranı olduğu Ahmet Kaya’nın videosunu seyredin…

Bu derin mütefekkirin lâflarını dinleyin (takıyyeye dikkat), de bu adamların marşını seyredin, Sonra bakın:

Bunlarda hiç bölücülük filân yok, kim derse vallahi müfterîdir!

Allah’ına kadar, ölene kadar Kürdüz biz“:

Yarısını Türklük için söylersen yeni yasalara göre “suç”.

Nedense gene aklıma

ve konseri geldi… Peşmergeler’e methiye düzerkenki. Hani o şimdi bir Büyük Kulüp’lü ya…

***

Atatürk’ün kurduğu partinin seçilmiş (elected or selected) başkanının baba tarafından Kürt şakîsi torunu ve Alevî olduğunu öğrendik de, ana tarafından Ermeni olup olmadığı suâllerini hep eskizlerle geçiştiriyor, demek ki doğru!

Bakın http://www.antigazete.com/kemal-kilicdaroglu-ermeni-donmesi-mi_haberi_1387.htm adresine, ne iftira var ne de çarpıtma!

Voleyi müthiş vurdurttular!

Şimdi kimse kalkıp da “biz bu ülkede kardeşlik için savaşıyoruz” diye takıyye yapmasın, bir yandan Türklüğe ve Türk’lere “ha s..tir, ha s..tir” diyenleri koruyup kollayanlara…

“Ne mutlu Türk’üm” diyen adam gibi adamın kurduğu partinin başına Pennsylvania târikiyle Kürt-Ermeni-Alevî ortalamasını oturttular. O adam gibi adamın, yâni Atatürk’ün koyduğu isme, yâni Tunceli’ye ısrarla muhalefet edip, sürekli olarak Dersim diyor.

Soner Yalçın’ın htttp:/www.hurriyet.com.tr/yazarlar/15608090.asp?yazarid=218 yazısını bir okuyun, tıklamanız yeter!

Ve…

Bu karizması, liderlik özellikleri nâkıs olan kişi, Atatürk’ün kurduğu partinin başına seçildikten sonra malûm “açılıma” katılıyor ve ilk ciddi icraatı ise Yılmaz Güney namlı kaatilin ve Ahmet Kaya isimli bölücünün mezarını ziyaret etmeye gitmek oluyor.

İkinci icraatı olarak da Alenî Bölücü Parti’ye “sizinle de görüşürüz, herkesle de” diyerek kapısını ÖDP’lilere, herkese açıyor! “Atatürk’ün Kürtlere verdiği söz” palavrasını yakında ulusal düttürü yapacaklardır (affedin, dayanamadım)!

Bana “sen Türk ırkçısısın” diyecek kalın kafataslılara hatırlatayım bir… Yapmadığımız soykırım için pek çok ülkede cezalıyız, ABG’de de olması an mes’elesi, kime mi: Ermeniler’e!

Pamukçuk Nobel’i nasıl kapmıştı: Kürt ve Ermeni soykırımı yaptığımızı iddia ederek.

Milliyetçi Hareketsizlik Partisi Başkanı kırk yılda bir doğru lâf etti: “Bir san’atçı vardır vatana ihânetten 3 yıl 9 ay ceza alıp yurtdışına kaçmış. Eğer vatan hâinlerine saygı gösteriyorsan, cezaevindeki vatan hâinlerine de saygı göster. Bir san’atçı var ki Yumurtalık Hâkimi’ni silâhla öldürüp yurt dışına kaçmıştır. O zaman bu millet der ki o san’atçının kabrini ziyaret ediyorsan Hâkim Sefa Mutlu’nun da kabrini ve âilesini ziyaret et”.

Pek yakında kimin soyunu kırdığımız resmen iddia edilecek: Kürt’lerin.

Peki, Kemal Kılıçdaroğlu neyin ortak bileşeni ve bu icraatı neye hizmet ediyor?

Hele, Mehmet Ali Ağca namlı kaatilin TRT-1’de reklâmı neyin nesi?

Bilene bir metre minâre gölgesi…

Mehmet Kerem Doksat – İstinye – 20 Kasım 2010 Cumartesi

RIZA ZELYUT : CHP’ye küfür HAMAS’a alkış


Türk medyasının yüzde 90’ı kaç gündür AKP Kongresinin propagandasını yaptı. Ama dağ fare doğurdu.

Bol bol kahramanlık şiiri okudu Sayın Başbakan, salondakileri ağlattı. Hele birisi neredeyse sakalını yolacaktı.

İkide bir büyük Türk Sultanı Alp Arslan’dan söz etti. Araya padişahlar Yavuz’u, Kanuni’yi koydu ve Gazi Mustafa Kemal’i de lütfen sıkıştırdı.

Sayın Erdoğan tarihin sazına vurduğu her mukaddesatçı mızrap ile CHP’ye nefret saçtı.

