Günlük arşivler: Kasım 12, 2012

FDNY Presentation: The Transient Hazard of Food Trucks


FDNY Presentation … The Transient Hazard of Food Trucks.pdf

TOP SECRET : Unveiled by Cryptome – Romney Tax Files Plot Search Warrant-Seizure


Unveiled by Cryptome – Romney Tax Files Plot Search Warrant-Seizure.pdf

Suriye’deki Çatışmalar ve Çerkes Diasporası*


2011 yılının Mart ayının ortasında Suriye’de başlayan siyasi çatışmaların boyutu gittikçe artmaktadır. Suriye’deki gelişmeler, komşu ülkeleri de etkilemiş ve küresel güçlerin yanı sıra Türkiye, İran ve İsrail gibi bölgesel aktörlerin bölgeye yönelik siyasetlerini daha aktif hâle getirmelerine neden olmuştur.

Suriye Arap Cumhuriyeti nüfusunun bir kısmı, Devlet Başkanı Beşir Esed rejimine karşı çıkmakta, onun istifasını ve reformların yapılmasını talep etmektedir. Şam da dâhil olmak üzere Suriye’nin birçok şehrinde gerçekleşmekte olan hükümet karşıtı gösteriler, ordu ve özel hareket güçleri tarafından bastırılmaktadır. Hüküm süren rejimin siyasetinden memnun olmayan askerler, ordudan ayrılmış ve Bağımsız Suriye Ordusu’nu kurarak hükümet birliklerine saldırmaya başlamışlardır. BM istatistiklerine göre, daha Mart ayının ortalarında ölenlerin sayısı 8 bine ulaşmış, birçok kişi de kaybolmuştur.(1)

Suriye’deki gelişmeler, hiç şüphesiz ülke içerisindeki neredeyse bütün dinî ve etnik grupları da doğrudan etkilemiştir. Ülke içerisindeki Çerkes diasporası da bu bağlamda istisna teşkil etmemektedir.

Çerkesler, Adıgeleri ifade etmek için diğer halkların kullandığı bir terimdir. Adıge ise Çerkeslerin kendilerini adlandırdıkları etnik terimdir. Adıgeler, Kabardalar, Çerkesler (Rusya ve Rusya dışında yaşayanlar), Çerkes (Adıge) olarak adlandırılmaktadır. Yaşadıkları yere bakılmaksızın Çerkesler, köken ve kültürü ortak, dilleri de birbirine yakın olan halktır.

Çerkesler, Kafkasya’nın yerli halkıdır. Sovyet hâkimiyeti tesis edildikten ve Kuzey Kafkasya’da iç savaş sona erdikten sonra dört Çerkes özerk bölgesi kurulmuştur: Çerkes (1928’den itibaren Adıge), Kabardey (1922’den itibaren Kabardey-Balkar), Çerkes (1957’den itibaren Karaçay-Çerkes), Şapsıg ilçesi (1924–1925). Tek bir halkın bölünmüş grupları Adıge, Kabarda ve Çerkes olarak adlandırılmıştır. 1990’lı yılların başında Kuzey Kafkasya’nın özerk cumhuriyetleri ve illeri, Rusya Federasyonu içerisinde yeniden yapılandırılmıştır.

2010 nüfus sayımı sonuçlarına göre Rusya’da 700 binden fazla Çerkes yaşamaktadır. Dünyadaki Çerkeslerin toplam nüfusu, 4 milyon civarındadır. Çerkeslerin başlıca yaşadıkları ülkeler şunlardır: Türkiye -3,5. milyon, Suriye – yaklaşık 100 bin, Ürdün – yaklaşık 70 bin, Almanya – yaklaşık 40 bin.(2)

Çerkesler ve Suriye’deki Çatışmalar

Suriye’de yaklaşık 100 bin Çerkes yaşamaktadır. Bu nüfusun yarısından fazlası, Şam ve çevresinde ikamet ediyor. Ülke içerisindeki Çerkeslerin geriye kalan kısmı da Halep, Minbec, Rakka, Humus, Hama, Yeni Kuneytra ve diğer şehirlerde nüfusa kayıtlıdırlar. XIX. yüzyılın ikinci yarısı – XX. yüzyılın başında Çerkesler, Osmanlı Hükümeti tarafından askerî koloni sakini olarak günümüz Suriye, Ürdün ve Filistin topraklarına yerleştirilmişlerdir. Bunların büyük bir kısmı (50 binden fazla), Balkanlardan göçürülmüş kimseler olup, buralara 1877–1878 Rus-Türk Savaşı’ndan sonra iskân edilmişlerdir. Daha küçük gruplar hâlinde Çerkeslerin bölgeye yerleştirilmesi, 1920’li yılların başına kadar devam etmiştir. Yine II. Dünya Savaşı sonrasında da bir grup Çerkes, buraya gelip yerleşmiştir.(3)
Suriye Çerkeslerine göre, Suriye’deki durum çok ağır olup, sağ kalmak da gittikçe zorlaşmaktadır. Askerî hareketler ve füze saldırıları neticesinde Humus ve diğer şehirlerdeki çok sayıda aile, evsiz kalmıştır. Ülkede ekonomik krizin boyutu da artmaktadır. Köylerde devamlı elektrik ve su kesintisi yapılmaktadır. Sanayi müesseseleri, üretimlerini durdurmuş, çalışanlarını işten çıkarmışlardır. Ülke para birimi, değer kaybetmekte, enflasyon oranı artmaktadır.

Çerkes diasporası çok zor bir durumda kalmıştır. Çerkes kökenli askerler, idarî görevliler, Baas Partisi üyeleri, Çerkes Hayırsever Cemiyeti temsilcileri vs. Devlet Başkanı Beşir Esed’in tarafında yer aldıklarını ileri sürmektedirler. Aynı zamanda Çerkeslerin büyük bir kısmı, muhalifleri destekliyor ve muhaliflerin gerçekleştirdiği gösterilere katılıyorlar. Ancak yine de bunlar, isyancıların taleplerine rağmen askerî hareketlere katılmıyorlar. Bununla birlikte diaspora temsilcilerinin ifadesine göre, Çerkeslerin büyük bir kısmı, tarafsızlık siyaseti izlemektedirler.

