YAHUDİLERİN GİZLİ İLMİ KABALA HAKKINDA HERŞEY ….


Kabala, insanın evrendeki pozisyonunu incelemek ve araştırmak için gerekli olan doğru bir yöntemdir. Kabala Hikmeti, bize, insanın neden var olduğunu, neden doğduğunu, neden yaşadığını, yaşamının amacının ne olduğunu, nereden geldiğini ve bu dünyadaki yaşamını tamamladıktan sonra nereye gideceğini açıklar.

Kabala manevi dünyaya erişmenin bir yöntemidir. Kabala bize manevi dünya hakkında bilgi verir ve onu çalışarak bizler başka bir anlayış geliştirebiliriz. Bu anlayışın yardımı vasıtasıyla üst-dünyalar ile iletişim içinde olabiliriz.

Kabala teorik bir çalışma olmayıp pratik bir çalışmadır. İnsan kendisini, kim olduğunu, neye benzediğini öğrenir. Kendini aşama aşama, adım adım değiştirmek için neye ihtiyacı olduğunu öğrenir. Araştırmasını kendi iç ben’i aracılığı ile yönetir.

Bütün deneyleri kendisi üzerinde, kendisi içinde yürütür. Bu nedenledir ki Kabala’ya “Gizli Hikmet” denir. Kişi, Kabala vasıtası ile meydana gelen, sadece kendisinin hissettiği ve bildiği içsel değişimlere uğrar. Bu değişim, bir kişi içinde meydana gelir; sadece o kişiye özgüdür ve sadece o kişi bunun farkındadır.

Kabala kelimesi, İbranice olan “Lekabbel” kelimesinden (almak) gelir. Kabala, eylemlerin nedenlerini “alma arzusu” olarak tanımlar. Bu arzu, çeşitli türden hazların alınması ile alakalıdır. Hazzı almak için, kişi genelde büyük bir gayret sarf etmeye isteklidir. Sorun şudur ki, kişi min alma arzusunun gelişmesini ve büyümesini sağlayan yöntemde belli bir düzen vardır. İlk aşamada, insan fiziki hazzı şiddetle arzular. Sonra, para, onur, şan ve şöhret arar. Hatta daha kuvvetli bir arzu kişiyi güç için şevklendirir. Sonra maneviyat için bir arzu, istek geliştirebilir, ki bu nokta piramidin tepesidir. Maneviyat arzusunun ne kadar büyük olduğunu fark eden kişi bu arzusunu tatmin etmen

Alma arzusunun aşamaları arasındaki geçiş kişinin yetenekleri ve sınırlamalarının farkında olmasını sağlar.

Kabala, üst-dünyalar ile duygu ve düşüncelerimizin kökenleri ile ilgilenir ki biz bunu anlamalıyız. Dünyalar üzerinde herhangi bir kontrolümüz olmadığı için duygu ve düşüncelerimizin neden ve nasıl yaratıldıklarını bilmeyiz. Tatlı, acı, hoş, kaba vs. şeklindeki deneyimlerimize şaşırırız. Psikoloji, psikiyatri ve öteki sosyal disiplinler alanı açısından bile, duygularımızı incelemek için bilimsel aletler geliştirmede başarısızdır. Davranışsal etmenler, anlama yetimizden gizli kalırlar.

Kabala, duyularımızı bilimsel olarak incelemek için geliştirilmiş olan bir sistemdir. Duygu ve arzularımızın hepsini alır ve her biri için, her bir fenomen için, her seviyede ki her bir anlayış ve duygu çeşidi için tam bir bilimsel formül sağlar.

Bu, zeka ile birleştirilmiş duyguları inceleme işidir. Başlangıç seviyesindeki öğrenciler için, geometri, matris ve diyagramlardan yararlanır. Kabala çalışırken, öğrenciler kendi duygularının her birini tanımlar ve bunları anlamaya başlarlar. Gücüne, yönüne ve karakterine göre ona hangi adın verilmesi gerektiğini bilirler.

Kabala Hikmeti antik ve kanıtlanmış bir yöntemdir. Kabala vasıtası ile kişi yüksek bir farkındalık (olayların farkında olma) alır ve maneviyat kazanır. Bu, gerçekten onun bu dünyada ki amacıdır. Kişi, maneviyat için bir arzu hissettiği zaman, bu maneviyat için bir hasret-özlem hissetmeye başlar ve sonrada Yaratan tarafından sağlanan Kabala Hikmeti vasıtası ile bu arzuyu geliştirebilir.in yollarını arar.

Kabala, Kabalist’in hedefini açıklayan bir kelimedir. Bu hedef insanın düşünen bir varlık olarak, bütün yaratılanların en yücesi olarak, ehil olduğu her şeyi elde etmesidir.

Ders 1

Bu derste incelenen başlıklar şunlardır:

1. Üç Kaynak: Raşbi, Ari, Baal HaSulam

2. 4 Aşama

3. Özgecil Olmak Uğruna Vermek

4. Misafir ve Ev Sahibi

5. Yaratan’a Eşit Olmak

6. Seçim Özgürlüğü

7. Birinci Kısıtlama

8. Yaratılışın Kökleri

9. Manevi Düzenin Yapısı: Partzuf

10. Almak Arzusunun Tatmini

Manevi dünyalarla ilgili olan bilgimiz, üst dünyalara dair bir algılama geliştirmeyi başarmış ve yazılarında bu dünyaların mekanizması ve yapısını tanımlamış kişiler tarafından sağlanmıştı. Bu dünyalarla temasa geçmeyi oluşturmanın yöntemleri de bize iletilmişti. Bu miras, – hala bu dünyada yaşarken – bize manevi dünyalara girmeyi, Yaratılışın tam bir bilgisini edinmeyi, Yaratılışın tam bir mükemmelliğini algılamayı, Yaratılışın amacını anlamayı ve var oluş amacımızı tamamen kavramayı sağlar.

Rav Michael Laitman tarafından verilen bu kurs üç kaynağa dayalıdır: 2. y.y. da yazılan Rav Simon Bar Yochai’nin Zohar’ı, 16. y.y. da yaşamış olan bir Kabalist olan Rav Y. Luira – Ari’nin eserleri ve en son olarak, 20. y.y. ortasında yaşamış olan Rav Yehuda Aşlag (Baal HaSulam)’ın eserleri.

Bu üç Kabalist, manevi dünyaların hakimiyetini sağlayan güncellenmiş bir metodu öğretmek için, birkaç kez reenkarnasyona uğramış bir ve aynı ruhtur. Bu şekilde de gelecek nesillerin Kabala çalışmasını kolaylaştırmışlardır.

Bu yegane, tek ruh Rav Yehuda Aşlag, Baal HaSulam’a hayat vererek son reenkarnasyonunda en üst seviyeye erişmiştir. Dünyamız ile yaptığı seyahati esnasında, bu ruh – ilk ruhun varlığın doğumundan evrenin ıslahının tamamlanmasına kadar geçen sürede – en yüksek seviyelerle başlayan manevi dünyaların yapısı üzerine açıklamalar sağlayabilmiştir.

Rav Yehuda Aşlag “Yaratan’dan çıkan Işık”ın varlıkları yaratma ve onlara haz vermek arzusunu oluşturduğunu söylemektedir. Bu aşamaya Kök (Şoreş) Aşaması veya 0. Aşama denilmektedir. İbranice’de ise buna (1. Şema da görüldüğü gibi) Behina Şoreş ya da Keter denir.

Sonraları, bu Işık haz alma arzusunun bununla mükemmel biçimde uyuşan bir Kli (kab/alıcı) yaratır. Işık Kli’yi doldurur ve onu memnun eder, ona haz verir. Bu, 1. aşama’dır, Behina Alef veya Hohma’dır.

Bu ışığın özelliği vermek, haz uyandırmak iken Kli’lerin özelliği ise alma ve hazzı tecrübe etmeden oluşur. Fakat, Işık, Kli’ye girdiğinde özelliklerini Kli’ye geçirmeye başlar ve Kli Işık gibi olmayı arzular; almayı istemek yerine artık kendini kısıtlamaksızın vermeyi ister. Bu aşamada, Kli Işık gibi olmayı, yani kendini kısıtlamaksızın vermeyi arzular ve böylece almayı rededer çünkü verecek hiçbir şeyi yoktur. Bu aşamaya 2. aşama denir; yani Behina Bet veya Bina denir.

Kli’nin boş olmasından dolayı, Kli ışığın amacının bir Kli yaratmak ve ona haz vermekten meydana geldiğini düşünmeye başlar. Açıkçası, Kli ışığın belli bir kısmını alırsa, hazzı sadece tecrübe edebilir.

Bir sonraki aşama, örneğin Işığın hazzın %10’unu alma arzusuna karşılık gelir, fakat Yaratan’a (ihsan) doğru dönme, yönelme niyeti ile beraber. Bu süreç esnasında karşılık (harmanlanmış) bir süreçtir, 3. aşama’dır, Behina Gimel veya Zeir Anpin denir.

Bu iki karşı öğeden oluşan bu duruma eriştikten sonra, “Kli-Arzu” kendini kısıtlamadan vermektense, almanın daha iyi olduğunu ve daha doğal olduğunu anlar. Almanın ve sahip olmanın orijinal özelliği tekrar ateşlenir. Kli’nin sadece %10’unu doldurmuş olan Hassadim ışığı, kendini kısıtlamaksızın vermek özelliğini Kli’ye geçirmez; ki bu da böylece almanın orijinal özelliğinin baskın olmasına neden olur.

Sonuç olarak Kli kendini hazzın %100 oranında doldurmak zorunda olduğuna ve bütün Işığı almak olduğuna karar verir. Bu, 4. aşama’dır, Behina Dalet veya Malkut denir. Tamamen dolmuş olan böylesi bir Kli gerçek, hakiki bir yaratılan varlık olarak tanımlanır zira arzuları kendi içinden gelmektedir ve bu, kendi bağımsız arzularına sahip olması, Işık ile dolmanın bağımsız arzusuna sahip olmaması halinde ki 1. aşama’dan farklıdır, çünkü Yaratan öyle istemiştir.

Sadece 4. aşama’da, Yaratan’dan gelen Işığı almanın gerçek arzusu yaratılan varlığın kendisi tarafından gerçekleştirilir. Işıktan haz almak için, bu 1.Arzu yaratılan varlığın içinde doğar.

2. Şemada da gösterildiği gibi, Hohma, Bina, Zeir Anpin ve Malkut Işığın çıkışının 4 aşamalarıdır. Yaratan’dan gelen Işık alma arzusu ya da gerçek yaratılanı oluşturmak içindir.

Dünyada, Yaratan’ın haz vermek arzusundan yaratılmış ve yaratılan varlığın bu hazzı alma arzusu dışında hiçbir şey yoktur. Bütün olası gelişme aşamalarında bütün yaratılanlar – cansız, bitkisel, canlı ve konuşan – ve her şey haz almak için Işığın bir kıvılcımını almayı arzular.

Yaratan – Işığı aldıktan sonra Yaratılan sonsuz ve daimi olan hazzı bencil bir şekilde değil de mükemmel ve mutlak bir biçimde tecrübe edebilsin diye – Yaratılan’ı yarattı. Eğer Işık Kli’ye girer onu tamamen doldurursa, bu durumda bu Kli artık alamaz çünkü arzu Işık tarafından doyurulmuştur ve arzunun yokluğunda haz da ölür.

Kendi maksadınız için almadığınızda, yani, sadece veren kişinin uğrunda haz aldığınızda, sonsuz biçimde almak olasıdır, yani verenin uğruna almak. Böylelikle Kli’ye giren Işık, alma arzusunu etkisizleştirmez.

Deneyim vasıtası ile biliriz ki aç olduğumuz ve bir şey yemeye başladığımız zaman belli bir vakit sonra – en leziz yemekler önümüzde olsa bile – artık açlığı hissetmeyiz.

Haz, hazzın kendisi ile onun için oluşan arzu arasındaki sınır üzerinde tecrübe edilir. Fakat, haz arzuya girip onu doyurur doyurmaz bu arzu yavaş yavaş solar. Ve şayet haz arzudan daha kuvvetli olursa bu çıkartmaya, nefrete bile neden olabilir.

Haz, nasıl sınırsız ve mükemmel bir şeye çevrilebilinir? Yaratan tarafından spesifik bir şema teşkil edilmiştir. Eğer insan hazzı içinde hisseder ise ama diğerlerine de haz verirse bu haz sonsuzdur çünkü bu arzu sadece hala verebileceği hazzın miktarına arzuyu verdiği kişiye bağlıdır sadece. Bu hazzı ne kadar çok insana verirsem daha çok hazzı ben kendim hissederim. Bu durum sonsuz bir mevcudiyet, mükemmellik üretir – ki bu, Yaratan’ın özelliklerinden birisidir. Bu, kesinlikle Yaratan’ın bizi teşvik etmek isteyeceği şeydir.

Eğer yaratılan varlık sırf almak isterse, kendini bozuk yozlaşmış bir ortamda sıkıştırılmış bulur. Sadece, içinde varolan şeyi hissedebilir. Eğer yaratılan varlık Yaratan’ın yaratılanı mutlu etmesinden kaynaklanan hazzını hissedebilse – aynı çocuklarına bencil olmayan biçimde veren bir anne gibi – sonsuz bir hazzı tecrübe edebilir.

En etkin uygulama mükemmelliğe denk gelir. Işık sadece basit bir hazzı iletmez aynı zamanda da sınırsız bir bilgi, sonsuz bir mevcudiyet, ben bilgisi, sonsuzluk hissi ve uyum vasıtası ile sağlanan hazzı da kapsar, ki bu şeyi içerir.

İdeal safha Işığı yaratılan varlık üzerine durmaksızın döken Yaratan’ı kapsar. Yaratılan varlık, sadece Işığı almayı isteyerek Yaratan’ı memnun ederse Işığı almaya razı olur. Bu sisteme, Yaratan’dan çıkan direkt ışığın aksine geri dönen Işık ya da Yansıtılan Işık denir.

Bu safhanın gerçekleşmesi için, öncelikle yaratılan varlığa doğru olan Direkt Işığı çeken, cezbeden bir arzunun var olması zorunludur. İkinci olarak yaratılan varlık Işığın yoluna bir perde yerleştirmelidir. Bu perde, sadece kendisi için hazzın tecrübe edilmesini önler ve yaratılan varlığa hazzı almasına olanak tanır ancak bu haz Yaratan için verebileceği miktarla orantılı biçimde olacaktır. Sonra, yaratılan varlık tamamen Yaratan gibi olur.

Başka bir deyişle, şu takas meydana gelir: Yaratan, hazzı kabul eden yaratılan varlığa mutluluk verir ve kişi bu mutluluğu sadece Yaratan’a haz vermek koşuluyla kabul eder.

Baal HaSulam, ev sahibi ve misafir ile ilgili olan çok basit ve sonsuz bir örnekten alıntı yapmaktadır. Ev sahibi, misafirine bir masa dolusu güzel yiyecekler sunar. Misafir oturur ama yemeye cesaret göstermez çünkü alıcı pozisyonunda olmak istememektedir ve ev sahibinin onu memnun etme isteginde samimi olup olmadığını bilmemektedir. Misafir utanır zira sahibi verirken o sadece alıcı durumundadır. İşte bundan ötürü ev sahibinin gerçek arzusunu anlamak için misafir sunulan yemekleri geri çevirir.

Şayet ev sahibi – misafirinden yiyecekleri onurlandırmasını isteyerek ve öyle yaparsa çok memnun olacağı hususunda misafirini ikna ederek – ısrar ederse bu durumda misafir yemeye başlayacaktır. Misafir öyle yapacaktır zira bunun ev sahibini memnun edeceğine ikna olmuştur ve artık ev sahibinden almadığını ama ona verdiğini hisseder; yani ona haz-mutluluk verir.

Roller tersine dönmüştür. Bütün yemekleri hazırlayan ev sahibi olsa ve davet eden olarak hareket etse bile, memnun etme arzusunun sadece misafirine bağlı olduğunu açıkça anlar. Misafir akşam yemeğinin başarısının anahtarını elinde tutar ve duruma hakim olur.

Yaratan, yaratılanı – Işığın etkisi altında sadece almadan dolayı utanacak – utanç duyacak biçimde yaratmıştır. Özgürce seçme özgürlüğünü kullanarak, yaratılan hazzın sadece bencilce tecrübe edilmediği bir seviyeye erişecektir, zira amacı Yaratan’ı memnun etmektir. Bu durumda yaratılan varlık Yaratan’a eşdeğer olur, Malkut, Keter seviyesine erişir ve ilahi özellikler elde eder.

Bu ilahi özellikler, bu duygular tanımların ötesindedir ve onları anlayamayız. Yaratan ile sadece benzeşmenin bir derecesini elde ederek manevi dünyalara yapılan giriş zaten sonsuzluk, mutlak haz ve kazanım anlamına gelir.

Kabala Bilimi Yaratılış’ı çözmeye çalışır. Bu bilim Dünyamızı öteki bütün dünyalar ve bütün evren – Yaratan seviyesine, sonsuzluk ve mükemmelliğin nihai derecesine ulaşmak için – ileri yönlü olan ıslahı (tikun) elde ederken üstünde yürümeleri zorunlu olunan yolu tarif eder, tanımlar. Bu dünyada yaşarken, günlük koşullarımız içinde ve bedenimizle giydirilmiş iken bu ıslah işine girişmemiz gereklidir.

Kabalistler, bu mükemmeliyet derecesine erişmişlerdir ve onu bizim için tanımlamışlardır. İstisnasız bütün ruhlar, doğru zamanda bu nihai seviyeye erişmek zorundadırlar. Dünyamızda ki ruhların reenkarnasyonu son ruh yolunu tamamlayana kadar devam edecektir. Sonraları manevi dünyaya girmek ve nihayetinde 0 noktasına, Keter’e erişmek için ıslahın mümkün olduğu yegane yer bizim dünyamızdır.

Süreç sadece tek bir yaşamda gerçekleşebilirmi? Hayır, bu imkansızdır. İnsan doğduğunda, zaten bu dünyada olan bir ruhu alır. Ruh, belli ıslah aşamalarını tecrübe etmiş ve deneyim kazanmıştır. Bundan dolayıdır ki günümüzde doğan insanlar daha önceki nesillere göre daha zeki ve daha çok tecrübeye sahiptir. Modern teknoloji, kültürel koşullar ve modern toplumda gelişen çeşitli değişmeler karşısında işlev görmek için daha çok hazırlıklıdırlar. Bizim neslimizde, Kabala çalışma arzusu git gide daha popüler olmaktadır. Son 20 ila 25 yıl içerisinde ruhlar öylesi bir tecrübe seviyesi kazanmış ve öylesine bir idrak seviyesine erişmişlerdir ki manevi bilgi olmaksızın kişi ilerleme yapamaz. Geçmişte ise, milyarlarca kişi içinde sadece bir avuç kişi belirsiz biçimde maneviyat gereksinimini hissetmişlerdir.

Sadece birkaç yıl içinde, kişinin ömrü süresince manevi kazanıma ulaşması mümkün olacaktır. Bu yaratılışın gayesidir, takdir edilmiştir. Her birimiz bir ve aynı Malkut’un (orijinal ruhun) bir parçasıyız ve bize belli özellikler ve bu dünyada oynamamız gereken belli bir rol bahşedilmiştir. Kabala’nın bilimsel sisteminin yardımı ile bu özellikleri değiştirerek, her bir parça en yüksek derecesine erişmek için kendi ıslahını gerçekleştirir.

Parçaların yolu Yukarı’dan takdir edilmiştir. Hepimiz bu dünyada belli bir ruh ve özel niteliklerle yaratılanızdır. Hiç birimiz ruhumuzu önceden seçmedik. Şunu söylemeye gerek yoktur ki (üzerinde yürüyeceğimiz) yolumuz da takdir edilmiştir. O halde ne yapacağız? Nerede kaldı özgür irademiz? Hangi anlamda şu veya bu eylemin yapıldığı basit bir mekanik element haricinde zeki birer varlıklarız? Kendimizi ifade etmemize izin vermek için Yaratan ne ölçüde kendisini geride tutmaktadır? Yaratan, bunu sadece bir koşulu gerektirerek yapar; kişi ıslah yolunda ilerlemeyi kendisi arzu etmek zorundadır ve bunu ancak kendi arzularını uyardığı güç ile orantılı olarak yapabilir.

Her birimiz başlangıç noktasından başlamalıyız ve en sonunda nihai noktaya erişmeliyiz. Bu hususta özgür bir irade yoktur. Yol içinde özgür bir irade yoktur çünkü herkes kendi aşamasından geçmek ve ileri yönde bu aşamaları kendi içinde bütünleştirmek zorundadır. Bir başka deyişle, yolu “yaşamak” zorundayız.

Özgürlük – her bir adımın gerekçesini ortaya koyarak ve ıslah sürecine maruz kalmak için en hızlı sürati seçerek ve Yaratan’a bağlanarak – yol boyunca meydana gelenlerle uyumlu olmak anlamına gelir. İnsana bağlı tek faktör budur ve yaratılışın özü de buradadır. Kişi kendi içinden gelerek en hızlı biçimde başlangıç koşulundan kurtulmayı, Yaratan’ın onu yarattığı biçimi ve özelliklerinin ıslahına maruz kalmayı ve en son noktada Yaratan’a bağlanmayı kendisi istemelidir.

Bu arzuyu ne kadar çok ifade etmesine bağlı olarak o kişiye insan denebilir, yoksa tamamen kişiliksiz bir yaratıktır. Kabala insana bağımsız, bireysel, gerçekten özgür bir şahsiyet olmasında ve bu nitelikte bir kişiliği geliştirmesine yardımcı olan tek gerçek bilimdir.

Bir Kli’nin (alıcı/kab) formasyonuna neden olan dört aşama arzudan arzuya (Aviut; hamlık, kabalık veya yoğunluk) göre değişebilir. Sıfırıncı aşama’da (Kök; Şoreş Aşaması) ve 1.aşama’da bu arzu soyuttur. Yaratılan varlık Yaratan’dan ne kadar uzakta durursa alma arzusu o derece kuvvetli, yoğun/kaba ve bencilce olur – daha çok istemektedir.

4. Aşama, Malkut, kesin ve mutlak bencilliktir ve bu arzusu kendi kararından ortaya çıkar. Her bir müteakip aşama bir öncekini kapsar: Keter, Hokma’dadır; sonra her ikisi de Bina’ya dahil edilir, her üçü Zeir Anpin’e dahil edilir. Malkut, bu dört aşamadan oluşur. Her bir önceki aşama bir sonrakini destekler ve onun mevcudiyetini sağlar.