MENDERES VE CHP

Başbakan Erdoğan’ın uzun konuşmasında günümüze ait dişe dokunur bir şey yoktu. Kurultaya gelenlerin içindeki en gerici duyguları depreştirmeye uğraştı. Bunun için günümüzü bıraktı, 50 yıl, 60 yıl, 70 yıl gerilere gitti. Buradan da elbette ki -dün yazdığım üzere- CHP’ye hücum etti. Tarihten düşmanlık üretmeye çalışan Sayın Başbakan; yine camilerin ahır yapıldığını söyledi. Ezanın, Kuran’ın yasaklandığı anlamına gelen iddialarda bulundu. Böylece 80 yıldır CHP’yi kötülemek için gerici tarikatlerin yeraltında imal ettiği yalanları; bir kez daha Başbakan olarak sahiplendi. Sayın Erdoğan CHP’ye vurur iken salondaki AKP’liler coşkuyla alkışladılar.

Hedef belli idi: Bir tarafa CHP’yi koyuyor; bir tarafa kendisini ve AKP’yi. Böylece CHP dışındaki her kesimi otomatik olarak AKP’li yapıyor. Yani ikiye bölünmüş bir

Türkiye yaratmak hedef. Böylece büyük çoğunluğun tek lideri gibi görünüp seçimleri de cumhurbaşkanlığını da kazanmak.

İşin ilginç yanı; AKP Lideri; MHP’nin kapsama alanını da ele geçiriyor. Sayın Bahçeli’nin ‘sessizlik siyaseti’; açıkça AKP’nin işine yarıyor.

YÜZÜ DOĞUYA

AKP kurultayının gösterdiği bir diğer gerçek de şudur: Bu iktidar artık yüzünü tamamen Doğu’ya çevirmiştir. Kongre’ye katılanların tavırları ve Başbakan’ın verdiği mesajlar bunu çok açık olarak gösteriyor.

Davet edilenlerin adları okunurken sıra HAMAS Lideri Halit Meşal’e gelince salon coştu; onu Başbakan Erdoğan’ınkine eş bir coşkuyla alkışladı.

CHP’ye yuh çekenlerin HAMAS’a bu kadar gönülden alkış tutması; sözünü ettiğimiz ‘İkiye bölünmüş Türkiye’ gerçeğinin en açık görüntüsü oldu.

Bir yandan Türkiye’de herkesin başbakanı olduğunu söyleyeceksin; öbür taraftan CHP’lilere; Atatürkçülere; laik ve çağdaş yaşam tarzından yana olanlara demediğini bırakmayacaksın. Bu kesimler ki darbelerin en ağır mağdurları iken onları neredeyse darbeci ilan edeceksin. Ama HAMAS Lideri Halit Meşal’i coşkuyla alkışlayacaksın. İkinci konuğun Mısır’ın gerici Müslüman Kardeşler örgütünün adamı Mursi olacak… Üçüncü konuğun PKK destekçisi Mesut Barzani olacak.

Bunların yanına dünya polisi Interpol’ün terörist diye kırmızı bültenle aradığı Tarık el Haşimi’yi oturtacaksın…

Bunları alkışlayacaksın da şu an yönettiğin Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran CHP’ye küfredeceksin.

2023’e bu zihniyetle mi gideceksiniz?

ÖCALAN’A LAF ETMEDİ

Başbakan Erdoğan’ın konuşmasını hatırlayınız… PKK’nın elebaşısı Abdullah Öcalan’a laf etmedi de sadece ondan emir alanlara kızdı, durdu.

Bunun anlamını dünkü yazımda açıkladım: Hükümet; Öcalan ile görüşme yapmaktadır veya yapacaktır; o yüzden de ‘Öcalan iyi, BDP ve Kandil kötü!’ gibi bir dezenformasyon (haber ve bilgi kirliliği) yürütmektedirler. Mesut Barzani de bu amaçla çağrılmış; AKP kongresinde konuşturulmuştur. O Barzani değil miydi 2000’lerin başında, ‘Türk Ordusuna Kürdistan’ı mezar ederiz.’ diyerek ABD adına bizi tehdit eden?

AKP’liler yakın zamanlı çıkarları için (ev, araba, iş) uzun zamanlı çıkarlarını (Türkiye’nin ortak geleceğini) tehlikeye attıklarını acaba ne zaman görecekler?

Ve zaten çok azalmış olan muhalif basına, AKP’nin ambargo uygulamasını, ‘ileri demokrasi’lerinin neresine yerleştirecekler?

Subay Ailesi Olmak ve Balyoz…


İnsanlık onuruna sahip çıkanlar, asker ailesinin onurunu yok etmenin dayanılmaz hafifliği içinde intikam duygularını tatmin ederken insanlıklarını çoktan yitirmekte olduklarını elbet bir gün göreceklerdir. Adaletin, insafın, insanlığın geri döneceği günleri özlemle bekleyen temiz vicdanlıların, umudu kaybetmeye hakkı yoktur.