Onlarca yıl boyunca Suriye’nin rejime en fazla bağlı etnik grup olarak sayılan Çerkeslerin tarafsız tutumları, her iki tarafı da rahatsız etmektedir. “Bizimle olmayan, bize karşıdır” prensibine uyan Bağımsız Suriye Ordusu’nun savaşçıları, Çerkeslerden kendilerini desteklemelerini talep etmekte ve iktidara geldikleri takdirde bir gün içerisinde kendilerini tamamen yok etmekle tehdit etmektedirler. Sözlerindeki ciddiyeti göstermek için askerler, Çerkes köy ve şehir mahallelerine saldırıp onların ev ve mülklerini paylaşıyor, iktidara geldikleri takdirde de bunlara el koymayı hedefliyorlar. Çerkeslerin evlerine Suriye’yi terk etme taleplerinin yazıldığı notlar bırakıyorlar. Sonu olmayan bu tür tehditler karşısında Çerkes mahalle ve köylerinin sakinleri, savunma amaçlı birlikler oluşturmaya başlamışlardır.(4)

Çerkesler Suriye’yi terk etmeye çalışıyorlar

Aralık 2011-Ocak 2012’de Suriye’deki Çerkes diasporasının temsilcileri Rusya Federasyonu yetkililerine ve Rusya’nın bölgesel yönetimlerine (Adıge Cumhuriyeti, Kabardey-Balkar Cumhuriyeti, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti) başvurarak tarihî vatanlarına dönüş konusunda yardım istemişlerdir. 25 Aralık 2011’de 115 kişi, 28 Aralık 2011’de 57 kişi, 3 Ocak 2012’de de 76 kişinin imzasını taşıyan dilekçeler gerek dönemin Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Dmitriy Medevedev’e gerekse de adı geçen cumhuriyetlerin devlet başkanlarına sunulmuştur. Ocak ayının sonlarında Suriye’deki Çerkes diasporasının temsilcileri, Adıge, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes cumhuriyetlerinin devlet başkanları tarafından kabul edilmiştir. Diaspora temsilcileri, Suriye’deki 1000 Çerkes’in adına söz alarak kendilerine vatanlarına dönüş konusunda yardım talep etmişlerdir.(5) Avrupa Çerkes Federasyonu (29 Aralık 2011), Avustralya Çerkes Cemiyeti (7 Ocak 2012), Kaliforniya Çerkes Cemiyeti (10 Ocak 2012) de Rusya Federasyonu yetkililerine başvurarak Rusya’dan Suriye’deki Çerkeslere yardım etmesini istemişlerdir.(6)

Çerkeslerin tarafsızlığı ve Suriye’yi terk etme isteğini birkaç hususla açıklamak mümkündür. Osmanlı İmparatorluğu döneminden itibaren buralara yerleştirilen Çerkesler, kendi göçlerini geçici olarak kabul ediyor ve en kısa zamanda vatanlarına dönmeyi ümit ediyorlardı. Çerkesler, bu ümitlerini günümüzde de sürdürüyorlar. Yurtdışındaki Çerkesler için bu husus yanı zamanda onların birlik olup kendi etnik kültürlerini korumalarını da sağlamıştır. Günümüzde dahi yurtdışında yaşayan bütün Çerkesler, vatan olarak yaşadıkları ülkeleri değil de Kafkasya’yı kabul ediyorlar.

Değişen bütün rejimler (Osmanlı, Fransa, Bağımsız Suriye) boyunca Çerkesler, mevcut iktidarları desteklemişlerdir. Arap vilayetlerine (illerine) yerleştirilmelerinden itibaren en önemli uğraşları, askerî hizmet olmuştur. Osmanlı hâkimiyeti döneminde Arap vilayetlerinde özel Çerkes süvari birlikleri oluşturulmuştur. Fransa mandası sırasında Fransa’nın Orta Doğu ordusu bünyesinde Çerkes alayları da yer almıştır. Suriye’nin bağımsızlığının ilk yıllarında ordu, polis ve istihbaratta görev alan Çerkeslerin sayısı az değildi. Çerkes kökenli yüzlerce albay ve subay, 1948, 1967 ve 1973 Arap-İsrail savaşlarına katılmış, onlarcası devlet nişanıyla ödüllendirilmiştir.

Son dönemde Suriye askerî çevrelerle devlet organlarındaki rekabet artmıştır. Daha doğrusu rejimin işine yaramayan subaylar görevlerinden alınmıştır. Çerkeslerin bir kısmı da gerek askerî gerekse de devlet müesseselerindeki önemli görevlerden uzaklaştırılmıştır. XX. yüzyılın sonunda ordu, polis ve özel hareket birliklerinde 30’dan fazla Çerkes kökenli general hizmet ederken, günümüzde bu rakam sıfıra kadar inmiştir. Çerkes askerlere, artık albay rütbesinden daha yüksek rütbeler verilmiyor. Diğer bir deyişle Suriye Arap Cumhuriyeti’nde Çerkesler, ayrımcılığa uğramışlardır.

Çerkes gençlerin çoğu, artık meslek olarak askeriyeyi seçmiyorlar, çünkü bu alanda yükselme imkânları yoktur. Bu husus Çerkes kökenli gençlerin memnuniyetsizliğine ve Suriye’den ayrılmalarına neden olmuştur. Bunların büyük bir kısmı, ABD, Kanada, Batı Avrupa, Birleşik Arap Emirlikleri’ne göç etmişlerdir. Vatansever hisseleri olan gençler ise tarihî vatanlarına dönmeyi hedeflemektedirler.

Çerkeslerin çoğu, ülkenin diğer etnik ve dinî grupları ile dostluk münasebetleri geliştirdiklerini ve tarihî tecrübelerini de göz önünde bulundurarak iç savaşa katılmak istemediklerini ileri sürüyorlar. Savaşa her katılımdan sonra Çerkesler, toplu göçe tâbi tutulmuşlardır: Kafkasya’dan Osmanlı’ya; 1878’de Balkanlar’dan (buraya 1860-1870’li yıllarda Osmanlı Hükümeti tarafından yerleştirilmişlerdir) Osmanlı’nın Asya bölgelerine; 1967 Arap-İsrail Savaşı neticesinde Golan Tepeleri’nden Suriye ve ABD’ye. Bundan dolayı Suriye’deki Çerkeslerin çoğuna göre, tek doğru karar, sonucu belli olmayan başkasının savaşına katılmak değil de vatana dönmektir.