4. Aşama onu tamamen dolduran ışığın hepsini almıştır. Işık Kli’i haz ile doldurduğunda Kli’nin Işıktan vermek özelliğini aşama aşama aldığını biliyoruz. Sonra, Malkut, bu özelliğin Işığın özelliğinin tamamen zıttı olduğunu hissetmeye başlar. Veren ile kıyaslandığında bencilliğinin farkında olur ve öylesine bir utanç duyar ki Işık almaktan vazgeçmeye ve boş kalmaya karar verir.

Işığın Malkut’dan rededilmesine Tzimtzum Alef (Birinci Kısıtlama) denir. Malkut boşaldıktan sonra veren ile dengeli bir durum oluşur; her ikisi de ne alır ne de verir. Karşılıklı bir zevk, haz yoktur. Bu durumda Malkut muhtemelen nasıl Yaratan’a eşit olabilir?

Misafir ve ev sahibi örneğini benzetme olarak alırsak, Malkut Işık’dan gelen her şeyi geri iter çünkü kendisini alıcı olarak hissetmek istememektedir. Sonra, şu koşulu oluşturur ki kendi hazzı için olmasa bile Işığın bir kısmını kabul edecektir çünkü Yaratan’ı memnun etmek istemektedir, zira bilir ki Yaratan yaratılanın hazzını istemektedir. Bu tarzda bir alma, vermek gibidir, bu nedenle Malkut şimdi veren olma konumundadır.

Eğer gerçek bir arzu hayata getirilecek ise Işığın dört aşamadan geçmesi gerektiğini görebiliriz. İçimizdeki arzunun doğuşundan önce, bu arzu – biz onu en sonunda hissedene kadar – Yaratan’dan gelen Işığın gelişiminin bütün aşamalarından geçer. Hiçbir arzu Işık olmaksızın ortaya çıkamaz. Önce Işık gelir, sonra da arzu.

Gelin, 4. aşama esnasında yaratılan Yaratılış’ın yapısını bir inceleyelim (3. Şema’ya bakınız). Yaratan’dan gelen Işığa Direkt Işık ( Or Yaşar ) denir, Malkut’un geri çevirdiği Işığa ise Yansıtılan Işık (Or Hozer) denir ve en sonunda Kli’nin içine kısmen giren Işığa ise İç Işık (Or Pınimi) denir.

Misafir, ev sahibi ve leziz yemeklerle dolu bir masa ile karşılaştığında, öncelikle herşeyi rededer, sonra ev sahibini memnun etmek ve ona haz vermek için – herşeyi tek lokmada miğdeye indirmk istemesine rağmen – biraz yemeye karar verir. Bu, kişinin kendi bencil arzusunu özgecil bir biçimde, başkalarını düşünerek kullanmak zorunda olması – anlamına gelir. Misafir olayları düşünmeye başlayınca, ev sahibi için bile akşam yemeğinin tamamını kabul edemez, bu yemeğin sadece bir kısmını kabul edebilir.

Bu, bir kısıtlama – sınırlama yaptıktan sonra, yaratılan varlığın özgecil biçimde Işığın küçük bir kısmını – örneğin; Işığın %20’ini – kabul etmesinin ve kalan %80’ini de geri çevirmesinin nedenidir. Yaratan için, yaratılan varlığın ne kadar Işığı kabul edeceğine karar verdiği yere Roş (Baş) denir. Işığı kabul eden parçaya ise Toh (İç Kısım) denir; ve son parçaya – ki boş kalır – ise Sof (son) denir. Bu, yaratılan varlığın kısıtlama – sınırlama yaptığı yerdir ve artık Işığı kabul etmez.

İnsan vücudu ile olan benzerlikleri kullanan yaratılışın çeşitli kısımlarına farklı terimlerle değinilmiştir. Fakat, kelimeleri kullanmak daha kolay ve daha uygundur.

Kabalistler kendilerini çok basit bir dille ifade etmeyi tercih etmişlerdir: dünyamızda ki her şeyin, Yukarı’dan aşağıya inen direkt bağlantılarla uyumlu olarak, manevi dünyalardan kaynaklanması olgusunu kullanarak; her manevi nesnenin dünyamızda ki bütün nesnelere doğru inmesi olgusunu kullanarak. Sonra, dünyamızda ki her şeyin bir ismi olduğu için, dünyamızdaki her nesnenin ismini alabilir ve o nesneyi doğuran manevi nesneyi seçmek için kullanabiliriz.

Dünyamızda ki taş örneğini ele alalım: Yukarı’da bu taşı meydana getiren bir güç vardır: O nedenle buna taş denilecektir. Tek fark şu ki “manevi taş” belli özellikle bahşedilmiş bir manevi köktür ve karşılığında da dünyamızda “taş” sıfatı ile maddi bir nesne olan bir dala karşılık gelecektir. Bu, dallar ve eylemler vasıtası ile manevi dünyalarda ki öğelere ve eylemlere değinebiliriz.

Otantik Kabala yazılarının hiç biri ne kadar dünyamız dilini kullanıyor olsalarda, dünyamızdan tek bir kelime dahi bahsetmez. Dünyamızın bütün nesneleri manevi dünyalarda eşleşen manevi bir nesnenin yansımasıdır.

Analiz ve değerlendirmeden sorumlu olan manevi bir nesnenin bölgesine Baş (Roş) denir. (4. Şemaya bakınız) Malkut’un üstüne yerleştirilmiş olan Perde’ye – ki Işığın içeriye girmesine izin verir – Ağız (Peh) denir. Işığın girdiği kısma vücut (Guf) denir. Guf’un içinde bir kısıtlama – sınırlama yaratan sınıra göbek deliği (Tabur) denir. Işığı boşaltan en alt kısıma ise son uç (Sium) denir. Bir bütün olarak bu nesne Yaratılışı, ruhu, Malkut’u oluşturur.

Böylece, Işığın gerçekten hissedildiği yer olan Guf bölgesinde, Toh’da Işığın %20’sini aldıktan sonra, Partzufu Saran Işığın, Or Makif’in dışarıdan yaptığı, baskıyı hissetmeye başlar. Der ki: “Işığın bir kısmını kabul etmek ne kadar haz verici olduğunu görüyorsun, dışarıda ne kadar hazzın kaldığını tahmin edemezsin, sadece biraz daha kabul etmeyi denesene. ” birazcık daha tecrübe etmektense, hiçbir şekilde haz tecrübe etmemenin daha iyi olduğunu anlayabiliriz. Haz hem içeriden hem de dışarıdan bir baskı uygular ve bundan ötürü ona karşı durmak çok daha zor hale gelir.

Hiçbir surette Işığı kabul etmezken, Partzuf uzun bir süre bu halde kalır, ama artık Işık hem içeriden hem dışarıdan baskı uygular. Eğer Partzuf biraz daha Işık kabul ederse, bu kendi zevki için hareket ettiği anlamına gelir çünkü bencilliğine olan direncinin gücü sadece %20’ye eşittir. Partzuf böyle hareket etmeyi rededer. Bir daha ileride böyle hareket etmemek için birinci kısıtlamayı gerçekten de yapmıştır. Bu tamamiyle uygun olmayabilir. İlk aşamayı tersine döndürmek için yani Işığı kabul etmeden önceki aşamayı tersine döndürmek için; tek bir çözüm vardır, bu da Işığı redetmektir. Ve bu eylem kesinlikle Partzuf’un yaptığı şeydir.

Tabur üzerine eş zamanlı biçimde Or Pinimi ve Or Makif tarafından uygulanan baskıya “Bituş Pınimi u Makif” (içten ve dıştan dövülme) denir.

Işığın Guf’un içine yayılması (bu durumda %20) nasıl meydana gelmektedir? İlk başta Peh de Roş (Baş’ın Ağzı) seviyesinde konumlandırılmış olan Perde (masah), Işığın %20’lik baskısı ile Peh’in altın – Guf’un içerisine, ta ki Tabur sınırına ulaşana kadar – getirilir.

Işık, Guf’dan atıldıktan sonra, Perde Işığı geri çevirerek Tabur’dan Peh de Roş’a doğru ileri yönde yükselir. Işık Guf’un içine yayılmadan önce Partzuf Roş’ta ki mevcut bütün bilgiye sahip olmuştur. Ne tür bir Işık olduğunu, ne tür bir haz getirdiğini öğrendi, kendi arzusunun ne olduğunu, kendisi için ne kadar kuvvetli bir gücün hazza karşı geldiğini anladı.

Bütün bu bilgiye göre ve de Partzuf’un Işık ile doldurulduğu durumdan ve Işığı kısıtlama durumundan geriye kalan bilgiye göre, Partzuf geçmişin bir hatırasını/izini tutar: Buna Reşimo denir.

Maneviyatta ne vardır? Sadece haz arzusu ve bu arzuyu tatmin eden haz. Partzuf’un kendisi için duyduğu arzu ile ilgili olan bilgiye Aviut denir ve Işığa karşılık gelen bilgiye ise – ki kendini Kli ile giydirir – Hitlabşut denir. Aslında sadece Yaratan ve yaratılanın var olduğunu söyleyebiliriz.

Daha önceki durumdan geriye, daima bir Hitlabşut Reşimo ve bir de Aviut Reşimo kalır. Bu iki parametre, Partzuf’un daha önceki durumunu tanımlamak için yeterlidir. Işığı geri çevirdikten sonra, Partzuf Işığın Gufda kaldığı zaman ne hissettiğini tam olarak bilir. Bu deneyim ile, nasıl hareket edeceğini ve ne tür hesaplamalar yapmak zorunda olduğunu öğrenmiş olur.

Aşağıda 5. Şema’da gösterildiği gibi, Partzuf artık Işığın %20’sini tutmanın mümkün olmadığını anlar. Bu sefer, Yaratan için bu hazzın %15’ini tutmaya karar verilir.

Bunun meydana gelmesi için, Partzuf’un biraz daha aşağı hareket etmesi gerekir, böylelikle Roş’u ve Peh’i daha önceki Partzuf seviyesinin altında konumlanmış olur. Perde’ye çarpan Işık geri itilir ve belki de sadece %15’i içeri geçer.

Hitlabşut’a ve Aviut’a nasıl karar verilir? Hesaplama Malkut’un (Aviut Dalet, 4. Seviye Arzusu) karşılık gelen Işık ile (Hitlabşut Dalet, 4. Seviyenin Işığı) tamamen dolduğu yer olan Ein Sof (sonsuzluk) Dünya’sında başlar. Malkut’un bu durumuna kısaca “Dalet-Dalet” denir ve (4,4) olarak belirtilir.

Bir sonraki Partzuf kendini artık Işık ile doldurmasını sağlayacak bilgiyi elinde tutar; bu, Aviut Gimel’e 3. Seviyenin Arzusuna karşılık gelir ve bu şekilde devam eder.

Bir sonraki Partzufim’in her biri, Yaratan için Guf’unu ışıkla doldurmak kapasitesini git gide azaltır.

Toplam 25 Partzufim vardır ve bunların herbiri yukarıdan aşağıya ortaya çıkarlar. Son Partzuf’un sırası geldiğinde, alt kısmı ayıran sınırı, manevi dünya ile bizim dünyamız arasında ki Bariyer’i (Mahsom) geçer ve bizim dünyamızda parlamaya başlar. Bizim dünyamız, Perde’nin yokluğu ile karekterize edilen Malkut’un bir durumudur.

Ders 2

Bu derste incelenecek başlıklar şunlardır:

1. Yaratılış’ın Amacı

2. Cansızlar, Bitkiler, Canlılar, Konuşanlar

3. Manevi Kanunları Kavramak

4. Haz

5. Kavrayışta ki İki Adım

6. Almak ve Vermek

7. Manevi Utanç

8. Hitlabşut ve Aviut

9. Bituş Pınim u Makif

10. Adam Kadmon’un Beş Parçası

İnsan, sınırsız ve mutlak hazzı almak için yaratıldı. Fakat böylesi bir duruma erişmek için, insanın, dünyaların sisteminin nasıl çalıştığını bilmesi gerekir.

Bu dünyaların kanunları manevi dünyadan verilir. Doğumdan önce ruhlarımız orada var idi ve yaşamdan sonrada ruhlarımız oraya geri dönecektir.

İlgi alanımız fiziki bedenimiz içinde olduğumuz bu özel dönem ve Kabala’nın öğretileriyle bu hayatı en iyi nasıl yaşayabiliriz?

Kabala, bizim için meydana gelen her şeyi tamamen nasıl kullanabileceğimizi öğretir. Manevi olarak yükselmek için, insanın her şeyi bilmesi ve kendisine sunulan bütün olasılıkları kesinlikle kullanması gerekir.

Dünyamızın değerini kavramak zorundayız: Cansızlar, bitkiler, canlılar ve konuşanlar. Ruhumuzun ve de onun gelişimini tanımlayan kuralları anlamamız gerekir.

Manevi gelişme kurallarına göre, insan hayatında en yüksek manevi dereceye erişmek zorundadır. İnsana – istenen seviyeye erişene kadar – şuan ki yaşamında olmasa bile, bir sonrakinde veya daha sonrakinde bir çok fırsatlar verilecektir.

Kabala, bize bu süreci hızlandırmamızda yardımcı olur. Yaratan, çok ilginç bir sistem teşkil etmiştir: İnsan ya herhangi bir acı çekmeksizin hayatının anlamını düşünmeyi kabul eder ya da böylesi acılar – onun kendisine sorular sormaya zorlanabilmesi için – kendisine gönderilecektir.

Başka bir deyişle, insan Yaratılış’ın amacına doğru gönüllü veya zorla bir ilerleme yapmasının hiçbir önemi yok; Kabala ona kendi arzusu ile ilerlemesinde yardımcı olur. Bu, en iyi yoldur ve insan ilerleme sağlarken mutlu olabilir.

Şu soruyu soranlar da vardır: Kabala acaba ev kredimi ödememde yardımcı olurmu, kişiye işinde yardımcı olabilir mi, ailevi meselelerde çözüm bulmasında yardımcı olabilir mi?

Esasında, Kabala bu sorulara belirsiz cevaplar vermez. Kabala bize Yaratılış’ın amacına erişmek için, en etkin biçimde bütün dünyamızı nasıl kullanacağımızı öğretir. Bu, bütün bu sorunları, problemleri kullanarak, Yaratan’ın bizi ittiği yöndür.

Kabala, kişiye hayatında ne tür bir manevi yükü almak zorunda olduğunu açıklar; yoksa sorunların nasıl çözüleceğini değil, günlük sorunlarımıza neden olan asıl soruna bir çözümün nasıl bulunacağını bize öğretir. Acı çekmek, sadece manevi tırmanışımızı sağlamak için yolumuza konulur.

Kişi, manevi dünyaların bütün kurallarını keşfettiğinde, kendisine yukarıdan gönderilen şeyin ne olduğunu ve bu güçlükleri en iyi şekilde nasıl ve niçin kullanacağını ve nasıl doğru biçimde hareket edeceğini bilir.

Esasında bize bir şey olduğunda ne yapmamız gerektiğini, nereye koşacağımızı kimi çağıracağımızı anlamayız. Günlük sorunlarımızı direkt çözmek, her zaman yaptığımız gibi onlardan kaçmaya çalışmak bizi amaca doğru ilerletmez, sadece yeni zorluklar, güçlükler yaratacaktır. Bu durumlar sadece, bizi yaratılışın amacına doğru daha da yaklaştırıp amaçlarını yerine getirdiklerinde, kaybolacaktır.

Manevi kuralları bilerek, bize bütün nedenleri ve sonuçları görme fırsatı verilir. Her şey, doğru perspektif ile gözlemleriz, bütün bağlantıları anlarız.

Bu şekilde adımlarımızın her biri bilinçli adım haline gelir. Hayat değişir ve artık çıkmaz bir sokağa girmişiz gibi gelmez. Doğumdan önce, şu anki hayatımız esnasında ve bu dünyadan ayrıldıktan sonra bütün koşullarımızı bir araya getiririz. Tamamen yeni bir mevcudiyet seviyesine erişiriz.

Şu anda, bir çok insan hayatının anlamı ve öteki manevi konuların manası üzerine düşünmeye başlıyor. Bu, daha önceki hayatları esnasında ruhlarında birikmiş olan geçmiş deneyimlerden dolayı meydana gelir.

Yaratan, insanın bu acıların özü ile bu acıların kökü üzerinde düşünmesine izin vermek için acıyı gönderir. Böylece, insan Onu anlamadan Yaratan’ı çağırabilir. Yaratan bizden ona bağlanmamız için gerekli olan arzuyu geliştirmemizi ister.

Fakat, insan eline doğru kılavuz kitabı aldığında, acılar tarafından zorlanmaksızın gayretli çalışma ile gelişebilir.

Doğru yolu seçerek, insan aynı acıyı zevk olarak hissedebilir; daha hızlı gelişir ve onun ilerisine geçer, aynı zamanda da onun amacını ve kaynağını anlar.

Böylece, Yaratan – daha önceden acı kaynağı olan bir Yaratan yerine haz kaynağına dönüşür. Bu yolda kaydedeceğimiz ilerlemenin mesafesi sadece bize bağlıdır.

Yaratan hazzı onu doğru biçimde kullanmamız için yarattı ve bizi yönlendirmek zorunda. Ulaşılamayacak bir haz için çabalamak bize acı çektirir ve onun peşinden – her nerede olursa olsun – koşmaya hazırız.

Başka bir deyişle acı, tatminin yokluğudur. Ama, arzunun peşinden koşmak herhangi bir iyilik getirmeyecektir. Hazzı aldığımız an ona olan ilgimizi kaybeder ve bir başka şeye atlarız.

Haz onu aldığımız anda kaybolur. Dünyamızda acının haz ile doldurulması imkansızdır. Hazzı sadece, ilk hissedildiği zaman, acı ile haz sınırında hissederiz. Tatmin arayışı gitgide hazzı matlaştırır, soldurur.

Memnun olmanın bu metodu yanlış ve bencilcedir. Sonsuz hazzı almamız için birisine nasıl vermemiz gerektiğini öğrenmeliyiz. Yaratan’ın bize haz vermek, bizi memnun etmek istediğini bilmemiz bunu yaşamamızdaki tek nedendir ve ancak bu şekilde kendi öz tatminimiz yerine O’nu memnun etme imkanımız olur.

Vermek için almalıyız.

Kelimelerin kifayetsiz olması nedeniyle bu süreç hakkında konuşmak zor, hatta neredeyse imkansızdır. Doğru bir idrak neredeyse imkansızdır. Doğru bir idrak, sadece Yaratan, kendisini ortaya çıkardığında, ortaya çıkar.

İnsanlar, Yaratan’ı Mahsom’u aştıktan, geçtikten sonra – yani bizim dünyamız ile manevi dünyalar arasındaki Bariyer’i geçtikten sonra – hissetmeye başlar. Bu, Gimar Tikun’dan önceki – Nihai Islah – 6000 adımdır. Her bir manevi adım Yaratan’ın yüzünün açılmasının bir derecesini ortaya koyar.

Nihai Islah, insanın bütün arzularının ıslahını takip eder.

Kabala çalışmasındaki ilk aşama, mümkün olduğunca çok alakalı ve uygun kitapları okumak ve mümkün olduğunca çok bilgiyi de sindirmekle meydana gelir.

Bir sonraki aşama ise öğrencinin ve grubun arzusu birbirine birleştiğinde oluşan grup çalışmasıdır. Öğrencinin Kli’si grup üyesinin sayısına orantılı olarak genişler, büyür.

İnsan, bireysel ilgisinin dışını hissetmeye başlar. Bizim durumumuzda ise Yaratan’ı simgeleyen gruptur, çünkü insanın dışında bulunan her şey Yaratan’dır. Kişi ve Yaratan haricinde hiçbir şey yoktur. Esas olarak, bütün manevi eylem – iş bir grup çatısında başlar ve biter.

Zaman boyunca, Kabalistler gruplara sahip olmuşlardır. Sadece bir grup çatısı içinde ve bu grubun üyelerinin beslenen karşılıklı bağlara dayalı olarak; öğrenciler manevi dünyaların idrakinde ilerleyebilirler.

Gimar Tikun, bütün insanların tekbir Kabalistik gruba döndükleri durumdur.

Her gün bunun daha gerçekçi olmasına karşın hala gidilecek çok yol vardır. Herhangi bir olayda, en yüksek manevi seviyelerde, her şey bu kazanım için – bütün kökler için, bütün kuvvetler için – hazırdır.

Genelde, iki aşamayı çalışırız: (i) Yaratan tarafından algılandığı şekli ile, bizim dünyamız seviyesine kadar gerçek, hakiki düşünce gelişirken; yaratılan varlığın yukarıdan aşağıya düşüşü (ii) insanın bu dünyadan bütün yolları katederek en yüksek dereceye çıkışı. Fiziki bir hareketten bahsetmiyoruz, zira bedenimiz bu materyal seviyede kalır ama manevi biçimde, çabalarımız ve gelişmemizin sonucu olarak.

Yukarıda (4. Şema’da) gösterilen Partzuf’da, iki durum mevcuttur: (i) Işığı aldığı ve bundan haz duyduğunda bu Kli’ye Hohma denir. (ii) Kli geri vermek istediğinde ve yine haz duyduğunda, buna Bina denir. Bu iki Kli birbirine zıttır; karşı karşıyadır.

Esasında, üçüncü bir durumda vardır; karışık durum. Bu, Kli’nin Yaratan için bir parça aldığı yerdir. Böylesi duruma Zeir Anpin denir. Burada, Hohma Işığın % 10’una ve Hassadim Işığının da % 90’ına sahibiz.

Eğer, Kli’de Hohma Işığı var ise, böylesi bir duruma Panim (Yüz) denir. Bu, Hohma Işığının miktarına bağlı olarak küçük veya büyüktür.

Nihai aşama, Malkut, yaratılan varlığın hakiki alma arzusudur, zira Hohma Işığını almak için sabırsızdır.

Orada ki Işık Malkut’u tamamen doldurur. Malkut’un bu durumuna Ein Sof, Sonsuzluk Dünyası; yani sınırsız almak denir.

Daha sonra, hala Işık almayı isteyen Malkut bu arzuyu kullanmamaya karar verir. Kendisi için olan alma arzusunun Yaratan’dan kendini uzaklaştırdığını anlar. O nedenle, İlk Kısıtlamasını yapar ve Işığı geri çevirir ve boş kalır.

Işığı geri çevirerek, Malkut özelliklerini Yaratan’a benzetir.