Prof. Dr. F. Nur SERTER / CHP İstanbul Milletvekili

Subaylar “komutan” olarak doğmazlar. Göreve komutan olarak da başlamazlar. Törenlerde giydikleri sırmalı üniformaları, kokteyllerde çekilen gösterişli fotoğraflar yanıltmasın sizi…

Onlar dar, engebeli ve sarp yollarda mücadele vererek, zorluklarla boğuşarak, tehlikelerle kucaklaşarak, adım adım, emekle, özveri ile terfi basamaklarında yükselirler.

Subay aileleri bu zor, çileli yaşamın bir parçasıdır. Ülkenin en ücra köşelerinde verilen hizmetin ayrılmaz parçasıdır.

Bir subay ailesinin yıllar boyu kalıcı bir yuvası, sağlam iki koltuğu, bir masası bile olmaz. Çocuklarının bir sonraki yıl yurdun hangi köşesinde, hangi okulda okuyacağını bile bilmekten uzakta, bilinmezler içinde yaşar, dolaşır, dururlar.

Yarı göçebe bir yaşamdır bu, gücünü vatan sevgisinden alan.

Geceleri sıcak yataklarında uyuyanlar, asker ailesinin yaşadıklarını hayal bile edemezler. Sabahları eşi ile vedalaşan genç bir subayın, akşam eve dönüp dönmeyeceğini bilmeden onu uğurlayan eşinin kaygılarını anlayamazlar.

Subay ailesi olmak özveri ister, cesaret ister, ancak hepsinin ötesinde vatan sevgisi ister.

Dondurucu soğukta sabahın ilk ışıklarında karı küreyerek açılan dar yollardan atının sırtında görevine giden babamı hatırlarım.

Kendi giysilerini bozarak, mantosunu ters yüz edip bana kıyafet diken annemi de…

Doğu Anadolu’nun sert ikliminde yüzünü yıkayacak suyu bulamayıp buzları eriten, donmuş havluyu ısıtıp ellerini kurulayan ama vatan sevdasını gönüllerimize taşıyan bir askerin evladı olmaktan hep onur duydum.

Yokluğa, yoksulluğa, cehalete savaş açan bir kuşaktır asker aileleri.

Silopi’de üniversite hazırlık kursu açıp birkaç Kürt çocuğuna üniversite kapısını aralamanın coşkusunu gördüm bir komutanın gözlerinde. “Ah” diyordu, “keşke onların bazılarını da askeri okullara alabilsek.”

Öğretmen yetersizliğinde yardımcı öğretmen olarak okullarda okuma-yazma öğreten subay eşleri tanıdım, gözleri umut doluydu.

Terörle mücadelenin amansız koşullarında canlarını siper eden, gözlerini kırpmadan ölüme meydan okuyan, asker ocağında Mehmetçiğin cesaretine öncülük eden komutanlar gördüm.

Hepsi bu cesaretlerini, bu kahramanca mücadelelerini Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş mücadelesinden aldılar.

Atatürkçü olmanın onurunu taşıyarak hizmet aşkı ile göreve koştular.

Laik, demokratik, çağdaş ve gelişmiş, onurlu bir Türkiye için yandılar.

Endişeli sivillere yol gösteren komutanlar tanıdım. “Türkiye’de mücadelenin tek yolu demokrasi içinde seçim sandığıdır” diyerek kışkırtmalara kapıyı kapadılar.

Şimdi onlar Balyoz davasında “darbeci” oldular. 27 Mayıs’ta doğmamış, 12 Eylül’de çocuk yaşta olanlar bile bu intikam rüzgârından paylarını aldılar. Adeta Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tüm geçmişinden yargılandılar. “Ordu darbecidir, siz de darbe yapacaktınız” anlayışına hedef oldular.

Ulus devlete, üniter yapıya, laikliğe sahip çıkmanın bedelini ödediler.

Hukuk ve adaletin yok edildiği bir düzende gizli bir örgütün ürettiği yapay delillerle öç alma duygularına kurban edildiler.

Geçmişleri, bilgileri, birikimleri, hizmetleri, özverili gayretleri silindi, yok edildi. Ama bu da yetmedi. Onurları da ayaklar altına alındı, çiğnendi, insanlıkları örselendi.

İnsanlık onuruna sahip çıkanlar, asker ailesinin onurunu yok etmenin dayanılmaz hafifliği içinde intikam duygularını tatmin ederken insanlıklarını çoktan yitirmekte olduklarını elbet bir gün göreceklerdir.

Adaletin, insafın, insanlığın geri döneceği günleri özlemle bekleyen temiz vicdanlıların, umudu kaybetmeye hakkı yoktur.

Silivri’de akan gözyaşları, aydınlık Türkiye’nin başlangıcı olacak, karanlıkları boğacaktır.

__._,_.___

İSTİHBARAT ALANI

Sınırsız, Seçkin, Sansürsüz, Kemalist Haber Blogu

Derin İstihbarat

strateji, güvenlik, araştırma, istihbarat, komplo teorileri, mizah, teknoloji, mk ultra, nwo

İSTİHBARAT

Şifresiz Yayın!