Suriye Çerkesleri, söz konusu zor durumdan kurtulmak için başka bir çözüm yolu daha bulmuşlardır. Ocak 2012’de isteyen herkese Türkiye, ABD ve Kanada’ya göç etme teklifi yapılmıştır.(7) Buna benzer bir durum 1967 yazında da oluşmuştu. Bu tarihte İsrail birlikleri tarafından Golan Tepeleri’ndeki yerlerinden çıkartılan Çerkeslerin bir kısmı ABD yönetiminin teklifi ile bu ülkeye göç etmiştir. Günümüzde Suriye’de yaşanan çatışma sırasında da Çerkeslerin bir kısmı Birleşik Arap Emirlikleri ile Ürdün’e göç etmiştir. Ancak yine de çoğu, Kuzey Kafkasya’ya dönme konusunda ümit beslediklerini ileri sürmektedirler.

Kuzey Kafkasya ve Suriye Çerkesleri

Suriye’deki Çerkeslerin başvurularından sonra Adıge, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes cumhuriyetlerindeki Çerkes cemiyetleri, olağanüstü toplantılar gerçekleştirmiş ve Rusya Federasyonu ve yukarıda adı geçen cumhuriyetlerin yöneticilerine başvurarak onlardan vatanlarına dönmek isteyen Çerkeslere yardım etmelerini isteme kararı almışlardır.

13 Aralık 2011’de Nalçik’te Uluslararası Çerkes Derneği ile Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’ndeki Adıge Dernekleri Birliği ortak bir toplantı gerçekleştirmişlerdir. Toplantı neticesinde Suriye’deki Çerkeslere yardım programının hazırlanması kararlaştırılmıştır. 19 Aralık 2011’de Uluslararası Çerkes Derneği, Kabardey-Balkar Hükümeti bünyesindeki Yurtdışındaki Yurttaşlar Komisyonu’na meselenin çözümü ile ilgili önerilerde bulunmuştur.

29 Aralık 2011’de Çerkesk şehrinde Rusya Federasyonu Çerkes Dernekleri Birliği’nin Suriye’deki Çerkeslerle ilgili yaptığı toplantı sonrasında Rusya Federasyonu ve cumhuriyetlerin yöneticilerine başvurmayı ve Rusya’dan yardım talebini öngören bir deklarasyon yayımlanmıştır. Bu belgede Rusya Federasyonu’ndan en üst düzeyde Suriye’deki Çerkesleri koruma ve himaye altına alma ile ilgili karar alması istenilmektedir. Yine yurtdışındaki Çerkeslerin Rusya Federasyonu’na dönüşlerinin sağlanması konusunda da Rus yetkililerinden yardım talep edilmiştir.(8) Aynı gün Adıge Cumhuriyeti’ndeki Çerkes Kongresi de benzer içerikli bir mektup Rusya Federasyonu Devlet Başkanı’na göndermiştir. 20 Ocak 2012’de Uluslararası Çerkes Birliği, 11 Şubat 2012’de Maykop’taki Adıge Hase – Çerkes Parlamentosu, 15 Şubat 2012’de Rusya Federasyonu Kafkasya Halkları Kongresi, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı’na başvuruda bulunmuşlardır.(9)

Adıge, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes cumhuriyetlerinin devlet başkanları ve yönetim organları da Suriye’deki Çerkesleri destekler mahiyette açıklamalarda bulunmuşlardır. Adıge Devlet Başkanı A. Thakuşinov’un açıklaması şöyleydi: “Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı ile birlikte Çerkeslerin dönüşü ile ilgili meseleleri görüşüyoruz. Kaç kişinin dönmek istediğini belirlemeye çalışıyoruz. Ancak bütün bu meseleleri Kosova’daki Çerkeslerin dönüşü sırasında cumhuriyetin elde ettiği tecrübeden istifade etmeliyiz.”(10)

Kabardey-Balkar Devlet Başkanı A. Kanokov ise aşağıdaki açıklamada bulunmuştur: “Suriye’de yaşayan Çerkeslerin, yaşadıkları ülkedeki durum göz önünde bulundurularak tarihî vatanlarına dönüş sürecini kolaylaştırmalıyız… Birçok kimse kardeşlerimizin dönüşüne karşı çıkmakta ve “Büyük Çerkesya” ile ilgili klişeler uydurmaktadırlar. Kaldı ki muntazam büyüklükteki Rusya’nın nüfusu ancak 140 milyondur. Yakında çalışacak kimseyi bulamayacağız ve Vietnam ile Çin’den işçi davet ediyoruz. Rusya yanlısı olan, çalışkan, kendi dil ve geleneklerini koruyan kardeşlerimizin dönüşünden korkmaya gerek yoktur.”(11)

16-18 Mart 2012’de Rusya Federasyonu Parlamentosu’nun Üst Kanadı temsilcileri Şam’ı ziyaret ederek buradaki Çerkes Hayırsever Cemiyeti üyeleri, Suriyeli bakanlar, Çerkes diasporasının temsilcileri ile görüşmüş ve Çerkeslerin çoğunun Kuzey Kafkasya’ya dönmek istedikleri sonucuna varmışlardır.(12)

Suriyeli Çerkesler 150 yıllık Çerkes diaspora tarihinde ilk kez resmî bir Rus heyetinin kendilerini ziyaret ederek Çerkeslerin meseleleriyle ilgilendiğini belirtmişlerdir. Suriyeli Çerkeslere göre bu ziyaret, büyük bir ses getirmiştir. Bu ziyaret, savaşan her iki tarafın da Rusya’yı, Çerkes diasporasının hamisi olarak algılamasını sağlamıştır.