Geri çevirmek arzusu mutlak ve tam olarak hissedilir. Arzu kaybolmaz ve verici – alıcıya geri verirken ve böylece ona haz gönderirken alıcıyı sonsuz biçimde hisseder. Böyle yaparken Kli hem nicelik olarak hem de nitelik olarak hazzı sonsuz derecede hisseder.

Anlaşılıyor ki Yaratan Kli’leri yarattığında, Kli’leri öyle bir biçimde organize etti ki Kli’ler Işığın durmaksızın vermek özelliğini emerek Işığa benzerler.

Kişi şu soruyu sorabilir; Malkut Işığa nasıl benzer olabilir ve buna rağmen nasıl haz alabilir?

Daha önce de vurguladığımız gibi Malkut bütün arzularının üzerine anti-egoistik bir perde çeker. Perde’nin önüne Işık-Haz’ın %100’ü – Malkut’un alma arzusuna bağlı olarak – yerleştirilir, örneğin 100 kg. 100 kg.lık perde’yi Haz’zı alma arzusuna karşı koyan güç kullanarak Malkut bütün Işığı geri çevirir ve Yaratıcı’yı memnun etmeye yetecek kadar gerekli olan Işığı almaya karar verir.

Işığı böylesine alma kısıtlama olmaksızın vermeye eşittir.

Malkut’a gelen Işığa Or Yaşar (Direkt Işık) denir. Yansıtılan bütün Işığa Or Hozer (Geri dönen Işık) denir. İçeri giren Işığın % 20’sine Or Pınimi (İç Işık) denir.

Dışarıda kalan Işığın büyük bir kısmına Or Makif (Saran Işık) denir. Malkut’un alt kısmında – Or Hohma’nın girmediği yerde Or Hassadim vardır.

Ein Sof Dünyası’ında ki Malkut’un durumundan, geriye, bir Reşimo kalır. Bu Reşimo şunlardan oluşmaktadır: (i) Dalet’de Hitlabşut (Işığın niceliği ve niteliği ile ilgili olan bilgi) ve (ii) Dalet ve Aviut (arzunun gücü ile ilgili olan bilgi).

Bu iki tür hafızayı kullanarak, Malkut Yaratan için alabileceği ilk %20 Işık için Roş’ta hesaplamalar yapar. Vermeksizin almadan kaynaklanan manevi utancı hissetmek için öncelikle Yaratan’ı algılamak, O’nu veren olarak hissetmek, O’nun ihtişamını görmek gerekir. Sonra, O’nun özellikleri ve kişinin egoistik doğası arasında yapılan kıyaslama utanmak hissine neden olacaktır.

Fakat böylesi bir algılamaya erişmek için, kişinin öğrenecek çok şeyi vardır. Yaratan’ın ihtişamı yavaş yavaş ortaya çıktıkça, O’nun için bir şey yapma arzusu belirecektir.

Yüce’ye vermek almak gibi bir şeydir. Bunu kendi dünyamızda da gözlemleyebiliriz. Şayet önemli bir kişiye bir iyilik yapma fırsatına sahip olursak, kişi bunu zevkle ve neşe ile yapacaktır.

Bütün işlemlerimizin amacı Yaratan’ı ortaya çıkarmaktır. O’nun Güç, Kudret ve ihtişamını. Bu seviyeye ulaşıldığı vakit şahit olacağımız şey bize – Yaratan’ın iyiliğine karşılık olarak bir şey yapmak için – enerji kaynağı olarak hizmet edecektir.

Vurgulanmalıdır ki Yaratan’ın görünmesi – sadece kişi bu görünmeyi özgecil amaçlar için yani özgecil özellikleri edinmek için kesin bir arzuya sahip olduğu zaman – meydana gelecektir.

Işığın bir bölümünü alan ilk Partzuf’a Galgalta denir. Bituş Pınim u Makif’ten – yani Tabur’da ki (Göbek Deliği) Perde’de her iki Işık (Or Pınimi ve Or Makif) tarafından çarpıldıktan sonra – sonra, Partzuf anlar ki dışarıdan baskı yapan Işığın yarattığı arzulara karşı direnemeyecektir.

Partzuf Işığı geri çevirmeye karar verir. Şu an ki durumda, bu karar herhangi bir sorun yaratmayacaktır çünkü hazzın hiç biri Partzuf tarafından hissedilmez.

Işığı geri çevirdikten sonra, Perde kalkar, zayıflar ve Roş’un Peh’ine katılır. Bu eyleme Hizdakut (Arınma) denir.

Bilakis, Işığın etkisi altında Perde aşağı indiğinde, Aviut’u artar.

Işığı ilk Partzuf’tan geri çevirdikten sonra, geriye Reşimot kalır: Dalet de Hitlabşut ve Gimel de Aviut’un bir miktarı kaybolmuştur çünkü Partzuf Dalet’in daha önceki miktarı ilk çalışmanın imkansız olduğunu farketmiştir.

Aviut Gimel’e göre Perde, Peh de Roş’tan Aviut Dalet’in seviyesinden daha aşağı iner. Şayet Dalet seviyesindeki Partzuf’un Galgalta’sının Peh’i olursa, bu durumda Gimel seviyesi onun Hazeh’idir.

Tekrar Işık yukarıdan Perde’ye baskı uygular, Perde onu geri çevirir ama sonra Reşimot’un (Reşimo’nun çoğulu) etkisi altında Işığı Galgalta – Tabur’a kadar almaya karar verir ama daha aşağısına değil.

Fakat, Galgalta’nın Partzuf’u bile Tabur’unun altında Işığı alamamıştır. Şimali yayılmakta olan İkinci Partzuf’a AB denir.

Tekrar Bituş Pınim u Makif eylemi ortaya çıkar; yani Işığı geri çevirme ve yeni bilgiler (Reşimo) Partzuf’u doldurur.

Bu, Gimel’de Hitlabşut (3. Seviye’nin Işığı, [AB’da ki gibi olan 4. Aşama’nın değil]) ve Bet de Aviut (Bituş Pınim u Makif’ten dolayı Aviut’un tekrar bir seviye kaybedilmesi) dir.

Bundan dolayıdır ki Işık geri çevrildiğinde ilk başta AB’ın Peh’i seviyesine kadar çıkan Perde şimdi AB’nin Hazeh seviyesine kadar iner.

Bu noktada, Gimel-Bet’in Reşimot’u üzerinde bir Zivug (Çiftleşme) tarafından yeni Partzuf biçimlendirilir (3,2). Bu yeni Partzuf’a SAG denir.

Daha sonra, yeni bir Bituş Pınim u Makif, Perde’yi Bet-Alef Reşimot’u ile beraber SAG’ın Peh de Roş’una kadar yükseltir (2,1).

Sonra, Reşimot’a göre Perde 4. Partzuf MA’nın ortaya çıktığı yerden SAG’ın Hazeh’ine iner. Daha sonra, 5. Partzuf BON, Alef-Şoreş’in Reşimot’un dan oluşturulur.

Her bir Partzuf 5 bölümden oluşur: Şoreş (Kök), Alef (1), Bet (2), Gimel (3) ve Dalet (4). Bunlar olmaksızın hiçbir arzu ortaya çıkmayabilir. Bu oluşum asla değişmeyen katı bir sistemdir.

Son aşama, Dalet, daha önceki bütün 4 aşamayı da hisseder ve bu arzuların yardımıyla Yaratan tarafından yaratılandır. Dalet her bir arzuya bir isim verir ve Dalet’in her an Yaratan’ı nasıl gördüğünü tanımlayan şey bu isimlerdir.

Bundan dolayı Dalet’in kendisi “Yaratan” ismi ile çağrılır: “Yood-Hey-Vav-Hey” –Y-H-V-H. Daha sonra bu harfler ayrıntılı biçimde incelenecektir. Bir insanın iskeleti gibidir, büyük de olabilir küçük de, oturuyor veya ayakta da olabilir, ama aynıdır, değişmez.

Eğer bir Partzuf Hohma Işığı ile doldurulursa, ona AB denir ama Hassadim Işığı ile doldurulursa ona SAG deriz. Partzufim’in (Partzuflar) bütün isimleri bu iki Işığın kombinasyonuna dayalıdır.

Kutsal kitaplarda tanımlanan her şey, farklı oranlarda Hassadim Işığı ya da Hohma Işığı ile doldurulmuş, manevi Partzufim’den başka bir şey değildir.

Beş Partzufim’in (Galgalta, AB, SAG, MA ve BON) doğuşundan sonra, bütün Reşimot kaybolur. Yaratan için Işıkla doldurulabilinecek olan bütün arzular tüketilmiştir.

Bu aşamada, Perde Yaratan için Işık alma yeteneğini tamamen kaybeder ve hiçbir şey almadan egoizme sadece direnebilir.

Birinci Kısıtlamadan sonra, Malkut’un en sonunda ışığın beş parçasını alabileceğini anlarız. Beş Partzufim’in doğumuna Adam Kadmon’un dünyası denir. Malkut beş Reşimot’unu bitirmiştir.

Ein Sof Dünyası’nın Malkut’unun tamamen Işık ile doldurulduğunu görüyoruz. Birinci Kısıtlama sonrasında, Partzufim’in yardımı ile sadece kısmen Tabur seviyesine kadar dolacaktır.

Malkut’un görevi artık Yaratan için son bölümünüde ışıkla doldurmaktır. Bu bölüme, Sof (Son) denir ve Tabur’dan Sium Raglin’e (Bacakların Nihayetlenmesi) doğru yayılır.

Yaratan Malkut’u sınırsız haz ile doldurmayı ister. Buna erişmek için gerekli olan tek şey; Malkut’un kalan kısmını ışıkla doldurarak ya da başka bir deyişle Yaratan’a tekrar hazzı gönderme kuvvet ve arzusuna sahip olabilmesini sağlayacak koşulları yaratmaktır.

Bir sonraki bölümde, bu sürecin nasıl oluştuğunu göreceğiz.

Ders 3

Bu derste incelenen başlıklar.

1. 5 Duyu

2. Görünme

3. Manevi Dünyalarda ki Düzeltmeler

4. Saran Işığı Çekmek

5. Ego’yu Islah Etmek

6. Manevi Dünyalara Giden Kapı

Duyularımızdaki önemsiz bir değişim bile realitede ve dünyamızla ilgili olan algılamamızı önemli derecede değiştirecektir.

Duyumsadığımız her şeye Yaratılış denir. Duyularımız öznel olduğu için yarattığımız resimde öznel olacaktır.

Bilimadamları duyumlarımızın sınırlarını genişletmeye çabalarlar (mikroskoplar, teleskoplar, sensörler v.s ile), ama bu aletler onların özünü değiştirmezler.

Sanki duyu organlarımız tarafından tutsak edilmişiz gibiyizdir. Dışarıdaki bütün bilgi duyularımız vasıtası ile bize sızar, içimize girer: Görsel, işitsel, tatma, dokunma ve koklamamız vasıtası ile.

Alınan bilgi kişinin içinde bazı işleme maruz kalır, duyumlanır, bir algoritma sonrasında değerlendirilir. Benim için iyi midir yoksa kötü müdür?

Yukarıdan bize 6. Duyu organını yaratma fırsatı verilir. Bu, Kabala Biliminin yardımı ile edinilir.

Benzer fikirli insanların oluşturduğu bir grupta hakiki kaynakları kullanarak ve hakiki bir öğretmenin kılavuzluğunda eğer Kabala’yı doğru biçimde çalışırsak, duyu organlarımızı nitelikli olarak değiştirebiliriz ve Yaratıcı’yı, manevi dünyaları keşfedebiliriz.

Kabala yaratılan yegane şeyin zevk ve haz alma arzusu olduğunu öğretir. Beynimiz, sadece bu duygunun gelişimini hedefler ve onu doğru biçimde ölçülendirir. Beyin yardımcı bir aletten başka bir şey değildir.

Kabalayı doğru biçimde çalışmanın vereceği sonuç gerçek bir evrenle ilgili olan ayrıntılı bir tecrübe ve dünyamızla ilgili şu an ki algılamanın olabildiğince açık olmasıdır.

Her iki dünyanın algılaması bize tam ve geniş ölçekli bir resmi, en yüksek gücü ve bütün evreni kontrol eden Yaratıcı’yı verir.

Kabala, insan tarafından algılanan yeni duyular ve duygulardan bahsetmektedir; bunlar insanın beyninde değil kalbinde görünürler. Kalp, basit bir pompa olsa bile insanın iç tepkilerine karşılık gösterir.

Esasında duyularımız – duygularımız – saf bir manevi maddedir. Onları yaşatıp hissetmemize olanak sağlayan çeşitli organlar da birer manevi doğadır. Kalp sadece tepki gösterir çünkü çeşitli tepkimelere göre vücuda enerji vermek için çalışır.

Başlangıç durumunda, bizden bir şeyin saklı olduğunu anlayamayız ya da algılayamayız. Fakat, çalışmamız esasında bu olguyu anlamaya başlarsak, bu bile doğru yönde yapılmış ileri yönlü bir adım olur.

Üstelik bizimle iletişime geçen, bize farklı durumları gönderen daha yüksek bir gücü anlamaya başlarız ve bunun nedenleri ve etkileri böylece daha açık hale gelir. Bu zaten Yaratan’ın belli bir derece kendisini göstermesidir.

Kişi, Yaratan’ın kendisine gönderdiği ile uyumlu olarak kendi eylem ve işlerini değerlendirmeye ve kendi eylem ve tepkilerini eleştirmeye başlar.

Düşünür ki “Bu bana Yaratan tarafından – Onu tekrar bırakayım diye – gönderildi” ya da “Bu durumda farklı davranmalıyım.” Şeklinde düşünür. Böylesi öz eleştiriler insanı, insan seviyesine çıkarır çünkü daha önceki gibi iki bacaklı bir yaratıktan başka bir şey olmuştur.

İnsan, Yaratıcı’yı hissetmeye başlar ve kendisi için hangi eylemlerin yararlı hangi eylemlerin zararlı olduğunu anlar.

İnsan alakalı bütün nedenleri ve etkileri gördüğü için neyin yararlı olduğunu ve neyin yararlı olmadığını öğrenmeye başlar. Doğal olarak, bilinçli bir insan kendisine mükafat ya da ceza sağlayan bir mekanizmanın işleyişine aykırı davranmaz.

O nedenle de, Yaratan’ın kendini göstermesi insana en yüksek yarar ile sonuçlanacak biçimde her bir özel olayda doğru biçimde hareket etme fırsatı verir. Bu durumda, böylesi bir kişiye Tızadik (erdemli kişi/haktan yana) denir. Yaratıcı’yı algılar, bunun hem yaptığı bütün iyiliklerin ödülü, hem de bir emre karşı gelmemesinden dolayı ilave bir ödül olduğunu kavrar.

Erdemli bir kişi daima Yaratıcı’yı haklı çıkarır. Kişi daima manevi emirleri yerine getirirse ona daha da çok Işık girer. Bu iç ışığa Kutsal Kitap denir.

Yaratan’ın daha çok görünmesinden sonra, insan manevi merdiveni tırmanır ve her bir basamağında ruhani bir emri yerine getirir, karşılığında da ışığın yeni bir bölümünü alır. Kendisi için iyi ya da kötü olsun hiç farketmez, kendisi olmaksızın eylemleri gerçekleştirmesinin mümkün olduğu bir seviyeye ulaşana kadar, daha erdemli olur.

İnsan Yaratıcı’yı kesinlikle merhametli olarak ve O’nun eylemlerini de mükemmel olarak görür. Bütün bunlar, Yaratan’ın belli bir derecede olan görünmesinin bir neticesidir.

İnsan 6000 basamak boyunca yürürken, Yaratan’ın kendisine ve arkadaşlarına yaptığı her şeyin bütün yaratılan varlıkları sonsuza kadar memnun etme, onlara mutluluk vermek arzusundan kaynaklandığını anlar. Sonra, insan sonsuz bir minnettarlık ve bütün eylemleri ile Yaratıcı’ya teşekkür etme arzusuyla dolar.

Bu davranışlar Yaratan’a vermeye yöneliktir. O’nu daha da fazla memnun etmek için daha fazla şey yapar. Böyle bir koşula Yaratan için sonsuz ve ölümsüz sevgi denir.

Bu aşamada insan Yaratan’ın geçmişte kendisine sadece iyiliği arzuladığını anlar. Önceleri, insan ıslah edilmemiş, düzeltilmemiş durumda iken Yaratan’ın kendisini sık sık sıkıntıya soktuğuna ve ona acı getirdiğine inanırdı.

Yüce Yaratan’ın Işığı değişmez, ama rahatsızlık uyandıran bir arzu soktuğu vakit, bu arzu nefret hissi uyandırır.

Manevi dünya sadece olumlu ve olumsuz durumların eşiğinde algılanır. Kişi olabilecek herhangi bir durumdan korkmamalıdır.

Kişi Kabala çalışmaya başladığında, daha önce bilinmeyen sorunları aniden ortaya çıkmaya başlar. Kabala öğrenmeksizin, bu birkaç yılınızı almış olabilirdi. Şimdi, bu süreç sadece hızlandırılmıştır.

Bu olayın meydana gelmesi için, kişi “on yıla bir gün” oranında yararlanabilir. Bu, herkes için planlanan olayların sayısının azalttığı anlamına gelmez. Daha ziyade, daha kısa bir ömürde bu olayların süresi kısaltılır.

Eğer bir öğrenci egosunu, gururunu ve yüzeysel bilgisini azaltırken grup derslerine, devam eder ve doğru biçimde dinler ise duyduğu şeyi araştırmaya ve ona daha çok dikkat etmeye başlar.

Çalışılan materyal ile ilişki içindeki manevi Işığı çekmek amacıyla, yukarıdan aşağıya dünyaların çıkış sürecini çalışırız, inceleriz.

Bu Işık aşama aşama Kli’lerimizi temizler, ıslah eder ve özgecil hale getirir.

Sadece birkaç gün önce başlayan öğrencilerle 10 yıldır çalışanların beraber oturduğu öğrenci gruplarına sahibiz, herkes engellenmeksizin beraber ilerleyebilir.

Esasında, günümüzde öğrenciler daha büyük bir herşeyi anlama arzusu ile gelirler, ruhları daha tecrübeli ve daha hazırdır.

Temelde Kabala çalışma süreniz önemli değildir. Önemli olan öğrencilerin grup şevkine ne ölçüde katıldığı, grupla nasıl birleştiği, saygı vasıtasıyla kibrini nasıl yok ettiğidir. Grupla olan bu birleşmeden dolayı birkaç saat sonra kişinin kendi çabası ile elde edilmesi onun yıllarına mal olan manevi seviyelere ulaşması mümkündür.

Gerçek Kabala’dan çok uzak olan maneviyatı edinmemiş ve dini fanatiklerden ve sahte Kabalistlerden kişinin uzak durması gerekir. Kişi sadece hakiki edebiyatı çalışmalıdır ve bir öğretmen tarafından yönlendirilen tek bir gruba ait olmalıdır.

Kabala’yı keşfettiğimde dünyanın, kozmosun, gezegenlerin, yıldızların, v.s.’nin nasıl dizayn edildiğini anlamak istedim. Uzayda bir hayat olsun ya da olmasın, bunlar arasında ne tür bir ilişki vardır.

Çeşitli biyolojik yaşam biçimlerine ve onların anlamlarına ilgi duymuştum. Benim uzmanlık alanım sibernetiktir. Organizmaların düzenlenme sistemini keşfetmeyi istiyordum.

Bu yolda ilerlerken, yukarıdan Kabala’ya doğru içime bir dürtü geldi. Daha da çok bilgiye sahip oldukça, böylesi konulara git gide daha az ilgi duydum. Kabala’nın biyolojik hayatla, yaşamla ve ölümle ilgili olmadığını anlamaya başladım, zira bunlar manevi alanla ilgili değildiler.

Manevi dünya maddi dünyanın içine sızar ve onda var olan herşeyi biçimlendirir: cansızlar, bitkiler, hayvanlar ve insanlar.

Kabala sayesinde, dünyanın manevi köklerini ve bu köklerin ilişkilerini anlayarak dünyamız doğru biçimde incelenebilir. Örneğin; Baal HaSulam tarafından yazılan Talmud Esser HaSefirot çalışması bize manevi dünyalardaki ruhun doğumunu anlatır. Eğer kişi onu kelime kelime okur ise, bu anne karnında, hamilelik dönemlerinde, doğumda ve emzirmedeki insan kavramından bir farklılık göstermez. Saf bir ilaç gibi görünür.

Sonra, kişi dünyamızda manevi konumların gelişiminin böylesi sonuçlarını neden algıladığımızı kavramaya başlar. Ruhun gelişimi dünyamızda vücudun gelişimini tanımlayan bir dilde açıklanır.

Çeşitli türdeki yıldız falları, astroloji ve kehanetlerin Kabala ile hiçbir alakası yoktur. Bunlar vücut ile alakalıdır ve vücudun hayvani özelliği farklı şeyleri duyumsar. Kediler ve köpekler de bazı doğal fenomenlerin yaklaşmasını hissedebilir.

Günümüzde bir çok insan kendilerini, yaşamlarını ve kaderlerini değiştirmeye çalışarak “Yeni Çağ” teknikleri diye adlandırılan metodlara hücum etmekteler. Kader esasında değişebilir eğer ki ruhunuza baskı yapar ve onu nasıl kontrol edeceğinizi öğrenirseniz.

Manevi dünyanın kanunlarını çalışırken, kendi dünyamızın kanunlarını anlamaya başlarız. Fizik, kimya, biyoloji gibi bir çok bilim dalı Kabala bakış açısından ele alındıklarında daha basit ve daha anlaşılır hale gelir.

Yine de insan doğru manevi seviyeye eriştiğinde, maddi bilimleri pek de umursamaz zira onlar daha az düzenlidir. Manevi olarak düzenlenmiş maddeler şimdi en fazla yararı veren ve fazla öneme haiz şeylerdir.

Kabalist, aşağı inmenin değil, şu anki manevi seviyesinden yukarı çıkmanın rüyasını görür. Herhangi bir kabalist eğer isterse bütün bilim dallarının gelişimlerinin köklerini algılayabilir.

Baal HaSulam, Rav Aşlag, bazen manevi ve maddi bilimler arasındaki ilişkiye dair yazılar yazmıştır. Büyük bir Kabalist olan Vilna’lı Gaon manevi maddi konular arasında kıyaslama yapmaktan haz duymuştur. Hatta geometri üzerine bir kitap bile yazmıştır. En yüksekteki manevi dünyaları algılayarak, oradan aşağıya bizim dünyamızın bilimi ile direkt bir bağlantı kurabilmiştir.