Suriye’den Çıkış: Büyük Bir Sorun

Suriye Çerkeslerinin vatanlarına dönüş süreci, birçok sorun dolayısıyla zorlaşmaktadır. Çerkeslerin çoğu, çatışmaların gerçekleştiği şehirlerde yaşıyorlar. Savaş dolayısıyla da pasaport veren devlet daireleri kapanmıştır. Vatandaşlar ancak Şam’da pasaport çıkarabiliyorlar. Pasaport başvurusunda bulunmak için de ikamet yerlerinden evrak getirmeleri gerekmektedir. Bu da yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı mümkün değildir. Kaldı ki Şam’a ulaşım çok zor sağlanmakta, ülkenin birçok yerinde yolculuk yapmak tehlikelidir. Şam’a ulaşmayı başaran, ancak evraklarında eksik olanlardan ise ekstra ücret talep edilmektedir.
Suriye’den vatanına dönüş yapan ve günümüzde Nalçik’de yaşayan “Perıt” adlı derneğin başkanı Ahmed Staş, Çerkeslerin vatanlarına dönüş sürecindeki zorlukları şöyle anlatmaktadır: “Davetiyelerin hazırlanması ve Rusya vizesinin çıkması, uzun zaman almaktadır.

Göçmen Şubesi’nde Suriye vatandaşı için davetiyenin hazırlanması bir ay sürmektedir. Davetiyeyi alan Suriye vatandaşı olan Çerkesler, Suriye’deki Rusya Federasyonu konsolosluklarına başvurarak 7000 lira ödemek ve iki hafta daha beklemek zorunda kalıyorlar. Rusya’ya geldiklerinde de Çerkeslerin oturma izni almaları için Rusçaya tercüme edilmiş ve Suriye’deki Rusya Federasyonu konsolosluklarında tasdik edilmiş 2-3 tane resmî evrakı teslim etmeleri gerekmektedir. Bu süreç yavaş işlediği gibi, bütün işlemler de çok masraflıdır. Tercümelerde yapılan hatalar, her şeyin baştan başlamasına neden olmaktadır. Neticede bir ailenin Suriye’den Rusya’ya gitmesi ve burada oturma izni almasının masrafı, 2000 Doların üzerindedir. Ekonomik kriz ile karşı karşıya kalan Suriye Çerkesleri için bu miktar, az değildir. Suriye’yi terk etmek isteyenleri kaygılandıran bir başka mesele de evlerini satamamalarıdır. Evlerini satamadıkları için de göç edecekleri yerlerde kendilerine daire alamıyorlar.”

Suriye Çerkeslerine göre, onların ana vatanlarına dönme isteğinden haberdar olan savaşan taraflar, kendilerine engeller çıkarmaya başlamışlardır. Rejim yanlıları, Çerkeslerden meşru iktidarı desteklemelerini ve onların tarafında savaşmalarını istiyorlar. Ülkeyi terk etmeyi düşünenler ve bu konuda başkalarını da teşvik edenler, “hain” ilan edilmektedir.

İsyancılar ise Çerkeslerin ana vatanlarına dönebileceklerini, ancak ülkeyi terk etmeden önce Suriye’ye olan borçlarını ödemek zorunda olduklarını ileri sürüyorlar. Borçtan kasıt da Çerkeslerin isyancıların tarafında savaşmalarıdır. Mart ayının ortalarına kadar bütün engelleri aşarak Adıge ve Kabardey-Balkar cumhuriyetlerine göç eden Suriyeli Çerkeslerinin sayısı yalnızca 70 idi.

Suriye’deki Çerkeslerin durumu, bundan sonraki gelişmelere bağlı olacaktır. Ülke içerisindeki çatışma sona erse de Çerkesler arasında ana vatanlarına dönmek isteyenlerin sayısı her geçen gün artacaktır. Suriyeli Çerkeslerin büyük bir kısmının siyasi ve ekonomik açılardan istikrarlı bölgelere değil de nispeten sorunlu olan Rusya’nın Kuzey Kafkasya bölgesine göç etmek (vatanlarına dönmek) istemeleri, Çerkeslerin bu adımlarının “vatansever” bir hareket olduğunu göstermektedir.

* Orijinal adı “Konflikt v Sirii i Çerkesskaya Diaspora” olan bu makale Aziya i Afrika (No. 7, 2012) adlı dergide yayımlanmıştır. Makale, Türkçeye Rusçadan ORSAM Danışmanı Doç. Dr. İlyas Kemaloğlu (Kamalov) tarafından tercüme edilmiştir.

(1) http://www.business-politika.net7siriya_php; http://oko-planet.su

(2) Adıgskaya (Çerkesskaya Entsiklopediya, Moskova 2006, s. 55-312.
(3) A. V. Kuşhabiev, Oçerki İstorii Zarubejnoy Çerkesskoy Diasporı, Nalçik 2007, s. 64-71.
(4) http://www.elot.ru/main/index.php

(5) http://intercircass.org; http://elot.ru/main/index.php

(6) http://intercircass.org; http://elot.ru/main/index.php

(7)http://www.elot.ru/main/index.php

(8) http://intercircass.org

(9)http://www.elot.ru/main/index.php

(10) http://www.elot.ru/main/index.php

(11) http://intercircass.org

(12) http://www.elot.ru/main/index.php; http://intercircass.org

TOP SECRET : FBI Awareness Message: Threats to Water Retention and Control Structures


FBI Awareness Message … Threats to Water Retention and Control Structures.pdf

TOP SECRET : FBI Awareness Message : Threats to Maritime Transportation


FBI Awareness Message … Threats to Maritime Transportation.pdf

Bu görüntü isyan ettirdi!


Cebeci’deki dev Türk bayrağı yarıya indirilmeyince…
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, ebediyete intikalinin 74. yılında Anıtkabir’de düzenlenen devlet töreniyle anıldı. Anıtkabir’deki devlet töreni yoğun yağış altında yapıldı. Anıtkabir’deki tören, saat 08.55’de devlet erkanının Aslanlı Yol’da yürüyüşü ile başladı.

Cumhurbaşkanı Gül başkanlığındaki kortejde, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, Bekir Bozdağ, Bakanlar Kurulu üyeleri, kuvvet komutanları, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, siyasi partilerin temsilcileri, bürokratlar ve diğer devlet erkanı yer aldı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ay- yıldızlı; kırmızı-beyaz karanfillerden oluşan çelengi mozoleye koydu. Atatürk’ün 74 yıl önce ebediyete intikal ettiği saat olan 09.05’de “ti” sesi ve sirenler eşliğinde 2 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı söylendi. Bu sırada gönderdeki Türk bayrağı da yarıya indirildi.

Cumhurbaşkanı Gül ve protokolde yer alan devlet erkanı daha sonra Misak-ı Milli Kulesi’ne geçti. Gül, burada Anıtkabir Özel Defteri’ne şunları yazdı:

“Büyük Atatürk, Türkiye, idealleriniz, fikirleriniz ve Cumhuriyetimizin kazanımlarından güç alarak dinamizm içerisinde yükselişini sürdürmektedir. Nitelikleri, her alandaki performansı, gelişme potansiyeli ve sahip olduğu güç unsurlarıyla Türkiye, parlak bir geleceğe kararlı adımlarla yürümektedir. Milletimiz bu özgüvenle ileriye bakmakta, ortak hedeflerde kenetlenerek modern, demokratik, müreffeh Türkiye’yi hep birlikte inşa etmektedir. Türkiye’yi muassır medeniyet seviyesinin üstüne taşımak, aziz milletimizin daima en önemli ideali olacaktır. Ebediyete intikalinizin 74. yıl dönümünde sizi saygı ve rahmetle anıyor, şükranlarımızı sunuyoruz. Ruhunuz şad olsun.”

Devlet töreninin hemen ardından Anıtkabir’in avlusunda Atatürk’ün 10’uncu Yıl Nutku kendi sesinden yayınlandı. Askeri ve sivil erkanla öğrenciler Atatürk’ün mozolesinin önünden saygı geçişi yaparak, çiçekler bıraktı. Kalabalık nedeniyle Anıtkabir’e girmek isteyenler uzun kuyruklar oluşturdu.

YARIYA İNMEYEN BAYRAK TEPKİSİ

Bu arada bayraklar, Büyük Önder Atatürk’ün 74 yıl önce ebediyete intikal ettiği saat 09.05’den itibaren güneşin batışına kadar yarıya indirilirken, Büyükşehir Belediyesi’nce restore edilen Cebeci sırtlarından tüm Başkent’te görülen 50 metrelik direkte yeralan dev Türk bayrağı 09.05’te yarıya indirilmedi. Anıtkabir’i ziyaret eden vatandaşlar bayrağın yarıya inmemesine tepki gösterirken basın mensuplarından bunu görüntülemelerini istedi. Türk bayrağı daha sonra saat 10.30 da yarıya indirildi.

Başkent’te Sivil Savunma Müdürlüğüne ait sirenler saat 09.05’te 2 dakika süreyle çaldı. Bu sırada trafikteki araçlar durarak kornalarını çalarken vatandaşlar da saygı duruşunda bulundu. Tüm resmi ve özel okullarda da anma programları gerçekleştirildi.

Törenlerin ardından Sıhhıye ve Tandoğan meydanlarında toplanan onbinler ellerinde Türk bayraklarıyla Anıtkabir’i ziyaret etti. Mozeleye çiçek bırakmak isteyen vatandaşlar, zaman zaman oluşan izdihamlardan dolayı zor durumda kaldı.

DOSYA / SURİYE’DE AHRARUŞ ŞAM TUGAYLARI


İRAN ANALİZ / Beşşar Esed rejimine bağlı ordu birlikleri, Nusayri Şebbihalar, İran Devrim Muhafızları, Kudüs Güçleri, Hizbullah, İskenderun Livası Güçleri gibi sair terör güçlerinin saldırılarına karşı silahlı direniş hareketi yürüten Suriyeli oluşumları tanıtmaya yönelik dosyada Ahraruş Şam Tugayları ele alınmaktadır. Dosya, Suriye ile ilgilenen herkesin ismini çok sıkça duyduğu son derece organize, profesyonel ve kurumsal bir yapısı bulunan, sahada operasyonel gücü olup; bunu ülke genelinde Esed rejimine şiddetli darbeler vurarak ispat eden Ahraruş Şam Tugayları (Özgür Şamlılar) adlı yerel Sünni hareketin genel yapısı, hedefleri ve bünyesindeki askeri alt birimlere dair bilgileri ele almaktadır.

Ahraruş Şam Tugayları barışçıl devrimin başladığı ilk an örgütlenen ve çalışmalarına başlayan bir oluşum olarak öne çıkıyor. Silahlı kanadın kurulması ve operasyonlara başlaması ise süreçle birlikte devreye sokuldu.

Hedeflerinin mücrim Esed çetesini, tüm isimleriyle, sembolleriyle birlikte yıkmak, İslami, adil ve raşid bir sistem kurmak olduğunu kaydetmektedir. Bunu meşru ve stratejik bir plan dahilinde, Suriye’deki halkın durumunu göz önüne alarak gerçekleştirecekleri belirtilmektedirler.

EHLİ SÜNNET VEL CEMAAT AKİDESİ ESAS

Ahraruş Şam Tugayları temelinin Ehli Sünnet vel Cemaat akidesi olduğunu kaydetmekte; Allah’ın kitabı, Resulunun sahih sünnetine tabi olan Rabbani Alimlerin yolunu takip ettiklerini vurgulamaktadır. Şeriat-ı Garreye bağlı olduklarını, Şer’i siyasi kriterlere, mefasit ve mekasıd dengesine göre hareket ettiklerini söylemektedirler. Yine hareket açıklamasında tekfir meselesinde de Ehli Sünnet vel Cemaat anlayışının gereklerini uyguladıklarını, bu çerçevede dört hak mezhep imamlarından İmam Ebu Hanife (ra), İmam Şafi (ra), İmam Ahmed bin Hanbel ve Ahmed İbni Teymiyye ile diğerlerinin belirttiklerine itibar ettiklerini kaydetmektedir. Müslümanlara merhamet ile muamele ettiklerini de belirtmektedirler.

KİMLERE KARŞI SAVAŞIYOR?