Kendimize gelince; manevi dünyalar hakkında hiçbir bilgimiz olmadığı için kelimeleri telafuz ederek sadece bu kitapları okuyabiliriz.

Fakat sadece bu dünyaları bile telafuz ederek, yazarın bulunduğu belli seviyeden Or Makif’i alarak, çekerek maneviyata kendimizi görünmeden bağlıyoruz. Hakiki Kabalistler’in kitaplarını okuduğumuzda, Or Makif’in bizi ileri taşımasına izin veririz.

Kabalist ruhların çeşitleri ve seviyelerin farklılığı, Kabalist eserlerde ifade edilen stil, üslup çeşitliliğini ve de bunları çalışırken çekebileceğimiz, alabileceğimiz Işık yoğunluğunun çeşitli derecelerini de açıklar.

Fakat, Kabalistik ve kutsal kitaplardan ve onların özel kısımlarından çıkan Işık daima var olmuştur.

Kabalist Hz. Musa kendi halkının çölde boş boş, avare avare dolaşması hakkında bir kitap yazmıştır. Eğer biz bu eseri edebi açıdan hikayeler şeklinde düşünürsek, bu durumda ne onun ne de diğer kabalistlerin yazdıkları üzerimizde hiçbir etkiye sahip olmayacaktır.

Ama, daha derine girersek ve orada gerçekten tanımlanan şeyi anlarsak o zaman Hz. Musa’nın yazdığı Beş Kitap içinde manevi dünyaların idrakinin bütün derecelerinin yorumlanıp açıklandığı bir Kabalistik vahiy olur. Bu kesinlikle Hz. Musa’nın ve diğerlerinin iletmek istediği şeydir.

Aynı şey Kral Süleyman’ın “Şarkıların Şarkısı” isimli eseri içinde geçerlidir. Her şey onun nasıl okunduğu ve algılandığına bağlıdır. Ya sadece bir aşk şarkısı veya manevi bir vahiy ki bu hususta Zohar Yaratan’la olan bağın en yüce ilişki olduğu şeklinde yorumda bulunur.

İçeriği Yaratan ile ilgili fikirleri ve ulaşılması gerekli olan hedefleri tetikleyerek gerçek Kabalistik kaynakları bulmak önemlidir.

Kişiyi gerçek hedefinden saptıran kaynaklar herhangi bir yarar sağlamayacaktır. Saran Işık, Or Makif kişinin arzusuna göre çekilir, alınır. Kişinin arzusu gerçek amacı hedeflemez ise Işık parlamaz.

600.000 adetlik bir Ruhtan bahsediyoruz; bu nereden kaynaklanır? 6 sefirot’tan yapılı olan bir partzuftan ve herbirisi karşılığında 10’dan meydana gelmişlerdir. Bu Partzuf 10.000’lik bir seviyeye yükselmiştir. O nedenle de rakam 600.000’dir.

Sürekli olarak – ne olursa olsun – farklı arzular besleriz. Gelişmemiz bu arzuların seviyesine bağlıdır.

Başlangıçta arzularımız en alt seviyededir, güya hayvani arzular seviyesinde. Sonra, bu arzular zenginlik, onur, sosyal pozisyon ve v.s. için olan başka arzular tarafından takip edilir.

Daha yüksek bir seviyede, bilgi, müzik, sanat, kültür, v.s. için olan arzular yer alırken. En sonunda, maneviyat için daha yüksek bir arzu buluruz.

Böylesi arzular – nesillerin gelişmesiyle bu dünyadaki bir çok kere bedene bürünme (reenkarnasyon) sonrasında – ruhlarda aşama aşama ortaya çıkar.

Dünyamızda, önce esasında hayvan doğası yaşamında yaşayan ruhlar bedene büründürülürdü. Sonra, gelecek nesillerin ruhları para, onur ve güç arzusunu tecrübe ettiler. En sonunda, bu bilim için olan bir arzuya ve sonra da bilimin sağlayamayacağı daha yüksek bir şeyin arzusuna neden olur.

İnsanın iki farklı arzuyu tecrübe etmesi imkansızdır, çünkü bu arzuların gereğince tanımlanmamış oldukları anlamına gelebilir.

Dikkatli biçimde analiz edildikten ve seçildikten sonra, tek ve yegane arzu görülür. Bir insan bir kaç arzuyu eş zamanlı olarak alır. Sonra, eğer seviyesini doğru biçimde değerlendirebilirse bu arzulardan sadece birini seçer.

Manevi Kli 600.000 parçaya parçalandı ve Perde’sini kaybetti. Şimdi Perde yeniden inşa edilecektir ve geri dönüş yolunu “yaşayabilmeleri”, ne olduklarını hissedebilmeleri ve kendilerinden Yaratan’ı yaratabilmeleri için bu görevi kırık parçaların kendileri gerçekleştirmek zorundadır.

Manevi Kli iki parçadan oluşur: 1. Bölüm, Peh’den başlar Tabur’a gider ve Kelim de Aşpa (İhsan Kli’si) denir; karşılıksız vermek olan arzulara tekabul eder. Özlerinde egoist olmalarına rağmen, karşılıksız vermek prensibiyle hareket ederler. 2. Bölüm Tabur’dan başlar ve tümüyle bencil arzularla ve sadece kendisi için almak prensibiyle hareket eder, Kelim de Kabala (Almak Kli’si) olarak adlandırılır.

Olayın özü alt arzuların aksine üst arzularda bir perde vardır. Partzuf’un üst kısmına Galgalta ve Eynaim denir; ve alt kısmına da AHP denir. Sonuç olarak üst arzuların iyi ve alt arzuların kötü olması gibi birşey söz konusu değildir, ancak “üst” arzular küçük ve “alt” arzular büyüktür.

Daha zayıf arzular kendi ıslahlarına önce başlar, bu süreç için fazla bir vakit gerektirmezler. Sonra, Tabur’un altındaki arzular ıslah edilir, bunlar daha bencildirler.

Galgalta ve Eynaim olarak adlandırılan özgecil arzuların önce ıslah edilmesi sonra da AHP şeklinde adlandırılan egoistik arzuların ıslah edilmesi gerekir. Bu sürecin sonunda, her şey tekrar bir tek ortak Kli ile birleşir. Bundan dolayıdır ki özgecil Kliler ve egoistik Kliler arasındaki fark ıslahın zamanlamasındadır.

Galgalta ve Eynaim’in ıslahının vakti gelmiştir ve arzuları ortaya çıkarılmıştır. Yüksek bir gelişme derecesine artık ulaşılmıştır.

Öte yandan AHP arzularının ıslahına geçemez zira arzuları hala gizli biçimde saklıdır.

Fakat vakit geldiğinde, Galgalta ve Eynaim arzularına kıyasla AHP’nin arzularının ne kadar büyük olduklarını anlayacağız. Bu ruhlar ıslaha başlar başlamaz, Galgalta ve Eynaim’in zaten ıslah olmuş ruhları onlar sayesinde yükselmeye başlayacaktır.

Gelecek olan ıslahtan dolayı egoistik Kelim, AHP, Galgalta ve Eynaim, özgecil Kelime büyük talepte bulunur. Galgalta ve Eynaim’in bir çoğu ıslahına henüz başlamıştır ve AHP’nin ıslahına engel olurlar.

Manevi dünyalara erişmek için, bizim neslimizin çok özel bir edebiyatı okuması gerekmektedir.

Bugün, bu Talmud Esser HaSefirot’dur. 500 yıl önce, Ari Rav Ishak Luria tarafından yazılmış kitaplardır. Ari’den önce ise Zohar kitabıydı.

Her bir nesile manevi dünyaya girmenin anahtarı işlevini gören özel bir kitap verilir. Bu kitap belli bir neslin ruhlarının gelişimine karşılık gelir.

Kişi bir kez gerçekten manevi dünyalara eriştikten sonra bütün kitapları okuyabilir çünkü artık bu kitapların her birinin kendisi için uygun olduğunu anlar.

Manevi dünyalarla eşleşme, özelliklerini edinme içsel olarak bütün kuralları dikkatlice incelemeyi gerektirir. Sonuç olarak, ruh evrimleşir.

Tam bir kazanım vakti geldiğinde, bütün dünyalar – manevi ve maddi – tek bir mevcudiyet haline gelirler. Sonra, insan aynı anda bütün dünyalarda yaşayabilecektir.

DERS 4

Bu derste işlenecek başlıklar

1. Arzuyu Hissetmek

2. Perde, Masah

3. Vermek için Almak

4. Adam Kadmon’un Beş Partzufim’i

5. Nekudot de SAG

6. Partzuf Galgalta

7. İkinci Kısıtlama

8. Atzilut’un Yeri

Kabala’yı öğrenmek için bu kadar mesafe aldıktan sonra, tanımlamalarımızın teknik doğasının yarattığı bazı sorunlardan dolayı öğrencinin yol kenarına düşmemesini tavsiye ederiz.

Kabala Hikmet’inin gerçek bilgisi için duyulan samimi bir arzu ile, öğrenciye – Or Makif – Saran Işık’ın uyandırması ile – yukarıdan yardım edilir.

Doğru vakit geldiğinde, öğrenci grubun bir parçası olarak nitelik bir öğretmen rehberliğinde çalışmalarında ilerleyecektir.

Önemli olan husus, kişinin tamamen vermesi ve kendisi için her hangi bir şey almaması için elde etmesi gereken seviyeye ulaşması gerektiğini aklında tutmasıdır.

Sonra kişi gerçek bir dıvekut (bağ) ile mükemmelliğe erişir. Bu yaratılışının amacıdır ve insan sadece bunun için yaratılmıştır.

Konumuza geri dönecek olursak, Partzuf’a giren ve ondan çıkan Işık ile ilgili olarak yazı yazdık. Burada, doymuş ve doymamış arzulardan bahsetmekteyiz.

Işık Partzuf’a girdiğinde, bu bir arzunun yerine getirilmesi, mükemmellik ve haz duygusu demektir.

Işık, Partzuf’tan ayrıldığında ise bir boşluk ya da düş kırıklığı kalır geriye. Bu, manevi dünyada boşluk hissi şeklinde böylesi bir şeyin olması olgusundan dolayı meydana gelir.

Şayet Or Hohma ayrılırsa, Or Hassadim kalır. Partzuf Işığı her defasında geri çevirdiğinde bilinçli bir şekilde belli miktardaki hazzı geri çevirerek nereye doğru ilerlediğini anlar.

Manevi çerçevede, bencil bir haz bilinçli bir şekilde geri çevirilir ve doğası gereği özgecil bir haz ile yer değiştirilir ki bu daha yüksek ve daha güçlü bir hazdır.

Eğer Partzuf Efendisini memnun etmek amacıyla (Işığı) almakta başarısız olduğunu algılar ise, kendisi için almayı rededer.

Böylesi bir kararı vermek için, biraz yardımın biraz da bencilliğe karşı gelen bir gücün gerekli olduğunu söylemeye gerek yoktur. Bu nihai rol Perde (Masah) tarafından oynanır.

Perde vasıtasıyla, Kli karanlık yerine Işığı algılamaya başlar. Ortaya çıkan Işığın miktarı Perde’nin gücü ile orantılıdır. Perde olmaksızın, Işık herhangi bir özgecil eyleme izin vermez. Kli tarafından oluşturulan Birinci Kısıtlama (Tzimtzum Alef) boyunca ki ışığın yokluğu, Perde’nin oluşturulmasına olanak veren durumdur.

Böylece, Işığın girmesine izin verir. Sadece perde gereği gibi pozisyonlandırıldığı vakit, arzunun manevi olduğu düşünülebilinir.

Daha önce, Adam Kadmon dünyasının beş Partzuf’unu incelemiştik. Daha önce de belirtildiği gibi, Kabala öğrencisinin ana görevi Işığı elde etmektir, yani, Partzuf’u, ruhu, Işık ile doldurmak.

Işık, Kli’ye girer girmez, derhal Kli üzerinde çalışmaya başlar ve Kli’ye kendi özgecil özelliklerini yani verebilme özelliğini geçirir.

Sonra, insan Işığa kıyasla ne olduğunu anlar ve Işığı, aldığı için utanç duymaya başlar; bu onu Işığa benzemesine yol açar.

İlahi Işığın gücü Yaratan’ın yarattığı Kli’nin doğasını değiştiremez, sadece kullanımını değiştirebilir. Kendim için olan haz’dan Yaratan için olan haz’a dönüştürür.

Kliden böylesine yararlanma biçimine “vermek niyetiyle almak” denir. Malkut’un tamamen Işığı almasından haz duymasını sağlarken bir yandan da bu hazzı, Yaratıcı’ya geri götürür. Artık, Yaratan’ın hazzını paylaşarak haz almaya devam eder.

Direkt Işığın (Or Yaşar) ilerlemesinin birinci aşaması (Behina Alef) boyunca, Malkut sadece kendini dolduran Işık’tan haz aldı.

Fakat Sonsuz Dünya’dan (Olam Ein Sof) bizim dünyamıza gelen ve tersi biçimde tekrar sonsuz dünyaya giden bütün yol boyunca Işığın takip ettiği yoldan dolayı bu kez bir Perde kullanarak Malkut tekrar tamamen Işık ile dolar; fakat bu kez Yaratan’a dönmek niyetiyle. Bu, Malkut’un sonsuz bir hazza erişmesine olanak sağlar.

Bu süreç sayesinde, hem en alttaki hem de en üstteki bütün arzuları sonsuz bir hazza ulaşır. Bu, ayrıca, “bütünlük hissi” ifadesi ile de belirtilir.

Adam Kadmon Dünyası’nın beş Partzufim’i Ein Sof Dünyası’nın bütün Reşimot’unu (ruhani hafıza) kullanmıştır, ki bu nedenle Malkut’u Tabur’a kadar doldurmak imkansız olmuştu.

Tabi ki, hala Galgalta’nın Tabur’u altında çok güçlü arzular kalır.

Bu arzuların üzerinde Perde olmadığından Işık ile doldurulmaz. Eğer, Galgalta’nın alt kısmını Işık ile doldurmada başarılı olsak, Gimar Tikun (Nihai Islah) gerçekleşirdi.

Bu görevi gerçekleştirmek için, SAG Partzuf’undan çıkan Işık Galgalta Tabur’unun altına iner ve yeni bir Partzuf olan Nekudot de SAG’ı doğurur.

Biliyoruz ki Galgalta; Keter, AB; Hohma, SAG; Bina, Ma; Zeir Anpin, ve BON; Malkut adını taşır.

Bina Partzuf’u her yerde yayılabilecek bir Partzuf’tur. Sadece vermek arzusu vardır, herhangi bir Or Hohma’ya ihtiyaç duymaz, onun özelliği kısıtlama olmaksızın vermektir, Or Hassadim.

SAG, Gimel de Hitlabşut’un Reşimot’u – Bet de Aviut üzerine doğdu. Bencil alma arzusu ile çalışan ne Galgalta ne de AB Tabur’un aşağısına inebilir, zira orada daha güçlü arzuların var olduğunu bilirler.

Tabur’un altında, Nekudot de SAG Galgalta’yı Hassadim Işığı ile yani vermek hazzı ile doldururlar. Sonra, bu hazlar kısıtlama olmaksızın Partzuf’daki herhangi bir arzuya yayılabilirler, dağıtılabilirler.

Tabur’un altında, Nekudot de SAG, kendi 10 Sefirot’una sahip yeni bir Partzuf oluşturur: Keter, Hohma, Bina, Hesed, Gevura, Tifferet, Netzah, Hod, Yesod ve Malkut.

Bu Partzuf “Nekudot de SAG” adını taşır. Bu, Bina’nın bir kısmı olarak, bütün ıslah sürecinde en çok önem arz eden hususlardan biridir; ve ıslah olmamış arzuları kendi seviyesine çıkarır, ıslah eder ve kendi seviyesinin üstüne yükseltir.

En üstten Tabur’a doğru, Galgalta şunlardan oluşur:

Baş seviyesinde: Keter, Hohma ve Bina.

Toh seviyesinde: Hesed, Gevura ve Tifferet.

Tabur’un altında, Sof’ta: Netzah, Hod, Yesod ve Malkut.

Nekudot de SAG Tabur’un aşağısına indiğinde ve Hassadim Işığını Galgalta Sof’una iletmeye başladığında, bu Kelim’leri daha önce doldurmuş olan Işık’tan dolayı, Galgalta Sof’ta kalan Reşimot’un parçası üzerinde güçlü bir reaksiyona neden olur.

Bu Reşimot Dalet-Gimel gücüne sahiptir. Dalet-Gimel’in gücü (4. Seviye’nin Hitlabşut’u, 3. Seviye’nin Aviut’u) Nekudot de SAG’ın (2. Seviye’nin Hitlabşut’u, 2. Seviyenin Aviut’u) Masah’ından daha güçlüdür. O nedenle de, SAG böylesine güçlü bir Işığa–Arzuya karşı koyamaz ve onu kendisi için almayı arzulamaya başlar.

Artık, yukarıdan aşağıya doğru olan Direkt Işığın yayılmasındaki Bina aşamasını inceleyebiliriz. (1. Şema’ya Bakınız). Bu aşama iki bölümden oluşur.

Birinci bölümde, kısıtlama olmaksızın verirken herhangi bir şeyi almak istemez. Bu bölüme Gar de Bina denir ve özgecil niteliklere sahiptir.

İkinci bölüm zaten Işığı almayı düşünür fakat onu daha çok iletmek için. Alıyor olmasına rağmen, bunu kendisi için yapmaz. Bina’nın bu kısmına Zat de Bina denir.

Aynı şey, Bina’nın özelliklerine sahip olan Nekudot de SAG’ın Partzuf’unda meydana gelir.

İlk altı Sefirot Gar de Bina adını taşır ve son dört Sefirot’a da Zat de Bina denir. Gar de Bina’ya ulaşan Hohma’nın güçlü Işığı onu etkilemez, bu Işığa karşı kayıtsızdır.

Fakat, daha alt seviyelere vermek için almayı arzulayan Zat de Bina sadece Aviut Bete takabul eden Işığı alabilir.

Eğer Zat de Bina’ya ulaşan arzular daha güçlü bir Aviuta sahipse, sadece kendisi için alma arzusu görülür.

Fakat, Tzimtzum Alef’ten sonra, Malkut ben-amaçlı bir niyetle alamaz.

O nedenle de, Nekudot de SAG’ın Zat’ında böylesi bir arzu görülür görülmez, Malkut yükselir ve kendisini Tifferet’in ortasında olan özgecil ve bencil arzular arasında ki sınırda kendini pozisyonlandırır.

Malkut’un bu eylemine Tzitzum Bet, İkinci kısıtlama denir. Bu çizgi boyunca Işığın yayılması için gerekli olan yeni bir sınır oluşur: Parsa. Bu sınır, önde, Galgalta Sium’unda bulunmaktaydı.

Daha önceleri Işık sadece Tabur’a kadar – Tabur’un altına girmeyi denemiş olmasına karşın – yayılabilmişken, Nekudot de SAG’ın Partzuf’un Tabur’un altına yayılması ile Hassadim Işığı gerçekten de oraya girdi, sızdı ve Parsa’ya giden yolu adeta Hohma Işığının yayılması için açtı.

Fakat, şayet Tzitzum Bet’ten önce Or Hassadim Tabur’un altında yayılabilseydi, Parsa altında hiç Işık kalmazdı.

Nekudot de SAG’ın Partzuf’u Tabur’un altındaki “yer” (Makam) kavramını yarattı. “Yer” nedir? İçinde, daha küçük bir boyutta başka bir Sefira’nın yerleştirilebileceği bir Sefira’dır.

Dünyamız bir “yer” de mevcuttur. Şayet bir kişi evrenden herşeyi çıkarır ise geriye “yer” kalır.

İnsanın sınırlı aklı bunu algılayamaz ama bunun sadece ölçülemez bir boşluk olduğu – zira başka boyutlarda yerleştirilmiştir – söylenebilir.

Bizim dünyamıza ilaveten, algılanması, ya da hissedilmesi için imkansız manevi dünyalar da vardır çünkü başka boyutlarla alakalıdırlar.

Daha sonra, Atzilut Dünyası Tabur’un altında Gar de Bina’nın yerinde görünür. Beria Dünyası Tifferet’in alt bölümünde, Parsa altında oluşur.

Yetzira Dünyası, Sefirot Netzah, Hod, Yesod yerinde, oluşur. Son kısmı kendi dünyamızın oluşturduğu Assiya Dünyası, Sefira Malkut yerinde, konumlanır.

5 Sefirot’tan – Keter, Hohma, Bina, Zeir Anpin ve Malkut’tan – nasıl 10 Sefirot elde edilir? Zeir Anpin hariç, bu Sefirot’ların hepsi 10 Sefirot’tan meydana gelir.

Küçük bir mevcudiyet olan Zeir Anpin sadece altı Sefirot’u kapsar: Hesed, Gevura, Tifferet, Netzah, Hod, Yesod. Eğer Zeir Anpin yerine, kişi altı Sefirot’unu yerleştirirse bu durumda Keter, Hohma, Bina ve Malkut ile beraber 10 Sefirot elde edilecektir.

Bundan dolayıdır ki bazen 5 ya da 10 Sefirot’tan bahsedilir. Öte yandan 12 ya da 9 Sefirot’a sahip bir Partzuf diye bir şey yoktur.

Ders 5

Bu derste işlenecek başlıklar şunlardır:

1. Işığın Aşamaları.

2. İkinci Kısıtlama (Tzimztum Bet).

3. Yansıtılan Işık.

4. Adam Kadmon’un Beş Partzufim’i.

5. Nekudet de SAG Tzimtzum Bet.

6. Nikudim’in küçüklüğü.

7. Arzuların Parçalanması.

8. Atzilut Dünyası.

Kısa bir gözden geçirme ile başlayacağız: Yaratılış, Yaratan’dan gelen Işık ile meydana getirilir ve bu Işık haz vermek arzusudur ve buna Şoreş (Kök Aşaması) denir.

Kendisi için haz alma arzusunu, Behina Alef’i oluşturur. Işık ile dolduktan sonra Işığın niteliğini kazanır; bu vermek arzusudur, süreli olarak haz getirme arzusudur. Buna Behina Bet denir.

Fakat verebileceği hiç bir şeye sahip değildir. Sadece O’nun için Işığın bir kısmını kabul ederse O’na haz getirebileceğini fark eder.

Şimdi 3. Aşama: Zeir Anpin yaratılır. Zaten iki özelliği vardır: Vermek ve almak.

Bu iki çeşit hazzı algıladıktan sonra, Zeir Anpin almanın vermekden daha iyi ve daha hoş olduğunu hisseder. Bu, onun Alef aşamasındaki başlangıç özelliğidir.