Suriye halkına karşı barışçıl olan herkese barışçıl olacağını söyleyen tugaylar sabırlı halka karşı savaş açan rejime yardım eden, meşru hedefleri olan mübarek devrimi sert yöntemlerle bastırmaya çalışanları hedef aldığını belirtmektedir. Savaştıkları veya karşı çıktıklarının fikri veya itikadi arkaplanlarından ötürü olmayıp mevcut düşmanlıkta oynadıkları role göre yaşandığını söylemektedir. Şebbihalar, istihbarat unsurları ve askerlerinin hangi mezhep veya etnisiteden veya ırktan olursa olsun meşru hedef olduğunu vurgulamaktadır.

Asıl hedeflerinin rejimi düşürmek ve bir İslami sistem kurmak olduğunu kaydeden hareketin ilk silahlı direniş hareketlerinden birisi olduğu belirtilmektedir. Oluşumun beyanına göre devrimin başladığı ilk anda kurulan hareket en fazla yayılan ve en düzenli örgütlenen bir yapı.

Ahraruş Şam Tugayları ülkenin hemen her tarafında örgütlenmiş durumda. İdlib çevresinden Şam çevresine, Der’a’dan diğer bölgelere kadar yayılıyor.

MASUMLARIN KANI MUKADDES

Tüm diğer İslami hareketlerde olduğu gibi Ahraruş Şam Tugaylarında masumun kanı mukaddes. Çoluk-çocuk demeksizin katleden Esed rejiminin, beraberindeki İran Devrim Muhafızları, Hizbullah, Mehdi Ordusu gibi Şii terör örgütlerinin tam aksine masumların canı, malı, namusu ve kanı korunuyor. Tugayların resmi internet sayfasında bu kısma uzun bir yer ayrılmış. Herhangi bir masumun, bir sivil vatandaşın hayatının tehlikede olması, operasyon bölgesinde yer alıp tehlikeye uğraması ihtimali dahilinde dahi operasyon iptal ediliyor. Irak’taki diğer nerdeyse tüm Sünni direniş hareketlerinin yaptığı gibi Suriyeli direniş hareketleri de varlık sebebleri olan halkın korunması ilkesine azami ölçüde riayet ediyor. İşgalcilere ve Esed gibi eli kanlı terör unsurlarına karşı korumakla mükellef oldukları sivil halkı hedef almayan direniş hareketlerinin adını kullanıp direnişi kötülemeye çalışan karapropaganda araçlarını bu iddiası da cevaplandırılmış oluyor.

Yine resmi sitelerinde gayrimüslim vatandaşlardan kendilerine karşı savaşmayanlara kesinlikle karışmayacakları, bunlara saldırıda bulunmayacaklarını belirtiyorlar. Kiliselere, camilere ve masumlara saldıran Esed işgal çetelerine karşı bunları koruyanların Özgür Suriye Ordusu ve Suriye direnişi olduğu gerçeği de bu cümleden meşruiyetini ortaya koymuş oluyor.

AHRARUŞ ŞAM TUGAYLARINA BAĞLI BİRİMLER

Yapı birçok alanda çalışmalar yürütmektedir. Genel ofisleri, şer’i ofisleri, davet, basın, insani yardım ve diğer birimleri de bulunmaktadır. Bunlar içinden işgalci saldırgan Esed-İran-Hizbullah ve diğer terörist güçlere karşı Suriye halkının canını, malını, ırz ve namusunu korumak için silahlı grupları daha fazla ön plana çıkmaktadır.

ASKERİ TUGAYLARI

Gelişmiş patlayıcılar, kendi ürettiği yerel yapım füzeler ve profesyonel direnişçiler ile Esed rejimine en şiddetli darbeyi vuran cihad hareketleri arasında yer alan Ahraruş Şam Tugaylarına bağlı askeri yapılar şunlar:

ŞAM VE ÇEVRESİ

Cundul Dimeşki Tugayı / Şam

Fecrul Sakib Tugayı / Şam Çevresi – Medaya

Huzeyfe bin Yeman Tugayı / Şam Çevresi – Batı Gavta

Zeyd bin Sabit Tugayı / Şam Çevresi – Doğu Gavta

Abdullah bin Selam Tugayı / Şam Çevresi – Doğu Gavta

Muhammed bin Muslime Tugayı / Şam Çevresi

***** ****** ***** *****

LAZKİYE VE ÇEVRESİ

Sahil Şahinleri Tugayı / Lazkiye

Ubade bin Samit Tugayı / Lazkiye ve çevresi

Nusretul Mazlum (Mazlumun Zaferi) Tugayı / Lazkiye ve çevresi

***** ****** ***** *****

HALEP VE ÇEVRESİ

eş-Şehba Tugayı / Halep

Ensar Humus Tugayı / Halep çevresi

Tel Rifat Tugayı / Halep çevresi – Tel Rifat

Hasan bin Sabit Tugayı / Halep çevresi – Daret İzzeh

***** ****** ***** *****

HAMA VE ÇEVRESİ

Ebil Feda Tugayı / Hama

Selahaddin Tugayı / Hama

Ebu Ubeyde Amir bin Cerrah Tugayı / Hama

Nureddin Zengi Tugayı / Hama

Fatihin Tugayı / Hama

el-Ka’ke Tugayı / Savran

el-İslam Tugayı / Hama

Furkan Tugayı / Hama

Hz. Ayşe (ra) Tugayı / Hama çevresi – el-Hebit

Osman bin Afvan Tugayı / Hama çevresi

Ali bin Ebi Talib Tugayı / Hama çevresi

Ömer bin Hattab Tugayı / Hama çevresi

Ebubekiri Sıddık Tugayı / Hama çevresi – Kuzey el-Gab

***** ****** ***** *****

HUMUS VE ÇEVRESİ

Rahmanın Askerleri Tugayı / Humus çevresi – el Hula

el-Hamra Tugayı / Humus çevresi – Telkelh

Ensarus Sünne vel Şeriah Tugayı / Humus çevresi – Telbise

İbadullah Tugayı / Humus

***** ****** ***** *****

DER’A VE ÇEVRESİ

Yermük Tugayı / Dera

***** ****** ***** *****

DEYR EZ-ZOR VE ÇEVRESİ

Mikdad bin Esved Tugayı / Deyr ez-Zor

***** ****** ***** *****

HASEKE

Ahrarul Cezire Tugayı / Haseke – Re’s el-Ayn

Tel Hamis Tugayı / Haseke – Tel Hamis

Ali bin Ebi Talibin Torunları Tugayı / Kamışlı

***** ****** ***** *****

RAKKA

Kadisiye Tugayı / Rakka

***** ****** ***** *****

İDLİB VE ÇEVRESİ

İbadurrahman Tugayı / İdlib -Eriha

Ricalullah Tugayı / Eriha

Ebu Dücane Tugayı / İdlib – el Bare

Aksa Tugayı / İdlib – el Temanie

el-Hadra Tugayı / İdlib

Saad bin Muaz Tugayı / İdlib – Beneş

Ali bin Ebi Talip Torunları Tugayı / İdlib – Teftanaz

Sariyetul Cebel Tugayı / İdlib – Cebel Zaviye

Abdullah bin Ömer Tugayı / İdlib – Cercanaz

Ensarul Hak Tugayı / İdlib – Han Şeyhun

Şehitleri Kafilesi Tugayı / İdlib – Han Şeyhun

İbnil Hattab Tugayı / İdlib – Ram Hamdan

Ensar Tugayı / İdlib – Ebu Zuhur

Furkan Tugayı / İdlib – Serakib

Ahvaz Tugayı / İdlib – Serakib çevresi

Şeyma Tugayı / İdlib – Serakip – Maar Debsi

Ebu Talha el Ensari Tugayı / İdlib – Selkin

el Ka’ke Tugayı / İdlib – Savran

Ecnaduş Şam Tugayı / İdlib – Taum

Hüseyn Tugayı / İdlib – Aynus Sevde

İman Tugayı / İdlib – Kefertaharim

Cabir bin Abdullah Tugayı / İdlib – Maar Temserin

Mücahidin Tugayı / İdlib – Maretun Numan

Tevhid vel İman Tugayı / İdlib – Maretun Numan

MAHFİ EĞİLMEZ : Türkiye’nin 22 Yıllık Reyting Öyküsü


Türkiye BBB notunu 1990 yılında aldı

Türkiye ilk reytingi notunu 1990 yılında aldı. Türkiye’yi kredibilite açısından değerlendirme ve dolayısıyla reytinge tabi tutma isteği 1989 yılı sonlarında S&P ve Moodys’den geldi. O tarihlerde Türkiye özellikle Japon piyasasına “private placement” adı altında tahvil ihraçları yapıyordu. Borçlanma miktarı artınca reyting kuruluşları müşterilerinin isteği ile Türkiye’yi derecelendirmeye tabi tutmak istediler ve Türkiye’nin reyting serüveni böylece başlamış oldu.

1990 yılı yaz aylarında çalışmalarını tamamlayan S&P ve Moody’s Türkiye’nin kredi notunu BBB ve Baa olarak belirlediler. Onlarla birlikte yola çıkan Japanese Credit Rating Agency (JCR) da notu BBB olarak saptadı. Türkiye, yatırım eşiği denilen bu notla ABD’deki Yankee Bond piyasasında yüksek miktarda fon yöneten emekli sandıklarının kaynaklarına ulaşabilecekti. Emekli sandıklarının bir tahvile para yatırabilmesi için mevzuatları gereğince o tahvilin en az BBB notuna sahip olması gerekiyor. Yatırım eşiği ya da yatırım yapılabilirlik sözü de buradan kaynaklanıyor. Buna karşılık mevzuatında böyle bir kısıtlama olmayan kurumlar açısından her tahvil, riskine ve getirisine göre yatırım yapılabilir değerdedir.

Önce Körfez krizi ardından Körfez savaşı çıkınca Türkiye bu notu kullanarak Yankee Bond piyasasına giremedi ve dolayısıyla alınan BBB düzeyindeki notun ilan edilmesi de ertelendi. Çünkü ilk kez reyting alan bir ülkenin reytinginin açıklanması ancak bir ihraç işlemiyle birlikte yapılabiliyor. Türkiye BBB notuyla ilk kez 1992 yılında Yankee Bond piyasasına 200 milyon dolarlık tahvil ihraç etti ve 1990 yılında aldığı BBB notu da o zaman açıklanmış oldu.

Türkiye BBB notunu 1994 yılında kaybetti

1993 yılı sonundan başlayarak, faizi indirerek enflasyonu düşürme teorisi eşliğinde Hazine’nin borçlanma ihaleleri iptal edildi. Bu iptallerin yarattığı karışıklıklar sonucu olarak reyting kuruluşları Türkiye’nin notunu düşürmeye başladılar. Bu düşüşler karışıklığı en üst düzeye taşıdı ve sonuçta ünlü 1994 ekonomik krizi çıktı. Hükümet 5 Nisan 1994 istikrar önlemlerini almaya ve IMF ile bir program yapmaya mecbur kaldı. Bu süreç ve devamında Türkiye’nin notu BBB’den B’ye kadar geriledi.

Zaman içinde Türkiye BB notuna yükseldiyse de bir türlü BBB’ye geri dönemedi. Fitch’in kararı sonucu Türkiye 22 yıl önce alıp 18 yıl önce kaybettiği BBB reyting notuna yeniden kavuşmuş oluyor. Türkiye’nin 22 yıl önceki durumuna yeniden dönebilmesi için Fitch’in verdiği BBB notunu öteki reyting kuruluşlarının da vermesi gerekli.

1990 yılı ile bugünkü ekonomik durumun karşılaştırılması

1990 yılında Türkiye üç reyting kuruluşundan BBB notu aldığında sahip olduğu makro göstergeleri bugünkülerle karşılaştıralım:

1990 2012
Büyüme 9,4 3,2
Enflasyon 60,4 7,8
Bütçe Açığı 3,3 2,2
Dışticaret Açığı 6,0 11,6
Kamu dış borç yükü 21,7 13,2

İki yılın da birbirine göre üstünlük ve zayıflıkları var. Ama eğer o günkü reyting BBB ise bugünkünün de ondan aşağı olmaması gerekiyor.