O nedenle Işığın tamamını almaya karar verir ve tamamen Işık ile dolar fakat şimdi bunu kendi arzusuyla yapar. Hazzı sonsuzdur.

Bu dördüncü aşama olmuştur ve Ein Sof Dünyası’nın Malkut’u denir, tek ve yegane gerçek Yaratılış. İki koşulu bir araya getirir: Neyi arzuladığını önceden bilir ve bu iki durumdan almayı tercih eder.

İlk üç aşama “Yaratılış” adını taşımaz çünkü kendi arzularına sahip değildirler sadece Yaratan’ın arzularına veya onun bir sonucuna sahiptir.

Aynı ilk aşamada olduğu gibi, Işık ile dolduktan sonra, 4. Aşama: Yaratan’ın özelliklerini benimsemeyle başlar ve kendisini bir alıcı olarak hisseder.

Yaratan gibi olmak, kararına neden olan bir utanç duygusu ortaya çıkar ve hiçbir Işığı içeri almama kararı verir, ve Tzimtzut Alef oluşur.

Nasıl olur da Tzimtzum (Kısıtlama) 1. Aşama’nın sonunda meydana gelmedi? 1. Aşama boyunca Kli’nin arzusu kendisine ait bir arzu değildi, Yaratan’ın arzusuydu.

Burada, yaratılış kendi almak arzusunu kısıtlar ve onu kullanmaz.

Tzimtzum, haz alma arzusu üzerinde yapılmamıştır, kendisi için alma arzusu üzerine uygulanmıştır. Sadece niyet’e karşılık gelir.

İlk durumda, Kli sadece almaktan vazgeçmişti. Şimdi, eğer Kli kendisi için olmayan bir alma kararı verirse, egoizme karşı koyma niyetinin gücüne bağlı olarak Işığın belli bir kısmı ile kendisini doldurabilir.

Işığı başkası için olacak şekilde almak, vermekle eşdeğerdedir. Manevi alemde davranış insanın niyetiyle tanımlanır, hareketin kendisiyle değil.

İlk kısıtlama Kli’nin kendisi için hazzı asla kullanmayacağı anlamına gelir. Tzimtzum Alef asla bozulmayacaktır.

Bundan dolayıdır ki yaratılan varlığın ana görevi kendisi için olan hazzı almak arzusunu etkisiz kılma gerekliliğidir.

İlk yaratılan varlık, Behina Dalet – Tzimtzum Alef’in Malkut’un doldurulduğu şeyin hiçbir zaman kendisi için olan haz şeklinde alınmayacağı anlamına gelmesine karşın – Yaratan’ın Işığın tamamından hazzın nasıl alınacağını gösterir.

Bu ilkenin nasıl daha ileri seviyede kullanılacağını göreceğiz.

Başlangıçta, Malkut egoizmin üstüne bir perde koyar, ve bu gelen Işığın tamamını geri çevirir. Bu, Perde üzerinde muazzam bir baskı uygulayan haz ve eşit derece de de bu hazzı almak için muazzam bir arzusu olan Malkut’un, bu baskıya karşı koyup koymayacağını ölçmek için bir nevi testtir.

Evet, hazzın hepsini geri çevirebilmiştir ve haz içerisinde bulunmamıştır.

Fakat bu durumda, Kli Işık’tan ayrıdır. Haz geri çevrilmeden ve de hazzın bir kısmını Yaratan için alabilmeyi nasıl başarabiliriz?

Bunu başarabilmek için Perde tarafından yansıtılan Işık (Or Hozer) bir şekilde Direkt Işığı (Or Yaşar) sarmalıdır ve her ikisi beraber Kli’ye bu şekilde girmelidir, yani alma arzusu.

Böylece, Or Hozer anti-egoistik bir durum olarak işlev görür, Or Yaşar’ın (haz) girmesini kabul eder ve izin verir.

Burada, Or Hozer özgecil bir niyetle hareket eder. Bu iki çeşit Işığı içeri almadan önce, Roş’ta bir hesaplama yapılır. Yaratan için ne kadar Işık alınabilinir? Bu miktar Toh’a geçer.

Örneğin Perde’sinin gücüne bağlı olarak, İlk Partzuf Işığın % 20’sini alabilir. Bu Işığa İç Işık -Or Pınimi- denir.

Kli’ye girmeyen Işığın kalanı dışarıda kalır ve o nedenle de buna Saran Işık – Or Makif – denir.

Işığın % 20’lik kısmının ilk baştaki alınmasına Partzuf Galgalta denir.

İki Işığın, yani Tabur’daki Perde üzerinde Or Makif ve Or Pınimi’nin yaptığı baskının ardından, Partzuf bütün Işığı geri çevirir. Sonra, Perde yavaş yavaş yukarıya Tabur’dan Peh’e doğru – anti egoistik gücünü yitirerek ve Peh de Roş’ta ki Perde’nin seviyesine erişerek – hareket eder.

Manevi dünyada hiçbir şeyin kaybolmadığına ve her mütakip eylemin bir öncekini kapsadığını unutmayınız. Böylece, Peh’ten Tabur’a doğru olan, alınmış Işığın % 20’si Partzuf’un bir önceki durumunda kalır.

Sonra, madem ki Işığın % 20’sini idare edemiyor. Partzuf tekrar Işığı, içine almaya karar verir, bu kez % 20 değil de % 15 oranında.

Bu maksatla, Perdesini Peh seviyesinden Partzuf Galgalta’nın Hazeh’inin seviyesine – yani daha düşük manevi bir seviyeye – indirmek zorundadır.

Şayet başlangıçta seviyesi Reşimot tarafından tanımlandı ise: 4. Seviyenin Hitlabşut’u ve 4. Seviye’nin Aviut’u şimdi ise sadece 4. ve nispeten 3.seviyedir.

Işık aynı şekilde girer ve yeni bir Partzuf oluşturur: AB. Yeni Partzuf’un kaderi aynıdır; o da Işığı geri çevirir.

Bu olayın ardından, 3. Partzuf, SAG, yayılır ve ondan sonra MA ve BON.

Bütün beş Partzufim Peh’inden Tabur’una Galgalta’yı doldurur. Oluşturdukları dünyaya Adam Kadmon denir.

Galgalta Behina Şoreş’e benzerdir, çünkü Yaratan’dan alırken verebildiği her şeyi de verir.

AB, Yaratan’ın rızası için küçük bir parça alır ve ona Behina Alef olarak Hohma denir.

SAG sadece ihsan için çalışır ve ona Behina Bet olarak Bina denir. MA, Zeir Anpin’e – Behina Gimel ve BON Malkut’a, Behina Dalet’e karşılık gelir.

SAG, Bina’nın özelliklerine sahip olduğundan, Tabur altında yayılabilir ve Galgalta’nın alt bölümünü Işık ile doldurabilir.

Tabur’un altında boş arzular hariç, Yaratan’a olan benzerlikler tarafından oluşturulmuş hazlar vardır.

Çünkü Tabur’un altındaki Galgalta’nın NHY’si (Sefirot: Netzaf, Hod, Yesod) Hohma Işığını içeri almayı redetmişti. Hassadim Işığından, Yaratan ile olan benzerliklerin hazzından zevk alırlar. Ayrıca, bu haz Dalet de Aviut seviyesindedir.

Nekudot de SAG Aviut Bet’e sahiptir ve bu seviyede sadece Işığın ihsanından haz alabilir. O nedenle, artık Dalet seviyesinde ki hazza karşı direnemezler aksi halde Işığı kendileri için almaya başlayacaklardır.

Yukarıdaki durum normal biçimde meydana gelmelidir ama Galgalta’nın Sium’unda duran Malkut Partzuf Nekudot de SAG’ın Tifferet’inin ortasına yükselir ve yeni bir Sium (Sonuç) oluşturur. Bu Işığın kısıtlanmasıdır ve Parsa denir, zira onun aşağısına Işık giremez.

Böylesi bir eylemle, Malkut Işığın yayılması üzerinde ikinci kısıtlamasını yapar ve buna birinci kısıtlamaya olan benzerliği nedeniyle Tzimtzum Bet denir.

Günlük yaşamımızdan bir örnek verelim: İyi huylu ve iyi yetiştirilmiş ve de 1,000 YTL’lik bir miktarı asla çalmayacak olan bir adamı hayal edin. Fakat, önüne 10,000 YTL bırakılsa, aldığı eğitim işe yaramayabilir çünkü bu durumda, paranın yarattığı ayartılma, baştan çıkarılma ve beklenen haz kısıtlanamayacak kadar güçlüdür.

Tzimtzum Bet Tzimtzum Alef’in devamıdır fakat alma Kli’sinde yani Kelim’de Kabala’dadır.

Doğası gereği özgecil olan Partzuf’un Nekudot de SAG içinde bencil özelliklerini açığa çıkarmış olması ilginçtir, derhal, yukarı çıkan Malkut onu sarar, kapsar ve Parsa diye adlandırılan bir çizgi, sınır oluşturur; bu Işığın aşağı doğru yayılmasını sınırlamak, kısıtlamak içindir.

Her baş gibi Partzuf SAG’ın Roş’u beş Sefirot’tan oluşur: Keter, Hohma, Bina, Zeir anpin ve Malkut. Bunlar, öte yandan, Kelim de Aşpa’ya (Keter, Hohma ve Bina’nın yarısı) ve Kelim de Kabala’ya (Bina’nın yarısından Malkut’a) bölünürler.

Kelim de Aşpa’ya da (İhsan Kelim) Galgalta ve Eynaim denir.

Kelim de Kabala; Awzen, Hotem, Peh’dir: AHP

Tzimtzum Bet’in kısıtlaması bu noktadan, bu andan itibaren Partzuf’un alma Keliminin hiç birini, aktif hale getirmemek zorunda olduğu anlamına gelir. AHP’ı kullanmak yasaklanmıştır ve Tifferet’in ortasına yükseldiğinde, Malkut’da aynı şeye karar vermişti.

Tzimtzum Bet’ten sonra, Reşimot SAG’ın Roş’u na yükselir ve orada sadece Galgalta ve Eynaim seviyesindeki bir Partzuf’u oluşturmayı ister. Bu, Partzuf’a Yaratan ile olan temasından biraz Işık almasına olanak tanır.

Artık, Perde’nin Peh de Roş’ta değil ama Guf’ta ki Tifferet’in ortasındaki Parsa’nın sınırına, çizgisine denk gelen Nikveh Eynaim’de konumlanma zorunluluğu ortaya çıkar.

SAG’ın Roş’un da ki Zivug’dan sonra, bir Partzuf bu noktadan çıkacaktır ve Tabur’un altında ve Parsa’nın altına kadar yayılacaktır.

Tabur’dan Parsaya yayılan yeni Partzuf daha önceki Nekudot de SAG’ın Partzuf’unu sarar, örter ama sadece üst kısmını yani özgecil Kelim’i.

Yeni Partzuf’un adı Olam Nikudim’in Katnut’u (Nikudim Dünyası’nın Küçüklüğü) dur. Bu Partzuf kısıtlanmış Bet Alef Reşimot seviyesinde görünür.

Esasında, daha önce bahsedilen beş dünya içerisinde (Adam Kadmon, Atzilut, Bria, Yetzira, Assiya) böylesi bir dünya yoktur çünkü doğar doğmaz hemen parçalanmıştır.

Bu dünyanın kısa mevcudiyeti esnasında, Keter Sefirot’u, Hohma, Bina, Hesed, Gevura ve Tifferet’in 1/3’ü 10 parçaya bölünmüştür ve normal isimlerini almışlardır.

Ayrıca, Hohma Sefirot’u ve Bina için özel isimler vardır: Abba ve İma (Anne ve Baba) Zeir Anpin Sefirot’u ve Malkut için de: ZON, Zeir Anpin ve Nukva (Dişi)

SAG’ın Roş’un da ki Nikveh Eynaim’de ki Zivug de Aka’a yı takiben, Partzuf’un alt bölümünün Reşimot’unun isteği üzerine, SAG Peh de Roş’taki Gadlut (büyüklük) Reşimot’u üzerinde ikinci bir Zivug gerçekleştirir.

Bu eylem gerçekleşirken, SAG’dan dışarıya doğru büyük bir Işık yayılmaya başlar ve Parsa’nın aşağısına inmeye çalışır.

Partzuf Nikudim kesinlikle emindir ki Yaratan için Işığı alabilecektir ve Tzimtzum Bet’e rağmen bu eylem için yeterince güce de sahiptir.

Fakat, şu anda Işık Parsa’ya dokunmaktadır ve Şevirat Ha Kelim (Kelim Parçalanması) meydana gelir çünkü Partzuf’un sadece kendi hazzı için Işığı almayı istediği açıktır. Işık derhal Partzuf’u çıkartır ve Kelim’in tamamı ve hatta Parsa’nın üstündekiler bile parçalanır.

Böylece, Yaratan için Partzuf’un Kelim de Kabala’yı kullanmak arzusundan, Gadlut’ta Nikudim dünyasını oluşturmak için 10 Kelim’i de kullanarak perdenin niyetinin parçalanması meydana geldi.

Partzuf Nikudum’un Guf’un da; yani Parsa’nın (Hesed, Gevura, Tifferet) üstündeki ve Parsa’nın (Netzah, Hod, Yesod ve Malkut) altındaki Z0N’da sekiz Sefirot vardır. Bunların herbiri dört aşamadan oluşur (0 aşaması hariç).

Karşılığında, bunlar On Sefirot’u içerir, kırılan 320 tane Kelim’i yaratır (4 x 8 x 10).

320 tane kırık, parçalanmış Kelim’den, sadece Malkut ıslah edilemez ve bu da 32 parçayı temsil eder.

Kalan 288 parça (320 – 32) ıslah edilebilinir. Bu 32 parçaya Lev HaEven (Taş Kalp) denir. Bu, sadece Gimar Tikun (Nihai Islah) vaktinde Yaratan’ın kendisi tarafından ıslah edilecektir.

Özgecil ve bencil arzular eşzamanlı olarak parçalara ayrılır ve birbirine karışırlar. Sonuç olarak, parçalanmış Kelim’in her bir ögesi ıslah için uygun olan 288 parça ve ıslah için uygun olmayan 32 parçadan meydana gelir.

Artık, Yaratılış’ın amacı sadece Nikudim’in kırık, parçalanmış Dünyasınn ıslahına bağlıdır. Eğer, bizden istenen görevi başarırsak, Behina Dalet Işık ile dolacaktır. Olam Ha Tikun (Islah Dünyası), Nikudim Dünyasının Kelimini ıslah edecek anlamlı bir sistemi inşa etmek için yaratılır.

Bu yeni dünyaya da Olam Atzilut (Yaratan Dünya) denir

Ders 6

Bu derste işlenen başlıklar:

1. 125 Aşama

2. Adam HaRishon’un (Hz. Adem) Günahı

3. Kelimin Parçalanması

4. Ruhların Parçalanması

5. Dünyaların Parçalanması

6. Nikudim Dünyası

7. Olam HaTikun

8. Atzilut Dünyasının Partzufim’i

9. BYA Dünyalarının Doğuşu

Yaratan ve bizim dünyamız arasında beş dünya vardır. Bunların her biri beş adet Partzufim’den ve her bir Partzufim de beş adet Sefirot’tan meydana gelmektedir.

Yaratan ve bizim aramızda toplam olarak 125 aşama vardır. Bütün bu aşamalar arasında gidip gelen Malkut en son aşamaya ulaşır ve bu şekilde tek yaradılmış olan Behina Dalet, daha önceki dört aşama ile birleşir.

Malkut dört aşamanın bütün özelliklerini tamamıyla barındırır ve böylece Yaratan’a eşit olur. Bu, Yaratılışın Amacı’dır.

Malkut’u kalan dokuz Sefirot ile birleştirmek amacıyla, özel bir Partzuf yaratılır. Partzuf, Keter’den Yesod’a kadar olan dokuz tane Sefirot’tan ve Malkut’dan meydana gelir. Bu Partzuf, un adı Adam (Adem)’dir.

Başlangıçta, dokuz Sefirot ve onuncu Sefirot, birbirine hiçbir şekilde bağlı değildir. İşte bundan dolayıdır ki başlangıçta İyilik ve Kötülük Bilgisi Ağacının Meyvesi’ni yemenin Adam’a men edildiği söylenmiştir. Adam’ın kovulmasıyla ve onun Kelim’inin parçalanmasıyla; dört üst tabaka veya ilk dokuz Sefirot Malkut’a düştüler. Burada, dördüncü aşama aynı eski Malkut olarak kalmayı seçebilir ya da dört aşamanın benzerliğinde ruhsal gelişmeyi tercih edebilir.

Eğer Malkut kendisi gibi kalır ise, bu Malkut’un, veya ruhun, veya Adam’ın Assiya Dünyası’ında olduğu anlamına gelir; bununla beraber şayet Malkut üçüncü aşama gibi olursa o halde Malkut Yetzira Dünyası’ndadır.

İkinci aşamaya olan benzerlik, Malkut’un Beria Dünyası’nda olduğu anlamına gelir. Birinci aşamaya olan benzerlik ise Atzilut Dünyası’ndaki Malkut’a karşılık gelir. Nihayetinde, sıfırıncı aşamaya olan benzerlik, Malkut’un Adam Kadmon Dünyası’ndaki mevcudiyeti anlamına gelir.

Yukarıdan aşağıya doğru olan, yani Ein Sof’un Malkut’undan bizim dünyamıza doğru ve sonra tekrar Ein Sof’a doğru olan bütün manevi hareketler önceden takdir edilmiştir.

Yaratılışın Amacıyla uyumlu olmayan hiçbir şey planlanmamıştır. Bu amaca -dördüncü aşama üçüncü aşamaya, ikinci aşamaya, birinci aşamaya ve sıfırıncı aşamaya benzediğinde- ulaşılır; ki bu aşamaların hepsi dördüncü aşamada vardır.

Bütün dünyalar, -beş dünyanın 125 aşaması- yukarıdan aşağıya doğru Yaratan’ın inişi olarak görünür. Bu sınırlama, Yaratan’ın kalıcı bir sınırlaması gibidir; yani bütün Yaratılanı, bizim dünyamızın seviyesine ulaşana kadar giderek Kendi’nden uzaklaştırır ve yaratılan artık Yaratan’ı hissetmez duruma gelir.

Yaratılan yukarı doğru çıktığı zaman, yolunu beş dünyanın 125 aşamasından yapar; ki bu 125 aşama özel bir amaç için oluşturulmuştur. Tek bir aşamayı geçmek, sizi bir sonraki aşamadan ileriye atlamak için gerekli olan güç ile donatır.

Yukarıdan aşağıya düşüş, ruhun gerilemesi; yukarı yükseliş ise ruhun gelişmesi demektir. Düşüş esnasında, herbir aşamanın gücü azalır, çünkü Yaratan’ın Işığı yaratılana yansır ve Yaratan daha da gizli olur. Fakat, tersi yönde gerçekleşen bir hareket ise git gide daha fazla Yaratan’ın Işığı’nı insana yansıtır ve sonuç olarak da insanı güçlüklere karşı koyma kuvveti ile donatır.

Şevirat HaKelim meydana geldiğinde neyin ortaya çıkacağını açıklayalım:

Bencil kısım olan Malkut’un kendi çıkarı için kullanmaya çalıştığı dokuz özgecil Sefirot, Malkut’a düşer. Bu esnada, özgecil ve egoist arzular birbirleriyle harmanlanır.

Şimdi, şayet güçlü bir Işık bu harmanı aydınlatarak Malkut’u uyandırıp Malkut’a kendi doğasını ve Yaratan’ın ne olduğunu idrak ettirirse; bu, Malkut’un üst Sefirot- yani Yaratan’ın Işığı- gibi olmak için çaba sarf etmesine olanak sağlar.

Shevirat HaKelim’in adeta anti ruhani bir eylem olmasına rağmen, esasında bu, Malkut’u Yaratan’ın özgecil özellikleriyle donanmasına ve bir sonraki aşamada O’nun seviyesi’ne yükselmesine olanak sağlayabilecek mümkün olan yegane süreçtir.

Şevirat HaKelim’den sonra, iki sistem şeklinde, iki paralel dünya sistemi – Asiya, Yetzira, Briya, Atzilut ve Adam Kadmon – inşa edilir: bu iki dünya sistemi, özgecil ve bencil olan dünya sistemleridir. Bu dünyalar Şevirat HaKelim’in temelinde inşa edilir, – ki bundan dolayı bu sistemler insanın ruhunu özel olarak kavrar.

Ayrıca insanın ruhu bencil ve özgecil Kelim’den meydana gelir. Adam’ın düşüşü bu iki çeşit Kelim’i birleştirdi ve Adam’ın Partzuf’u parçalandı.

Dünyalar sisteminde, doğru seviyeye çıkarken, her bir kırık parça orada kendi özelliğini keşfeder.

Adam’ın Şevirat Neşhamot’u (Ruhun Parçalanması) ve Şevirat Nikudum de aynı temelde inşa edilir. Dünyalar, ruh için bir dış kılıftır.

Materyal dünyamızda, insanı saran ve içinde barındıran bu dış kılıf, evren, dünya ve çevremizdeki her şeydir.

Atzilut Dünyası’nın nasıl oluşturulduğunu incelerken, yapısının tamamen Nikudim Dünyası ile eşleştiğini, uyuştuğunu farkedebilirsiniz. Tzimtzum Bet’den sonra, Nekudot de SAG üç çeşit Reşimot’a sahip olan SAG’ın Roş’una çıkar, yükselir.

Kısıtlanan Bet – Alef Reşimot’undan, Kelim Galgalta ve Eynaim’de ki Katnut’ta Nikudim Dünyası oluşturulur. Bu, Tabur’dan Parsa’ya aşağı doğru yayılır.

Ötekiler gibi bu Partzuf da Roş’tan ve Guf’tan meydana gelir. Roş’u üç parçaya bölünür: Birinci Roş’a Keter, ikincisine Abba (Hohma) ve üçüncüsüne de İma (Bina) denir.

Nikudim Dünyasının Guf’una ZON –Zeir Anpin ve Nukva denir. Parsa’nın üstünde Gar de ZON bulunur ve Parsa’nın altında ise Zat de ZON’u buluruz.

Bunu takiben, Nikudim Dünyası Gadlut’a girmeyi arzular, yani AHP’leri kendisine dahil etmeyi ister. Ama üst Işık Parsa’ya ulaştığında ve onu geçmeye çalıştığında Nikudim Dünyası parçalara ayrılır.

Roş Keter ve Roş Abba ve İma olduğu gibi kalır, çünkü Baş’lar parçalanmaz.