Fitch’in not artışı

Fitch Rating Türkiye’nin kredi notunu BB + (durağan)’dan BBB – (durağan) a yükseltti. Bu kararın özüne ilişkin değerlendirmelerin en önemli noktalarını şöyle sıralayabiliriz:

(1) Türkiye ekonomisi sürdürülebilir büyüme oranına geri dönüş eğiliminde bulunuyor.

(2) Cari açık daralmaya, enflasyon düşmeye devam ediyor.

(3) Kamu kesimi borç stoku, bütçe açığının düşüklüğüne paralel olarak geriliyor.

(4) Bankacılık kesimi güçlü yapısını koruyor.

(5) Bunlara karşılık Türkiye’nin dış finansman sorunu reyting açısından en önemli zayıflığı oluşturuyor.

Not Artışının Türkiye Ekonomisi Üzerinde Olası Etkileri

Not artışı Türkiye açısından çok önemli bir gelişme. Ekonomi üzerinde olumlu ve olumsuz birçok etkisi olacak. Bunları sıralamaya çalışayım:

(1)Türkiye’ye fon girişi artacak çünkü uluslararası piyasada likidite bolluğu olduğu ve küresel sistemde risklerin azalmadığı bir ortamda Türkiye’nin riski azalmış oldu. O nedenle Türkiye, özellikle portföy yatırımcısının tercih ettiği ülke konumunu güçlendirecek. Bu da sıcak para girişinin artmasına yol açacak.

(2) Döviz girişinin artması TL’nin değer kazanmasına yol açacak. Bu gelişme ihracatın düşmesine, ithalatın artmasına yol açabilir. Eğer böyle olursa cari açıkla mücadele önemli oranda güç kaybeder. Yani cari açık yeniden artmaya başlayabilir.

(3) TCMB, TL’nin fazla değerlenmesi sorunuyla karşılaşılırsa gecelik fonlama faizinin yüzde 5 olan alt limitini ve/veya haftalık repo faizini (politika faizi) yüzde 5,75’den aşağıya düşürerek bankaların kendisine borç vermesini kısıtlamak ve böylece TL’yi onlarda bırakmak yoluna gidebilir. Bu yolla piyasada TL fazlası yaratılarak TL’nin değer kazanmasının önüne geçebilir.

(4) İthalat artarsa ithalden alınan vergi gelirleri de artar ve bunun bütçe açığına olumlu etkisi olur.

(5) Türkiye’ye yabancı para girişinin artmasıyla birlikte bankalar TL karşılık oranlarını daha fazla dövizle karşılamaya yönelir ve ellerindeki TL likidite artar. Bunun sonucunda hem mevduat hem de kredi faiz oranları düşer.

(6) Faiz oranlarının düşmesi mevduat sahibinin tasarruftan tüketime kaymasına yol açabilir. Bunun sonucunda tasarruf oranları daha da düşer ve dış finansmana ihtiyaç daha fazla artar.

(7) Faiz oranlarının düşmesiyle negatif reel faiz ortaya çıkacağı için gayrimenkul yatırımı yeniden çekici hale gelebilir ve gayrimenkul fiyatlarında artış görülebilir.

(8) İMKB’de kar realizasyonları görülse de genel olarak endeksin yönü yukarı doğru olur.

VİDEO : YALANYOLU TV’DEN ERGENEKON HABERLERİ


SONER YALÇIN : Dava Adı KCK da Olsa Ergenekon da Olsa.


İstanbul Silivri Cezaevi’nden herkese selam olsun..

Şeytani bir hilekarlıkla bilgisayarımıza gönderilen virüslü dijital tuzağıyla 2 yıldır cezaevindeyim.

İddianamemde silah yok, bomba yok, şiddet eylemi yok.

İddianamemde; 361 kez “haber”, 280 kez “kitap”, 53 kez “köşe yazısı”, 26 kez “röportaj”, 5 kez “makale” kelimesi geçiyor.

Haber yaparak, yazı yazarak terör suçu işlemişim!

Bunu sadece ben yapmadım! Dava adı KCK da olsa Ergenekon da olsa onlarca meslektaşım yaptı! Onlarcasının üzerinde de aynı korku iklimi dolaştırılıyor. Bizden istenen çok açık, düşün-me, yaz-ma!

Bizim ülkemizde, düşünce hayatın düşmanı, kötülüğün simgesi olarak görülüyor.

Düşünsel değerlere tutkuyla bağlı, soru soran-arayan-kovalayan zihne sadece düşmanlık ediliyor.

İktidar ve güç uğruna hiçbir şeyden çekinmeyen zorba güç, yalnızca kendi isteğinin onaylanmasını, gururunun okşanmasını istiyor. Kendi hegemonyasına aykırı düşen fikirlere fikirle cevap vermek yerine, hapsetmeyi, hapisle korkutmayı, işinden etmeyi seçiyor.

Gerçekler tehlikelidir. Gerçeği yazan, söyleyen ya işsiz bırakılıyor ya da hapse atılıyor.

Fakat tarih göstermiştir ki, kaba güç sonsuz değildir. Tek insan boyun eğmezse, kararlılığı kırılmazsa, sonunda kazanan her daim insan olur.

Hapisteki tutsak meslektaşlarım;

Korku hep boyun eğmek zorunda bırakır; insanı yozlaştırarak onu tutsak duruma düşürür. Zor olan işte bu ruhsal esarettir. Fiziksel tutsaklık ise geçicidir elbet bir gün bitecektir.

Bu sebeple:

Biz gazeteciler her zaman; otoriterliğe ve irrasyonelliğe karşı çıkacağız.

Biz her zaman; gerçeğin peşinde koşacağız, doğru bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz.

Biz her zaman; acı çekenin, zulüm görenin yanında yer alacağız.

Dostoyevski’nin dediği gibi, “insanı sevmek yiğit budalalıktır.”

İstanbul Silivri Cezaevi’nden dayanışma duygularımla herkese selam olsun.

İSTİHBARAT ALANI

Sınırsız, Seçkin, Sansürsüz, Kemalist Haber Blogu

Derin İstihbarat

strateji, güvenlik, araştırma, istihbarat, komplo teorileri, mizah, teknoloji, mk ultra, nwo

İSTİHBARAT

Şifresiz Yayın!