Fakat ZON, yani Guf, hem Parsa’nın üstünde hem de Parsanın altında tamamen parçalanır. Artık, toplamda 320 tane kırık, parçalanmış parça vardır, bunun 32’si (Lev HaEven) kendi gücü ile ıslah olması mümkün değildir. Kalan 288 parça ıslaha tabi olur.

Daha sonra, parçalanmış Kelim’i ıslah etmek için Olam HaTikkun (Olam Atzilut) yaratılır. Bütün 320 parçanın kırılması sonrasında Reşimot SAG’ın Roş’una yükselir.

Başlangıçta, SAG Roş’u ıslah olma yeteneğine göre en saf en hafif parçaları seçer.

Bu, ıslah’ın kanunudur: Önce, en kolay parçalar ıslah edilir ve sonra bunların yardımı ile sonraki parçalar ele alınır.

Islah olmuş Kelim’den SAG’ın Roş’u Nikudim’in küçük Dünyasına benzer olan Atzilut Dünyasının Partzufimini yaratır.

Atzilut Dünyasının Keter’i, ayrıca Atik de denir.

Hohma, ayrıca Arih Anpin de denir.

Bina, ayrıca Abba ve İma da denir.

Zeir Anpin

Nukva, Malkut da denir.

Atzilut dünyası, Nikudim Dünyasının bir kopyasıdır. Atik Galgalta’nın Tabur’u ve Parsa arasındadır, Arih Anpin Atik’in Peh’inden Parsa’ya kadarki yerde; Abba ve İma Arih Anpin Peh’inden Arih Anpin Tabur’una kadardır. Zeir Anpin Arih Anpin Taburundan Parsaya kadarki yerdedir, Malkut Zeir Anpin altında bir nokta biçimindedir (Şema 7’ye bakınız).

Her bir Partzuf iki bölümden meydana gelir: Galgalta ve Eynaim – Özgecil Kelim – ve AHP’ler – alma Kelim’i.

Parçalandıktan sonra, Kli iki bölümden değil dört bölümden meydana gelir: Galgalta ve Eynaim, AHP; AHP içindeki Galgalta ve Eynaim ve Galgalta ve Eynaim içindeki AHP.

Böylesi bir kombinasyon kırılan 320 tane kırık parçanın olan her bir Kelim’inde bulunabilir. Amaç, her bir parçayı kırmak ve Galgalta ve Eynaim’i AHP’den ayırmaktır.

Süreç ise şöyledir: Atzilut Dünyası Galgalta ve Eynaimi’ni ayırarak, ıslah olmamış her bir parçaya güçlü bir Işık gönderir; sonra Galgalta ve Eynaim’i kaldırır AHP’nin Kelim’inin yanına ayrı olarak yerleştirir. O nedenle de, AHP’ler kullanılmayacaktır. Atzilut Dünyası bütün Galgalta ve Eynaim’i ıslah ettikten sonra Atzilut Dünyasının Malkut’u Bina’ya çıkarak Atzilut Dünyasının Roş’unun altına yükselir. Atzilut Dünyasının Roş’u Atik, Arih Anpin ve Abba ve İmadır. Orada, Malkut aşağıdaki eylemleri gerçekleştirir;

Bet de Aviut (2. Seviye)’de Zivug (Eylemini yapar), Briya dünyasını yaratır.

Alef de Aviut’da (1. Seviye) Zivug (Eylemini yapar), Yetzira dünyasını yaratır.

Aviut Şoreş’te (0. Seviye) Zivug (Eylemini yapar), Assiya dünyasını doğurur

Bina’nın yükselişi, Atzilut Dünyasını iki seviye yukarı yükseltir: Artık Malkut Abba ve İma yerindedir, Zeir Anpin ise Arih Anpin yerindedir ve Arih Anpin ile Atik o oranda yükselir.

Atzilut Dünyasının Partzuf Malkut’u yükselişiyle Bina’yla eşit olur, Abba ve İma yaratıp “doğum” yapabilir.

Sonuç Briya dünyasının Atzilut Malkut’undan doğmasıdır ve kendisini doğuran Roş altında yeni bir yeri Atzilut Dünyasının Zeir Anpin’i yerine doldurur.Yeni doğan genelde annesinin bir seviye altındadır.

Bundan sonra, Yetzira Dünyası hayata getirilir. İlk dört Sefirot’u yani üst kısmı artık Atzilut Dünyasının Malkut’unun yerini doldurmaktadır. Alt kısmındaki altı sefirotu Briya dünyasının ilk altı sefirotunun yerinde mekan alır.

Bir sonraki dünya Assiya, Briya Dünyasının ve Yetzira Dünyalarının yarılarını kapsar. Yetzira dünyasının dört Sefirot’u ve Assiya Dünyasının on Sefirot’u boş kalır.

Bu boş yere Madar Klipot, kötü güçlerin yeri denir.

Önemini vurgulamak için, bütün süreci bir kez daha düşünelim:

Nikudim Dünyası Roş’u; Keter artı Abba ve İma, ZON’u da Guf’u yaparak Katnut’a gitmiştir.

Bütün bunlara Galgalta ve Eynaim denir ve Tabur’dan Parsa’ya yayılır. Nikudim dünyasının Gadlut’u bundan sonra ortaya çıkmaya başlar ve hem Roş’ta hem de Guf’ta on Sefirot’a sahiptir.

Gadlut Keter’de, Abba ve İma’da görünür ama ZON Gadlut’u almak istediğinde, Nikudim dünyası parçalanır.

Guf’un bütün Kelim’i 320 parçaya dağılır, Parsa altına düşer ve her bir parçayı birleştirir ve dört grup ortaya çıkar:

Galgalta ve Eynaim

AHP

AHP içindeki Galgalta ve Eynaim

Galgalta ve Eynaim içindeki AHP

Parçalanmış Kelim’i ıslah etmek için, Atzilut Dünyası yaratılır. Öncelikle, üç Partzufim’i doğar: Atik, Arih Anpin, Abba ve İma; ki hepsi tamamen Keter ve Nikudim Dünyasındaki Abba ve İma Partzufimine karşılık gelir.

Zeir Anpin ve Malkut Nikudim Dünyasındaki aynı Partzufim’e karşılık gelir.

Bu aşamada, bütün 320 parçadan çıkartılmış olan Kelim Galgalta ve Eynaim’in ıslahı bitirilir, tamamlanır.

Üstelik, AHPlerin içinde Galgalta ve Eynaim’e sahibiz. Onu çıkarmanın bir yolu yoktur ancak yönlendirilmiş Işık onu Işığa daha da yaklaştırır.

Atzilut AHP’de ıslah yapmak ister. Malkut Bina’ya yükselir ve Briya Dünyasının on Sefirotunu doğurur, ve artık Atzilut’un Zeir Anpin’in yerinde durur çünkü artık Atzilut Dünyasının Malkut’u Abba ve İma’dadır.

Bu aşamada, Yetzira Dünyasının Sefirot’u yaratılır; sonuncusu kısmen Briya Dünyasıyla kesişir. Yetzira Dünyasının bu kısmı Briya Dünyasının üst yarısında Parsa’nın altındadır.

Son olarak, Assiya Dünyası, Briya Dünyasının orta kısmından Yetzira Dünyasının orta kısmı arasında yer alır.

Yetzira Dünyasının ortasından başlama ve en sonunda Assiya Dünyasında sona eren kısım boşluktur, Mador Klipot.

Şu an dünyaların çıkıp inebileceğini ancak ilk pozisyona göre daima beraber hareket ettiklerini göreceğiz.

Bu bölümde şimdiye kadar tartışılan her şey Rav Yehuda Aşlag’ın yazdığı Talmud Esser HaSefirot (10 Sefirot’u Çalışma)’un 1500 sayfasından açıklanır.

Büyük öneme sahip bu eser manevi ilerlememiz için bize kılavuzluk sağlar ve doğru amaca odaklanmamıza yardımcı olur.

Islahımız, İkinci Kısıtlama, Tzimtzum Bet ile ilgilidir. Esasında, burada ne tür güçlerin işlev gördüğünü ne de bu alanda var olan realitenin doğasını hayal bile etmek için hiçbir insani yol yoktur. Bunlara, Kabala’nın gizleri denir.

Ders 7

Bu derste işlenecek konular:

1. Nikudim Dünyasının Partzufim’i.

2. Atzilut Dünyasının Partzufim’i.

3. AHP Nedir?

4. Partzufim’in Parçalanması.

5. Adam HaRishon’un Doğumu.

6. Yaratan ile bağlantı.

Atzilut Dünyasının birinci Partzufu ATİK ilk başta Katnut’ta olan, Tabur’dan Parsa’ya gelen Alef – Şoreş’in (1. Seviyesinin Hitlabşut’u, 0. Seviye’nin Aviut’u) Reşimot’unda ortaya çıkar. Sonra, Dalet-Gimel’in Reşimot’un da ki dünyamıza gelen yol boyunca Gadlut’ta dağılır (4-3).

Bu, Işığın Dünyamızda parlayabilmesine olanak sağlayan yegane Partzuf’tur.

Dünyamızdan, Parsa’nın aşağısında Briya, Yetzira ve Assiya dünyalarının konumlandırıldığı yere yükselen herhangi bir kimseye erdemli adam, tzadik, denir.

Partzuf Atik’in Atzilut dünyasının öteki Partzufimine Işığı geçirmek amacıyla sadece Parsa’ya değil aynı zamanda da Parsa’nın aşağısına dağıldığı unutulmamalıdır.

Atik’in Tzimtzum Alef’te olmasından dolayı, bu Partzuf her yere yayılabilir ve Parsa’nın altında olduğunda Atzilut Dünyasına çıkmak isteyen hakdan olan insanların ruhlarını aydınlatır.

BYA Dünyalarında olmak “ihsan için vermek” anlamına gelir. Bir sonraki Partzuf, Arih Anpin (Hohma), Katnut’ta ortaya çıkar. Bu Partzuf’tan sonra, Abba ve İma (Bina) doğar, sonra Partzuf Zeir Anpin doğar ve en son olarak da bir nokta biçiminde Malkut doğar. Atzilut dünyasının beş Partzufim’inin AHP’leri Kelim’de Kabaladır; alma Klileridir. Onarılıp edilip, ıslah edileceklerdir.

Atzilut dünyası, çalıştığımız yegane dünyadır. Atzilut dünyası ile ilişkili olduğu için diğer bütün dünyaları da çalışırız.

Amaç, en sonunda bütün ruhları, Atzilut’a çıkarmaktır.

Partzuf, Arih Anpin kendini bir çok farklı örtü ile sarar ve bu örtülerede Searot, saç – insan bedeninin saçı gibidir – denir.

Işık, Searot boyunca bütün alt dünyalara geçilir. Eğer alt dünyalardaki ruhlar Hohma Işığını arzular ise, Arih Anpin ile bağlantıya geçerler ve bu Işığı 13 çeşit lütuf ile – Partzuf Searot’un 13 parçası – alırlar.

Eğer bu Partzuf küçülür ise, Işığın akışı durur, bu olay nedeniyle bütün dünyalar acı çeker. Her çeşit sürgün bundan dolayı ortaya çıkar.

Ama eğer Arih Anpin Işığın onun içinden geçmesine izin verir ise, böylesi bir sürecin çok yararlı olduğu düşünülür.

Arih Anpin’den Hohma Işığını almak için, onun Roş’unda yükselmesi gereklidir.

Atzilut Dünyası’nın Malkut’u Arih Anpin seviyesine yükseldiğinde, Malkut’un bu özelliğini Arih Anpin’e benzer olma ölçüsünde geliştirdiğine işaret eder.

Bu süreç şöyledir: Öncelikle, Malkut’tan bir istek Abba ve İma’ya gönderilir, ki Malkut’ta bir ıslah gerçekleştirilir ve sonra Malkut Arih Anpin’in Roş’una yükselir.

Bir sonraki Partzuf olan Abba ve İma’da sadece Hassadim Işığı mevcut olabilir. Bu ışığın yardımı ile Malkut ve Zeir Anpin ıslah edilir ve üstelik bunlar Arih Anpin’in Roş’undan Hohma Işığını alabilirler.

Abba ve İma, farklı eylemlerin nasıl gerçekleştirileceğini örnek olarak göstermesi için, Zeir Anpin ve Malkut’a giren ilave bir Partzufim yaratırlar.

Zeir Anpin ve Malkut’a bilgi ve güç veren böylesi bir ilave Patrzuf’a Tzelem (görüntü) denir.

Islah eden herşey, Abba ve İma ile ilişkilidir. Islah edilmiş olan herşeyde Malkut ve Zeir Anpin ile ilişkilidir.

Neden sadece bu iki Partzufim ıslah edilmelidir? Çünkü bu iki Partzufim Nikudim dünyasında kırılmışlardır.

Atzilut Dünyasının ilk üç Partzufimi Nikudim Dünyasının Roş’unun Reşimosunda ortaya çıkar.

Atzilut Dünyasının Zeir Anpinine “Ha Kadoş Baruh Hu” (Kutsal ve Kutsanmış Olan) denir.

Atzilut Dünyasının Malkut’una Şehina – bütün ruhların toplamı denir.

Kutsal kitaplardaki bütün isimler bahsedilen şahısların isimleride dahil – Atzilut dünyasından ortaya çıkar. Üstelik, bu şahıslar – ki BYA dünyasındadırlar – yine de Atzilut dünyasının kontrolü altındadırlar.

Atzilut dünyası Işığın küçük bir parçası (Or Tolada) haricinde Parsa’nın aşağısına herhangi bir Işığın girmesine izin vermez. Bu, Nikudim Dünyasında meydana geldiği gibi, tekrar Şevirat HaKelim’den (Kelimin Parçalanması) sakınmak için yapılır.

Parsa’nın altında konumlandırılmış olan AHP’ler nasıl ıslah edilecekler? Yaratan’dan nasıl farklı olduklarını anlamalarına yardımcı olan güçlü bir Işık ile aydınlatılırlar.

Sonra, kendilerini geliştirmeyi ve yukarıda konumlandırılmış olan Partzuf’la – kendileri çin olan Yaratıcıdır – ilişki çinde olmayı arzularlar. Ihsan özelliğini – diğer bir deyişle – Masah’ı (Perde) isterler. Şayet, AHP’den gelen istek hakiki ise, yukarıda konumlandırılmış olan Partzuf BYA Dünyalarından onu çıkarır ve Atzilut Dünyasına sokar.

Işık ile dolma sadece Atzilut Dünyasında meydana gelir. BYA Dünyalarındaki AHP’ler esasında Zeir Anpin’in yedi Sefirot’u ve Atzilut Dünyasının Malkut’unun dokuz altı Sefirotudur; bu şekildedir çünkü Zeir Anpin’in Galgalta ve Eynaim’i ve Malkut’un Keter’inin Sefirası Atzilut Dünyasındadır.

Yardım isteği BYA’nın Dünyalarında konumlandırılmış olan Zeir Anpin’in AHP’lerine ve Malkut’a yükselir.

Eğer bu Sefirotlar yukarı çıkarılabilinir ve alakalı olan Atzilut Dünyasının Sefirot’una bağlanabilirse, bu durumda onları Işık ile doldurmak mümkün olabilecektir. Böylesi bir duruma Gimar Tikun (Nihai Islah) denir.

Yukarı çıkan AHPlerin Parsa’nın aşağısından gelen Işık tarafından eriştirilen AHP’ler arasındaki fark nedir? Fark; nicelikseldir: AHP yukarı çıktığında, almak için değilde ihsan için gerekli olan bir Kli olarak kullanılır. Alma (eyleminin) ana özelliği yukarı çıkış esnasında çıkartılır.

Böylece, Galgalta ve Eynaim olarak kullanılır. Bu, Atzilut Dünyasına bir şey ekler ama AHP’yi temelde ıslah etmez. Yukarı çıkarken, AHP kendi Işığını değil Galgalta ve Eynaim’in Işığını kullanır.

Atzilut Dünyasına yükseltilebilecek olan AHP’lere ilaveten yükseltilemeyecek olan ve BYA’da bırakılmış çok sayıda Kelim vardır. Bundan dolayıdır ki Galgalta ve Eynaim ile birleştirilmezler.

Bu Kelimleri ıslah etmek için ne yapılacaktır? Dünyalardaki Şevirat HaKelim gibi, ruhlardaki, Şevirat HaKelim üretilir.

Bu amaçla, Ein Sof’un Malkut’u – ki tamamen bencil olan yaratılan bir varlıktan başka bir şey değildir – özgecillikde kurtulur ve kendi üzerinde kabul ettiği bir kısıtlama durumunda Atzilut Dünyasının ZON’unun Galgalta ve Eynaim’inin Kelimine dahil edilir.

Burada, Kelim de Aşpa’a ile Kelim de Kabala’nın öyle bir kombinasyonu olacaktır ki doğal olarak böylesi bir Partzuf daha küçük parçalara parçalanacaktır.

Üstelik, özgecilliğin ve bencilliğin ayrı kıvılcımları birleşecek bu parçalar vasıtası ile Malkut’un ıslahının yolunu açacaktır.

Ve böylece, Atzilut Dünyası Katnut durumuna girer, Atzilut Dünyasının Malkut’u Atzilut Dünyasının İması (Bina) seviyesine yükselir ve orada Aviut Bet’de bir Zivug yaparak Beria Dünyasını doğurur.

Aviut Gimel’de Malkut’un 2. Zivug’undan sonra, Yetzira Dünyası doğar.

Sonra, Aviut Dalet’teki 3. Malkut’un Zivug’unun ardından Assiya Dünyası meydana gelir.

Bunların ardından, Galgalta ve Eynaim’li Katnut’ta temelde yeni olan bir Partzuf yaratılır. Gelecekteki Gatlut’ta bulunan bu yeni Partzuf’un AHP’si Ein Sof’un Malkut’unun kendisi olacaktır.

Bu Partzuf’a Adam HaRishon (ilk insan) denir. Fakat BYA’nın bu ilave dünyaları neden yaratıldı? Sürekli değişmekte olan arzularını eşleştirmek için, Partzuf’un içinde var olacağı ve her taraftan Işık’tan alabileceği gerekli bir ortamı yaratmak içindir.

Nikudim dünyasında olduğu gibi, Partzuf Gadlut’a girmeyi arzular. Fakat Gadlut için Işığı almaya başlar başlamaz Ein Sof’un Malkut’unun Kelim de Kabalasında ( AHP ) küçük parçalara parçalanır.

Adam doğduğunda, kesinlikle doğru bir insan idi (bir tzadik idi), zaten sünnet edilmişti ve Kelim de Kabalasız idi.

Sonra, geliştikce bütün Cennet Bahçesini ıslah etmeyi – yani bütün arzularını – Yaratan’ın Malkut’un Malkutunda (içine girecek özgecil niyetler olan kelim de aşpayı barındıramadığı için) Zivug yapmaması için sert ve katı talimatlarına rağmen, ıslah etmeyi arzuladı.

Kendisinin AHP si olmasından dolayı, Adam Ein Sof Malkutunda bir ıslah gerçekleştirecek kapasitesi hakkında hiçbir vijdan azabı duymadı.

Fakat, Işık Parsa’nın altına Atzilut Dünyasından aşağı doğru inmeye başladığında Adam HaRishon çok sayıda parçalara ayrıldı (600,000).

Bu parçaların her biri kendi bireysel ıslahlarını gerçekleştirmek için 6,000 yıllık bir mücadele dönemi harcamalıdır. Kişinin Yaratan’a feda edebileceği bencilliğin bu parçasına ruh denir.

Parçalanma anında, Adam’ın bütün arzuları bencilliğinin en alt seviyesine inmiştir. Bu noktada, bütün parçalar ayrılır ve her bir ayrı parça bu dünyadan haz ve zevk almaya çalışır.

Bu, insana Yaratan ile birleşmesinde – bağlanmasında kuvvetini arttırmaya yardım edecek ve yukarıdan ıslah edici Işığı almasında ona yardım edecek özel koşulların neden tesis edildiğini açıklar.

Islaha maruz kalırken, kişi bütün arzularını ıslah edecek, yardım için Yaratan’a bir ricada bulunur. Yaratan’ın Işığı aşağıya iner ve bu insanda ruhunu ıslah etmek için 6000 mütakip eyleme maruz kalmak zorundadır.

Bu meydana gelirken, ruh özellikleri açısından Ein Sof Malkut’una benzer hale gelir. Sonra; Yaratan için bütün Işığı alır.

Keşfettiğimiz her şey Atzilut Dünyası ile ve Adam HaRishon’un Partzuf’u ile ilişkilidir.

Kabalada yazılı olan herşey bu Partzuf’un bir kısmı ile ve doğduğu dünya ile ilgilidir.

Herhangi bir zamanda çevredeki dünyanın algılanması insanın ne kadar yukarıya çıktığına ve Adam HaRishon’un Partzuf’unun hangi kısmına eriştiğine bağlıdır.

Manevi dünyalarla bağlanmak, birleşmek için, kişi özellikleri açısından bu dünya ile bir benzerliğe erişmek zorundadır. Sürekli olarak vermek şeklindeki manevi özellik ile sadece bir arzu eşleşse bile, bu aşamada Yaratan ile bir bağlantı kurulur.

Bu ilk bağlantıyı kurmak oldukça zordur. Kişi maneviyata açıldığında onu açıkça anlar ve onu başka bir şeyle karıştırmaz. Sonra, arzularını değiştirme ihtiyacı duyar. Yaratan, kendi adına, insanın ıslaha erişmesini ve insandan kendisine bir istek gelmesini umar.

İlahi Işık bütün mutlak hareketsizliğinde bekler, sadece ruhlar değişime uğrar. Bu değişimin her aşamasında Işık’tan yeni bir bilgi alır.

Yaratan sadece samimi dua isteğine karşılık verir. Eğer bir cevap, karşılık olmaz ise, bu cevap verilecek gerçek bir arzunun olmadığı anlamına gelir.

İnsan hazır olduğunda, derhal cevap gelir çünkü Işık daima Kliyi doldurmak ister

Ders 8

Bu derste işlenecek başlıklar:

1. Materyalizme karşı maneviyat.

2. Kelimin ıslahı.

3. Alma arzusunun ortaya çıkması.

4. Baal HaSulam tarafından düzenlenen Ari Metodu.

5. Kabalistin gözünde yaratılış

Bütün kutsal yazılar insanın, hayatının sonuna kadar yaşaması umulan duyguları anlatmaktadır ve mesaj daima aynıdır: maddi dünyaların cazibeleri yerine maneviyatı tercih etmek ve Yaratan’ı övmektir.

Yaratan’ın bizim dualarımıza, övgülerimize ihtiyacı yoktur çünkü o tamamen Egoizmden mahrumdur.

Yaratan’ın övülmesi; Kli’nin doğru oryentasyonda olduğunu dair bir işarettir. Yaratan ile birleşmeden, ona bağlanmadan ortaya çıkan hazlar sonsuz, ebedi, mükemmel olabilir ve sadece kişinin egoizm müdahalesi ile sınırlanır.

Özgecillik, Kli’yi ıslah etmenin bir yöntemidir, özel bir niteliktir. Egoizm kayda değer herhangi bir iyilik sağlamaz. Herşey açıkça görülür: insanlar ne kadar çok şeye sahip olursa, tatminsiz olmaları o kadar muhtemeldir. En gelişmiş ülkelerde (yani kendilerini gelişmiş sanan) gençler ve yaşlılar arasında sık sık meydana gelen intiharların sayısı alarm verici bir boyutu gelmiştir.

İnsana herşeyi verebilirsiniz; bu sadece yaşamın en basit zevklerini bile hissetmemeye neden olur.

Zevk sadece ızdırap ve haz temasa geçtiğinde hissedilir. Bir hazzın yerine getirilmesi onu alma arzusunun giderilmesine yol açar.

Yaratan’ın Kli’nin egoistik doğasını özgecil bir doğaya dönüştürme emri O’nun yararına değil bizim yararımıza verilmiştir.

İnsanın şuanki durumuna Olam Hazeh (Bu Dünya) denir ama bir sonraki durumuna ise Olam Haba (Gelecek Dünya) denir.

Dünya kişinin şuan hissettiği şeydir; gelecekte olan yükselmiş, algılanmış duygu ise yeni bir dünyanın algılanmasına neden olur.

Her bir öğrenci eğer kısa bir süre için Kabala kursuna katılsa ve sonra çekip gitse yinede içinde yaşamaya devam eden bir şeyi alır.

Her birimiz yaşamda en önemli şeyin ne olduğunu bilinçsiz olarak hissederiz.

İnsanların hepsi farklıdır. Kimileri daha yakışıklı, daha hızlı doğar. Böylesi kişiler sık sık iş hayatında ve toplumda başarı kazanırlar. Zengin olurlar ve diğerlerini sömürmeye başlarlar.

Kimileri tembel doğar ve yavaşça büyür ve gelişir çok da şanslı değildirler. Kimileri yakışıklılardan daha sıkı çalışırlar ama karşılığında az şeyler elde ederler.

Bu dünyada kişinin çabalarını değerlendiremeyiz zira bunlar insanın doğumunda beraberinde getirdikleri çok sayıda iç kişisel, içsel niteliklere bağlıdır.

Ne insanın içsel, kişisel, ahlaki çabaları ne de fiziki çabaları ölçebilen aletlere sahibiz.

Baal HaSulam, Rav Y. Aşlag şöyle yorumda bulunmuştur ki bu dünyadaki insanların yaklaşık %10’u güya özgecildir. Bunlar vermekden haz alan insanlardır.

Nasıl ki bir egoist almadığı için öldürebilir ise, böylesi bir “özgecil” de veremediği için öldürebilir.

Bu tür insanlar bir şekilde egoisttirler aynı zamanda, çünkü ihsanlarının bir sonucu olarak bir şeyi almaktadırlar.

Doğal olarak da ıslaha maruz kalırlar. Maneviyat ile ilgili olarak da aynı şey sözkonusudur. Gerçek bir özgecil karakterleri olmadıkları için içlerinde doğuştan varolan kötülüğü ele geçirmek, kavramak için uzun bir yolu kat etmek zorunda kalırlar. Bu, egoist olmadıklarını anladıkları bir periyottur.

Bir kişi ne kadar kaba, ne kadar egoist olursa maneviyata ulaşma fırsatına o kadar çok yakınlaşıyor demektir. Egoizmi büyük olduğu kadar da olgun hale gelmiştir.

Artık, bu egoizmin insanın kendisine zararlı olduğunu anlamak için bir ileri adım gereklidir. Yaratan’dan insanın niyetini “kendisi için almak” tan “Yaratan için alma” yönünde değiştirmesini ister.

Utanç özelliği, Ein Sof Malkut’unda, Keter Behina Şoreş’in neye benzediğini anladığı vakit ortaya çıkar. Utanç duygusu Işık ve Malkut’un arasında varolan keskin bir farkın duygusudur.

Malkut’un kendisi Işığı algılayamaz, sadece Işık tarafından içinde uyandırılan özellikleri ve nitelikleri algılayabilir.

Işığın kendisi herhangi bir özelliklere sahip değildir. Malkut’un hissettikleri bu özellikler Işığın Malkut üzerinde yarattığı etkinin bir sonucudur.

İnsan organizmasının bütün tepkileri – manevi veya maddi organizmalar olsun fark etmez – yararlı ve gereklidir.

Bir denge unsuru yaratmak için hastalıkların organizmanın tepkimesi olduğu varsayılır.

Varsayın ki kişinin ateşi var. Organizması kendisini korumak için mikropları öldürmek amacıyla yüksek ısı üretir. Bu tepki daima organizmanın sağlıksız bir hali olarak değil de dahili sürece verilen bir reaksiyon olarak algılanır.

Bundan ötürü hastalıkların septomlarını öldürmek yani organizmanın reaksiyonu nötralize etmek yanlıştır.

Egoizmimiz çok zekidir. Eğer tatmin edilmesi imkansız bir arzu var ise gereksiz bir ızdırap gelmesin diye egoizmimiz onu bastırır.

Fakat belli durumların ortaya çıktığı anda, bu arzular yüzeye çıkarlar yeniden.

Yukarıdaki husus, canlı kalmaktan başka herhangi bir özel arzusu olmayan zayıf, yaşlı, hasta insan için bile geçerlidir.

Organizma yerine getirilemeyecek arzuları bastırır.

Behina Alef Bet’e, Bet’de Gimel’e v.s. döndüğünde, Dünyanın evrimi Or Yaşar’ın dört aşamasına ayrılır.

Ama, Ein Sof’un Malkut’u oluşturduğu vakit, Malkut’ta yaşayan ve herhangi bir biçimde değişmeyen, Sefirot’un arzularının tamamını emer, içine alır.

Öteki dünyaların daha sonra oluşturulmuş olması gerçeği değişen arzulara şahitlik eder, evrimleşen niyetlere değil.

Niyete bağlı olarak, farklı arzular aktive edilir. Fakat arzuların kendisi değişmez. Orada daha önceden varolmayan hiçbir yeni şey yaratılmamıştır.

Aklımıza dün değilde bugün gelen düşünceler için de geçerlidir bu husus. Daha önce onlar oradaydı ama dün bizden saklanmışlardı.

Her şey insanın içinde pasif durumdadır ve her bir eylemin açığa çıkması için belli bir vakit vardır. Yeni olan hiçbir şey yaratılmamıştır.

İki farklı şeyi bir tek şeye dönüştürmek imkansızdır. Örneğin; inorganik doğayı, organik doğaya çevirmek gibi, ya da bitki aleminde olan varlıkları hayvanlar alemindeki bir üyeye dönüştürmek gibi.

Ara sınıflarda vardır; örneğin hayvanlar ve bitkiler aleminin ortasında bulunan deniz mercanları gibi.

Bitkiler ve hayvanlar arasında topraktan beslenen, yaşayan canlılar bulabiliriz.

Maymun, hayvan ve insan alemi arasında, ortada konumlandırılmıştır. Ne tam bir hayvan olabilir ne de bir insan.

Meydana gelebilecek yegane değişim – daha yüksek bir seviyeye erişmek için – manevi kıvılcımlar insanı maneviyata çektiği zaman oluşur.

Bu aşamada, bu iki ayaklı yaratık gerçek bir insan olur. Kabalistik bakış açısından “insan” olarak adlandırılabilecek olan çok az insan vardır.

Bilim ve teknolojinin gelişiminin kaderi en sonunda nihai bir sondurağa gelir ve bizim şu sonuca varmamızı sağlar ki bu ana hedef değildir. Ama her şeyden önce bu son durağa erişmek gerekir.

Kabalistler daima öğrenci grupları organize etmişlerdir. Hiçbir surette, öğrenciler sınıflandırılmaz veya çalışma arzusuna göre kategorilendirilmez.

İnsan önceden belli arzularla yaratılandır ve hiç kimse neden bu şekilde yaratıldığını neden arzularının belli biçimde ortaya çıkarıldığını bilmez.

Sınıflandırma ve bir gruba ayırma kalıcı bir grup oluşturmadan önce doğal olarak meydana gelir.

Haim Vital haricindeki hiç kimse Ari’yi gereği gibi anlamamıştır. Ari, Rav İsak Luira 16. y.y. da yaşamıştır ve Safed’de öğretide bulunmuştur.

Haim Vital’in, Ari tarafından şekillendirilen yeni bir yöntemi takip ederek çalışmaya başladığı bilinmektedir. Ari’nin grubunda zaten büyük Kabalistler vardı; ama o herşeyi tamamen Haim Vital’e devretmiştir.

Kabalada usta olan bir kişinin öğretme yöntemi bu dünyaya inen ruhların çeşidine bağlıdır.

Ari’den önce, başka öğreti sistemi ve metotları var idi. Ari’nin yöntemlerinin ortaya çıkmasının ardından, herkes için çalışmak olası olmuştur, sadece gerçek bir arzu gereklidir.

Baal HaSulam, Rav Y. Aşlag Ari’nin sistemini değiştirmedi, sadece onu genişletti. Ari’nin kitapları ve Zohar ile ilgili olarak daha detaylı yorumlar sağlamıştır.

Bu sayede bizim neslimizde Kabala çalışmak isteyenler ve kendilerini manevi aleme çekmek isteyenler çalışılan materyalin esas özünü anlayabilir ve kutsal kitapları okurken benzerlikler oluşturabilirler.

Ari’den önce bu dünyaya giren ruhlar maneviyatı tamamen, saf biçimde harici olarak algılamışlardı. Ari’nin ölümünün ardından ruhlar inmeye başladı ve bu ruhlar manevi ve bilimsel yöntemler ile kendilerini ve manevi dünyayı çalışıp analiz ettiler.

Bu, Ari’den önce çıkan kitapların hikaye tarzında yazılmış olmasının nedenidir.

Ari’nin öğretisinin ardından çıkan kitaplar – yani On Sefirot’un Çalışması – Behinot (Aşamalar), Sefirot ve Olamot (Dünyalar) dilini kullanarak yazılmıştır.

Büyük bir Kabalist için, dünyamızın bilimleri ile iştigal etmek için, farklı deney ve keşifler yapmak için bir neden yoktur.

Kabala temelinde bütün açıklamaları verebilir, çünkü Kabala bütün bilimlerin kaynağıdır.

Her bir bilimin kendi dili vardır. Eğer Kabalist bir bir bilimadamı değilse ilgili bilimsel Terminolojiyi kullanarak farklı fenomenleri tanımlayamayacaktır.

Bütün varlıkların maddi ve manevi özünün temeli olan, Evrenin gerçek kurallarını tanımlayamayacaktır.

Kabalistler bütün varlıkların maddi ve manevi özünün temeli olan, Evrenin gerçek kurallarını algılarlar.

İki nesne arasındaki ilişkiyi hangi dilde yazabilir? Manevi nesneler arasındaki ilişkiler nelerdir? Bütün bir dünyayı bir arada tutan manevi gücü nasıl tanımlayabilir?

Bu dünyadaki hiçbir özel formül bunu yapamaz. Manevi dünyada, Kabalist bütün algılamalarını geçirebilir, iletebilir ama bu algılamalar alt tabakadakilere nasıl iletilebilir?

Bir şekilde anlatmak mümkün olmuş olsa bile, insan egoist doğasını değiştirene kadar hiçbir şey dünyamızı açıklayamaz.

Eğer insanlar özelliklerini daha yüksek bir seviyeye çıkarsa manevi eylemleri gerçekleştirebilir ve kendi aralarında manevi dilde konuşabilirlerdi.

Her insan durduğu seviyeye göre alır ve ızdırap çeker. Manevi seviyeye erişmek için, Perde (Masah) gereklidir ve hiç de kolay bir görev değildir.

İnsan, kaçamayacağı kirli, kötü bir çember içinde kıstırılmıştır. Böylece bu çemberin ötesinde ne olduğunu görmezden gelir.

Bundan dolayı Kabala çalışmaları hakkında hiçbir şey bilmeyen insanlar ona gizli bilim demektedirler.

Zohar kitabına Giriş isimli eserde, Kabalist Baal HaSulam bilginin dört derecesinden bahseder: ( i ) madde ( ii ) maddeyi sarmış olan biçim ( iii ) soyut biçim ( ıv ) öz.

Bilim sadece madde ve bir biçime sahip maddeyi inceleyebilir. Maddesiz biçim tamamen saf bir kavramdır ve kesin, bir analizi yoktur. Sonuncusu yani öz ise nesneleri canlandıran ve tepkileri tetikleyen şeydir ve bilinemezdir.

Aynı şey, manevi dünyalarla da ilgilidir. Büyük bir Kabalist bile manevi bir şey çalışırken maddeyi ve onun makyajını – hangi biçimde olursa olsun – algılayabilir ama maddesiz bir biçimi asla algılayamaz.

Böylece, manevi boyutta, Evren hakkındaki bilgimiz için bir sınır vardır.

En sonunda Kabalist belli bir seviyeye ulaştığında Yukarı’dan bir hediye alır ve evrenin sırları ona açılır.

Ders 9

Bu derste işlenecek başlıklar:

1. Dünyaların yayılması.

2. Sonsuzluk Dünyasına erişme.

3. Atzilut Dünyasının Partzufimi.

4. Şabat’taki üç yükseliş.

5. Zaman – Manevi Anlam.

6. Saran Işığın yardımı ile ilerleme.

7. Nihai Islah

8. Beş Dünyaların Doğumu

9. Adam Kadmon

10. Atzilut

11. Briya

12. Yetzira

13. Assiya

Bu, esasında 5 Sefirot’un gerçekleştirilmesidir: Keter, Hohma, Bina, Zeir Anpin ve Malkut, ki hepside Malkut’un kendisinin içindeydi.

Dünyaların yukarıdan aşağıya yayılması dört arzunun Aviut’unun giderek artmasıyla eşleşir; 0’dan 4’e kadar olan aşama.

Dünyalar Malkut’u saran küre gibidir. Benzetme yapacak olursak kendisi iç içe küreler içinde olan ve sadece en yakınındaki küreyi algılamak için duyu organlarını kullanan bir adamı düşünebilirsiniz: Assiya Dünyası.

Duyu organlarını keskinleştirerek ve niteliklerini değiştirerek, insan aşama aşama bir sonraki ve daha sonraki v.s. küreyi algılamaya başlar.

Bütün dünyalar Işığın yoluna yerleştirilmiş birer filtrelerdir, Saran Işığı engelleyen özel bir Perde’dir: Or Makif.

İnsan bu dünyaların varlığını hisseder hissetmez, “perde filtreleri” ni kaldırır, çıkarır. Bu, onu Yaratan’a daha yakın hale getirir.

Eğer Işık insana filtre edilmeksizin erişse, insanın Klisinin Şevirat HaKelimini yaratırdı.

Bütün “Perde-Dünyaları”nı çıkararak, kaldırarak, kişi dünyaların kendisine girmesine, sızmasına izin verir. Bu aşamada, kişi Işığı elde eder ve Işığa benzer özelliklere sahip olur.

Böylesi bir var olma Gimar Tikun ile – Nihai Islah – ilişkilendirilir.

Başlangıçta, insan dünyaların içine yerleştirilir ve gücünü ve kendisine yüklenen baskıları algılar.

Kişi bu baskıların üstesinden nasıl gelecektir? Bir iç ıslah gerçekleştirerek, örneğin Assiya Dünyası özelliklerine karşılık vererek. Bu, sıfır seviyesinde özgecil olmak anlamına gelir.

Üstesinden geldikten sonra, Assiya Dünyası insanın içine sızar ve böylece insan tarafından Assiya Dünyası hissedilebilinir.

Yetzira Dünyasını hissetmek için ise, bu dünyanın özelliklerine benzer özellikler elde etmek ve bu dünyanın içimize girmesine izin vermemiz gereklidir.

Bu aşamada, 1. Seviye özgecil oluruz. Hedef bütün dünyaları içeri almak ve Aviut’un 2., 3., 4. Seviyelerine göre bu dünyalara benzer olmaktır.

Bu şekilde, Malkut tamamen ıslah edilir ve ilk 9 Sefirot’u içine alır, emerken insan bütün dünyaların sınırlarının ötesine geçer ve Sonsuzluk Dünyasına ( Olam Ein Sof ) erişir.

Islaha başlamak için, İnsanın, Yaratan’ın özelliklerini şiddetle arzulaması ve de kendi özelliklerini elde etmesi gerekir.

Her bir Atzilut Dünyasının Partzuf’u – Zeir Anpin Partzufim’i hariç – daha önceki Partzuf’un Peh’inden başlar; Zeir Anpin Abba ve İma’nın Taburundan başlar ve Malkut Zeir Anpin Taburunda başlar.

Atik’in üç Partzufimine, Arih Anpin’e ve Abba ve İma’ya Keter, Hohma ve Bina denir ve bu da Keter’e Hohma’ya ve Nikudim Dünyasının Binasına karşılık gelir.

Atzilut Dünyasının Roş’u, Nikudim Dünyasının iki Başına karşılık gelir ve aynı fonksiyonu yerine getirir. Atik, Arih Anpin ve Abba ve İma’dan oluşan Atzilut Dünyasının Roş’u Nikudim Dünyasının kırılmamış Keliminin Reşimot’unda ortaya ilk çıkacak olandır.

Fakat, Zeir Anpin ve Malkut aşama aşama yeniden kurulur. Sadece Galgalta ve Eynaim Zeir Anpinden ve Malkut’un tek noktasından yeniden kurulur.

Zeir Anpin’in ve Malkut’un AHP’leri, BYA’nın Dünyaları içindedir. Eğer bu AHP ler ıslah edilirse, bu durumda bütün dünyalar ıslah edilir. Islah, Adam HaRishon’un Partzuf’unun yardımı ile gerçekleştirilir.

Adam HaRishon’un bu Partzuf’u neye benzer? Atzilut Dünyasının Malkut’u Bina seviyesine çıkartılır, buna üç aşamada erişilir. Atzilut’un bütün Dünyası, sonra üç seviyeye yükselir.

Atzilut Dünyasının normal durumuna “hafta içi günü” denir. Böylesi günlerde, Atzilut Dünyası, Parsa’dan aşağıya yayılan yetersiz Işık tarafından aydınlatılır.

Bundan sonra, Yukarıdan aşağıya daha büyük bir Işık gelir ve Atzilut Dünyasını bir seviye yukarı çıkartarak Atzilut Dünyasına daha yüksek özellikler ihsan eder.

Şimdi, Malkut Zeir Anpin’in yerinde bulunmaktadır. Zeir Anpin artık Abba ve İma seviyesine erişir. Abba ve İma Arih Anpin ile yer değiştirir, karşılığında Atik’in seviyesine yükselir ve nihayetinde de daha yükseğe SAG’a kadar yükselir.

Atzilut Dünyasının ilk yükselişi Cuma akşamı, Erev Şabat meydana gelir.

Böylesi bir ilerlemeye Yukarıdan gelen uyanış adı verilir. Aramik dilinde İtaruta de letata denir. Bizim dünyamızda ise bu günler, haftalar ve zaman bize değilde üzerinde kontrolümüz olmayan doğanın kanunlarına bağlı olan herşeye karşılık gelir.

Bir sonraki aşama Atzilut Dünyasını bir seviye yukarı çıkarır. Artık, Malkut kendisine ilave bir özelliğin (vermek niyeti) verildiği yer olan Abba ve İma seviyesinde durur.

Bu aşamada Malkut, Yaratan için alabilir. Artık, bir perdeye sahiptir ve Zivug de Aka gerçekleştirebilecektir, böylece yeni bir Partzufim yaratır.

Bir yandan Abba ve İma’nın özelliklerine dayanarak bir yandan da Ein Sof’un Malkut’unun özelliklerine dayanarak; Malkut yeni bir Partzuf yaratır: Adam HaRişon.

Bir Kabalist için, Erev Şabat (Cuma Akşamı), Şabat (Cumartesi), Matzei Şabat (Cumartesi Akşamı) denilen manevi durumlar takvimle alakalı olmayan günlerde tecrübe edilebilinir.

Şabat’ta ise, sigara içmek, bir araba ile seyehat etmek (gibi eylemler) yasaklanmışken kişisel Şabat’ta ise herşeye izin verilir. Zira, Kabalist bu dünyaları yaşar ve onun kurallarına uymak ve onu uygulamak zorundadır.

Bundan dolayı bir Kabalist için haftanın altı günü saniyenin bir anı kadar sürebilirken, Şabat birkaç gün devam edebilir. Bu iki çeşit durum kıyaslanamazdır.

Bu dünyada meydana gelen herşey bünyemiz, vücudumuz ile ilgilidir ama manevi dünyada meydana gelenler ruhumuz ile alakalıdır. Şimdilik, ruhumuzun ve vücudumuzun senkronize olmadığına şahitlik edebiliriz.

Ama gelecekte, dünyamız manevi dünyaların ilkeleri ile çalıştığında – ki bu Gimar Tikun’a erişildiğinde olacaktır – her iki dünyanın ve de bütün zamanların işleri birbirine kaynayacaktır.

Eğer değiştiyseniz ve bu değişim bir saniyenizi aldı ise, bir sonraki değişiminiz beş yıl sürerse bu bir sonraki saniyenin 5 yıl devam etmiş olacağı anlamına gelir.

Manevi dünyada, zaman kişinin özelliklerinin değişimi ile ölçülür. Kişi Kabala çalışmaya başlamadan önce dünyamızda binlerce yıl geçebilir.

Maneviyata girdikten sonra, birkaç hayatımızda yaşamaya alışkın olduğumuz şeyleri bir günde yaşayabiliriz. Bu, zamanın çekilmesi – kısalması – ve değişimi ile ilgili olan bir örnektir.

Manevi yıllar, BYA’nın 6000 dereceden oluşan seviyelere karşılık gelir ve referans olarak bizim maddi zamanımızla eşleştirilemez.

BYA Dünyalarından Atzilut Dünyasına çıkışa Cumartesi, Sabbath veya Şabat denir. Galgalta’nın Tabur’u ve Parsa arasında değişen bölüme Şabat denir.

İlk çıkış, Briya Dünyasından Atzilut Dünyasına olandır, İkinci Yetzira Dünyasından Atzilut Dünyasına olandır ve üçüncüsüde Assiya Dünyası ile ilişkili olandır.

BYA Dünyalarından olan çıkış ve Atzilut Dünyası eş zamanlı olarak meydana gelir.

Çıkışın üçüncü aşaması meydana geldiğinde, Atzilut Dünyası Zeir Anpin’i ve Atzilut Malkut’unu ve BYA Dünyalarını sarar.

Bu sefer, Atzilut Dünyasının Roş’u (Atik, Arih Anpin, Abba ve İma) Atzilut Dünyasının sınırlarını doğru biçimde geçer ve Adam Kadmon dünyasına girer.

Sırasıyla, Galgalta’nın Roş’u (çıkışın 1. Aşaması) Roş AB (çıkışın 2. Aşaması) ile beraber ve Roş SAG (çıkışın 3. Aşaması) ile beraber yükselir, çıkar ve Ein Sof Dünyasına girer.

Assiya’nın ilk manevi dünyasına giren bir kişi çıkışın 3. Aşaması boyunca Atzilut Dünyasına erişebilir ve Manevi Şabat’ı tecrübe edebilir.

Sonra bu kişi tekrar başlangıç aşamasına geri getirilebilinir, çünkü çıkışı, yükselişi kendi çabaları sonucu değildi ona Yukarıdan bir hediye olarak verilmişti.

Manevi zaman yönü daima aşağıdan yukarıya doğrudur. Sürecin farkında olmaksızın bütün insanlar, bütün ruhlar sürekli olarak yukarı çıkıyorlar – O’nunla birleşmek, ona bağlanmak için – Yaratan’a yakınlaşıyorlardır.

Buna, manevi zamanın direkt akışı denir. İnsan bu süreci olumsuz bir süreç olarak hissetse bile, zaman daima olumlu bir yönde ölçülür.

İnsan egoisttir, bundan dolayı maneviyat negatif olarak algılanır. Fakat, insan manevi gelişme yolunda yürürken kendisini asla alçaltmaz.

İnsan bu dünyada egoizmini arttırmaya çalışmamalıdır, daha ziyade bunun yerine Yaratan’a daha da yakınlaşmayı istemelidir.

Nihai ıslahına kadar, bu yönde çalışırken insan sürekli olarak çoğalan egoizmini hissedecektir, yani, doğal egoizme ilahi özelliklere kıyasla daha da kötüleşecektir.

Kabala çalışması, insana gerçek özelliklerinin neler olduğunu göstermek olan Saran Işığın (Or Makif) kişinin üzerine çekmesini sağlar. Her ne kadar değişmemelerine rağmen, daha negatif görünürler.

Esasında, İlahi Işığın etkisi altında özelliklerinin gerçek doğasının daha da farkında olmuştur sadece. Bu his, kişi aksine inansa bile, yaptığı, ilerlemenin bir göstergesidir.

BYA Dünyaları neye benzer? Parsa’nın altındaki AHP’lere düşmüş olan özgecil Kelimlerdir. Bu dünyalar da Galgalta ve Eynaime ve AHP’lere bölünür. Galgalta ve Eynaim’leri Yetzira Dünyasının Hazeh’i (Göğüs) ile nihayetlenir; yani Briya’nın On Sefirot’undan ve Yetzira Dünyasının altı Sefirot’undan sonra.

Yetzira’nın Hazeh’i ve aşağısı (Yetzira Dünyasının dört Sefirot’u ve Assiya Dünyasının On Sefirotu) olan 14 alt sefirot BYA Dünyalarının AHP’leridir.

Atzilut Dünyası Işığı ile Yetzira Dünyasının Hazeh’ine giden yol boyunca BYA dünyalarını aydınlatır. Atzilut Dünyasına Şabat denir.

BYA dünyasının 16 üst Sefirot’una (Galgalta ve Eynaim) – Parsa’dan Hazeh’e – Şabat Alanı (Tehum Şabat) denir ama Atzilut’un Dünyasının kendisine Yir (şehir) denir.

Bütün BYA Dünyaları Atzilut Dünyasına çıktığı zaman bile, Parsa’nın altından Yetzira’nın Hazehine (Galgalta Eynaim) kadar yerleşik bulunan arzularla çalışmak mümkündür.

Bundan dolayıdır ki dünyamızda Şabat boyunca sadece Tehum sınırları içerisindeki şehrin sınırlarını geçmeye izin verilir.

Bu uzaklık 2000 Ama (yaklaşık 2000 metre) ve 70 Ama olarak ölçülür. Bu uzaklık nasıl ölçülür?

Parsa’dan Briya Dünyasının Hazeh’ine, Ibur adı verilir ve 70 Ama’ya eşittir. Dışarıda bulunmasına rağmen, bu mesafeye Atzilut Dünyası da dahil edilir. Bu, şehri saran bir dış şerittir. Briya Dünyasının Hazehinden Yetzira Dünyasının Hazeh’ine kadar olan uzaklık 2000 Ama’ya eşittir.

Parsa ve Sium arasındaki toplam mesafe 6000 Ama’dır. Yetzira’nın Hazeh’in den Sium’a uzanan BYA Dünyalarının Alanına “kirli yer” denir, Mador Klipot (Kabukların Mekanı).

Mador Klipot, Assiya Dünyasının 10 Sefirot’u ile Yetzira Dünyasının 4 Sefirot’unu kucaklayan BYA Dünyaları’nın AHP’lerinden meydana gelir. Burası kesinlikle kutsallıktan (Keduşa) mahrum bir yerdir, hiç kimse oraya Şabat boyunca gidemez.

İsrail’de şehirler özel bir tel duvar ile çevrilidir, ki bu duvarın içindeki herşeyin şehirle alakalı olduğu anlamına gelir. Buna Eruv denir ve bu şehir için birleşik bir bölge yaratır. Bu sınırlar içerisinde, yürümeye ve içeri ve dışarı mal getirip götürmeye izin verilir.

Kişi manevi dünyaya çıkıp Mahsom’u geçtiği zaman, Mador Klipot boyunca gitmesine gerek yoktur. O kişi için maneviyata geçiş Şabatta yani BYA dünyaları Atzilut’ta olduğu zaman boyunca meydana gelmez.

Manevi Şabat herkes için aynı vakitte başlamaz.

Dünyamızda Şabat farklı ülkelerde, farklı zamanlarda meydana gelir ama eğer kişi güneşin veya ayın etkisi altında değilse – örneğin kozmoz’un etkisi altında değilse – kendi Şabat’ını Kudüs vakti ile ayarlamak zorundadır: Yaratan’ın Kudüs’te olduğu gerçeği ile uyumlu olarak.

İçlerinde sınırlarını muhafaza edebilsinler diye kendi dahili sınırlarının ne olduklarını kendilerine göstermek için ruhlar Atzilut Dünyasına çıkarılırlar, yükseltilirler.

İnsan sınırları kendisi teşkil ettiği vakit onların farkına varmaz, o bu sınırların üstündedir ve baskı yaratmıyorlardır.

Sonra, insanların giriştiği eylemler kendi özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Yaratılışın amacı kişisel yükseliş anlamına gelir ve Şabat yüksek dünyalarda nelerin var olduğunu, mücadele etmek için nelerin var olduğunu göstermek için var olmaktadır.

Islahı elde etme, Yaratan’ın Işığı direkt olarak gönderdiği, filtre görevi gören dünyaların artık kullanılmadığı zaman meydana gelir.

Işığın parlaması sınırsızdır ve Yaratılışın amacını gerçekleştirmek için sınırsız bir haz getirir.

Ders 10

Bu derste işlenecek başlıklar:

1. İlk insan (Adam HaRishon)

2. Biçimsel Eşitlik

3. Islah

4. Manevi Filtreler

Bu ana kadar neleri gördüğünüzü özetlemek gerekirse:

Adam HaRishon yaratılan yegane varlıktır. Bu Partzuf üç dünyanın yüksekliklerine erişir. Briya, Yetzira ve Assiya. Başı Briya Dünyasındadır, Garan (Boğaz) Yetzira Dünyasının Hazeh’ine yayılır; Guf’u (Beden) bütün yol boyunca uzanarak, Yetzira Dünyasının Hazeh’inden bu dünyanın sınırlarına kadar olan alandadır. Raglaim (Ayaklar), Assiya Dünyasının bulunduğu yerdedir.

Ülkeler dünyalarda nasıl konumlandırılmışlardır?

Baal HaSulam, Dallar Dilini kullanarak şöyle açıklamalar yapmaktadır: Atzilut Dünyasına Eretz Yisrael (İsrail Ülkesi) denir. Ona en yakın olan yer olan Ürdün, Briya Dünyasının bulunduğu yerdedir.

Yaratan’ın emrine bağlı olarak, İsrail’in iki kavmi ruhların iki türü Ürdün’de konumlandırılabilinir, yani Briya Dünyasında; zira bu dünyanın özellikleri (Bina özellikleri) sadece hafif biçimde Atzilut Dünyasının özelliklerinden (Hohma) farklılık gösterir.

Suriye, İsraile bitişik olarak düşünülür; ona Briya Dünyasının Malkut’u denir. Sonra, Briya Dünyasının Malkutundan Yetzira Dünyasının Hazehine kadar Babil ülkesini buluruz karşımızda.

Parsadan Yetzira Dünyasının Hazehine kadar olan mesafenin Eretz Yisrael olduğu ve buralara Kibbuş David, Davut’un fetihleri denildiği açıkça ortadadır.

Kral Davut maneviyatı dünyamızda maddileştirdi. Maneviyat hakkında çalıştığımız her şey en az bir kez bu dünyada maddileştirilmelidir.

Sadece Yaratan ve insan vardır, yani haz vermek arzusu ve bu hazdan zevk alma arzusu. Yaratan’ın Işığını saklayan, insan etrafında beş tane filtre vardır, beş dünya.

Eğer insan kendi arzularına göre doğal olarak hareket ederse, kendisini bu filtrelerin etkisi altında bulur.

Eğer kişi bu filtrelerin sadece birisinin – en alttaki bile olabilir – özellikleri ile uyumlu olarak kendini ıslah etmeye karar verirse, yükselecektir. Filtrenin üstünde duracaktır ve özelliklerini bu dünyanın özellikleri ile eşleştirecektir.

Üstelik, kişinin özellikleri diğer iki dünyanın özellikleri ile beraber olursa, bu iki filtrenin eylemlerini sona erdirir ve kendini onların üstünde bulur.

Ardından Yaratan’ın Işığı ruhu içine direkt olarak parlayacaktır. Hayat ve ölüm arasında başımıza gelen her şey manevi dünyalarda meydana gelen şeylerin bir neticesidir.

Işık durumuna bakmaksızın Malkuta girmek isteyen insan, onu alabilecek olmasına rağmen Işığı geri çevirmek zorundadır.

Şimdi, Tzimtzum’u tecrübe ediyoruzdur ve bize öyle gelmektedir ki Yaratan artık bizden kendisini algılamamızı istemektedir, bundan dolayı, O, kendini gizler.

Esasında, örneğin bir kişi Assiya Dünyasına eşit bir ıslah gerçekleştirir ise bu onun bu dünyada konumlandırıldığı anlamına gelir.

Filtreyi kaldırmıştır, artık ona gereksinim duymaz zira artık Işığı muhafaza edebilir ve vermek niyetiyle olabilir. Sonra farkeder ki Yaratan açısından kendimiz için veya O’nun için almak amacıyla kısıtlama yapmamızın veya yapmamamızın bir önemi yoktur.

Açıkçası, insanın kendisi alma veya vermek, gerçek ve yalan, iyi eylemler ve kötü eylemler arasında bir fark olmadığı ahlaki bir seviyeye erişir.

Kişi kendi tercih ettiği şeyi seçer. Fakat Yaratan açısından sadece bir tek arzu vardı; insanı mutlu etmek. Hazzın türü alıcıya bağlıdır.

Asıl husus – Yaratan tarafından koyulmuş bir koşul olmaksızın – hiçbir ilave ödül veya cezanın verilmemesine rağmen – özgecil yükselişi seçmektir.

Bu seçim, ceza-ödül seviyesinde değil, kişinin varlığından tümüyle ayrı olduğu en yüksek manevi seviyededir.

Yaratan, insanın özüne beş filtre koyar ve ondan ilahi Işığı saklar. Son, beşinci filtrenin arkasında Yaratan hiçbir şekilde hissedilmez. Bu, bizim maddi dünyamızın konumlandırıldığı yerdir.

Orada, ayrıca, insanın dünyada varoluşundan bu yana bütün ruhların, bütün nesillerin arzularının tamamının bulunduğu ve, hayatımızın anlamı olan bu dünya: Işığın küçük bir kıvılcımı (Ner Dakik) ile yaşam desteği alır.

Bu Işık öylesine önemsizdir ki ruhlar tarafından gerçekleştirilen eylemler ihlal olarak düşünülmez, ama sadece minimal hayvani bir yaşam olarak düşünülür.

Bu minimal hazların alınmasında bir kısıtlama yoktur. Yaşa ve mutlu ol…

Fakat, eğer daha çok istiyorsan maneviyata benzer olmak zorundasın. Her bir manevi haz tamamen özgecil bir ihsanı yerine getirmeyi gerektirir.

Bunu elde etmek için, insanın belli bir seviyeyi araması ve filtrenin kendisi gibi hareket etmesi – ahlaki gücünün yardımı ile içeri giren Işığı geri çevirerek – gereklidir.

Daha sonra, filtre böylesi bir insan için var olmaktan vaz geçer ve kendi Klisine girmeye çabalayan Işığı geri çevirebilir. Bu kişi sonradan alacaktır ama Yaratan için.

Adam’ın Ruhu BYA Dünyalarının 30 Sefirot’u ile uyum göstermiştir; ki bu dünyalar aynı Atzilut Dünyasını temsil eder, ama bunlar Aviut Bet, Aviut Gimel ve Aviut Dalet’li egoistik arzuların içinde konumlandırılır.

Adam kendi eylemlerini ıslah ettiği ve onları manevileştirdiği vakit dünyalarla beraber Atzilut Dünyasına yükselir.

Islah’ın 6000 aşaması geçtikten sonra, Adam HaRishon tamamen Atzilut Dünyasına yükselir.

Adam HaRishon’un Partzuf’unun bir parçası olan her bir ruh aynı yolu takip eder.

İnsanın kendisi ıslah edilmeye ihtiyacı olan şeyi seçemez ama kendisine Yukarıdan gönderileni, kendisine gösterilen şeyi ıslah eder. Ve böylece bu eylemler en yüksek seviyeye kadar gider.

Dersleri Nasıl Okumalı?

Kabala’yı açıklama ve öğretmedeki zorluk manevi dünyanın bizim dünyamızda bir karşılığı olmamasında yatmaktadır. Çalışmanın hedefi açık olsa bile, onu anlama sadece geçicidir. İdrakımızın manevi öğesi tarafında kavratılır bu, ki yukarıdan da sürekli yenilenir. Bundan ötürü, birey tarafından bir zamanlar anlaşılan, idrak edilen bir konu bir süre sonra aynı kişiye tekrar bulantılı, sorunlu gelebilir. Okuyucunun ruh hali ve manevi durumuna bağlı olarak, metin ya tamamen derin anlamı ile ya da tamamen anlamsız biçimde görünebilir.

Dün size tamamen açık olan şeyin bir sonraki gün çok karışık olması halinde umutsuzluğa kapılmayın. Metinler size boş, anlamsız ya da mantıksız göründüğünde sakın vazgeçmeyin. Kabala, teorik bilgi edinme uğruna çalışılmaz, ama görmek, anlamak ve algılamak için çalışılır. Kişi, kendi düşünme eylemi ile ve manevi güç kazandıktan sonra görmeye, algılamaya başladığında, nihai manevi Işıkları ve seviyeleri onun alması kendisine emin bir bilgi bağışlayacaktır.

Kişi, üst Işık hakkında bir idraka ve manevi nesnelerin algılanmasına sahip olana kadar, evrenin ne biçimde inşa edildiğini ve onun işlediğine dair bir şey anlamayacaktır, zira dünyamızda öngörülen konu ile ilgili hiçbir benzerlik yoktur.

Bu dersler manevi güçlerin algılanması yönündeki ilk adımları kolaylaştırmada yardımcı olabilir. Sonraki aşamalarda, ilerleme sadece bir öğretmenin yardımı ile yapılabilinir.

Kabala Hakkında Sık Sorulan Sorular

Kabala hakkındaki bilgileri dinleyerek, okuyarak gruplar halinde çalışarak ve en önemlisi sorular sorup, cevaplar alarak öğreniriz. Aşağıda, Web sitemiz’den alınan, en sıklıkla sorulan sorular yer almaktadır.

Eğer herhangi bir sorunuz var ise cevap vermemizi isteyebilirsiniz, lütfen şu e-mail adresine – turkish@kabbalah.info – yazınız; veya http://www.kabbalah.info web sitesini ziyaret ediniz ve Turkish düğmesine basarak, Türkçe sayfasına giriniz.

Soru: Kendime, dünyada ki konumuma dair sorular sormaktayım. Kabala’nın benim için uygun olup olmadığını bilmiyorum. Kabala nedir ve eğer Kabala çalışırsam bana ne faydası olacaktır?

Cevap: Kabala genel bir soruya cevap verir: Hayatımın ve mevcudiyetimin özü nedir? Kabala bu soruya cevaplar arayanlar içindir. Bu kişiler Kabala çalışması için en uygun kişilerdir. Kabala, insana hayatının kaynağını ve böylece de hayatının amacını gösterir.

Soru: Daima Kabala’nın gizli olduğunu düşünmüşümdür. Aniden Kabala, yeni, popüler bir konu haline geldi. Bu nasıl oldu?

Cevap: Bin yıllardır, Kabala’yı yaymak yasak idi. Sadece 20. y.y. da, Kabalist Rav Yehuda Aşlag’ın kitapları yayımlandığında bize kısıtlama olmaksızın Kabala çalışma imkanı verildi. Onun eserleri, senin gibi Kabala hakkında bir bilgiye sahip olmayanlara yardım etmeyi hedeflemektedir. Kabala’yı yaygın ve geniş bir biçimde dağıtmak ve hayatında ki eksik manevi öğeleri arayanlara onu öğretmek yasak değildir.

Soru: Rav Aşlag’ın Kabala’nın Yahudi olan ve olmayan herkese öğretilmesi gerektiğini düşünmesi doğrumu? Sizce de, Yahudi olmayanların ıslah sürecinde bir yeri var mıdır? Yoksa Kabala sadece Yahudiler tarafından çalışılmak için midir? Ve bu ıslah süreci nedir?

Cevap: Muhtemelen kutsal kitaplardan da okumuşsunuzdur, ıslahın sonunda gencinden yaşlısına – ırk ve cinsiyet farkı olmaksızın – herkes Yaratan’ı öğrenecektir. Kabala Yaratan’ın yarattığı insan olma arzusu ile alakalıdır. Bütün yaratıklar alma arzusuna sahiptir. O nedenle de, ıslah sürecine katılmak isteyen herkes bunu yapabilir. Islah kişinin niyetlerini egoistik olanlardan, özgecil (başkaları için olan) olanlara doğru değiştirmesi sürecidir: yani, kişisel faydadan, Yaratan’ın faydasına. Bütün insanların ayrım edilmeden bu sürece dahil olmasını ümit ediyoruz.

Soru: Kabala hakkında daha çok bilgi öğrenmeye ilgi duyuyorum. Benim gibi başlangıç öğrencisinin Kabala’ya başlamadan önce din kitapları – yani, yıllardır yazılı ve sözlü dini kanunları – çalışması zorunlu değil midir? Yoksa öğrenmeye hemen, şimdi başlayabilir miyim?

Cevap: Kabala çalışmak için bir ön koşul yoktur. Gerekli olan her şey kişinin öğrenme merakı ve isteğidir. Kabala çalışması vasıtası ile, kişi eylemlerinde ve düşüncelerinde manevi dünyaya nasıl benzeyeceğini öğrenir.

Soru: Bir Rav’ın veya kabala öğrencisinin herhangi birisi ölebilsin diye o kişi üzerinde büyü yaptığı söylentisini işittim. Sorum şu: Böylesi bir şey mümkün mü? Şayet mümkünse, söylenebilecek, yapılabilecek bir büyü var mı? Ayrıca, “iyi” büyü uygulamaları ile ilgili birkaç kitap satın aldım ve bu kitaplar söz konusu olduğu müddetçe acaba beni doğru yönde yönlendirip, yönlendiremeyeceğinizi bilmek isterim.

Cevap: Hangi kitapları satın aldığınızı bilmiyorum, ama bu kitapların gerçek bir Kabala ile bir ilgisi yoktur. Kabala büyü ile ilgili değildir. Çalışarak ve okuyarak Kabala hususunda daha iyi bir anlayış elde edinebilirsin. Birkaç okuma materyali öneriyoruz; yani manevi yolunda insanın gelişimi hakkında öğretilerde bulunduğumuz ve bizim hazırladığımız makaleleri, yazıları. Bir grup ortamında bir öğretmen ile çalışmak önemliyken, bu makalelere yazılara ve ürettiğimiz özel manevi kitaplara Web Sitemiz vasıtasıyla erişebilirsiniz.

Soru: Yedi yıl önce, Yaratan, Baba arayışıma başladım. Bu esnada, bütün hayatım mahfoldu ve değerli bulduğum her şeyi kaybettim. O’na şöyle seslendim: “Bana cevap verene kadar vazgeçmeyeceğim! Sen uğruna terkettiğim, vazgeçtiğim her şeysin.” Artık insanlar ve hayvanlar etrafındaki ışığı tecrübe etmeye başladım. Bu, acaba bir Kabala manifestosu değil mi? Yaratan’ı bilmek ve maneviyat geliştirmek istiyorum.

Cevap: Sizin durumunuz tam da insanı Kabala çalıştırmaya motive eden bir durumdur. Yaratan’a giden yol zordur ve özel bir çalıştırmayı gerektirir. Ve sadece manevi his ona göründükten sonra, insan daha önceki duygularının sadece hayal gücünün bir ürünü olduğunu anlar. Kişi, bütün egoistik niteliklerini özgecil niteliklere dönüştürüp üst dünyalara yükselmedikçe Yaratan’ı hissedemez.

Soru: Anlıyorum ki Kabala kelimesi İbranice bir fiil olan lekabbel yani almak’tan gelmektedir. Bu ne anlama gelir ve alma amacı nedir?

Cevap: Başlangıçta, sadece Yaratan vardır. O, genel bir alma arzusu yarattı. Bu alma arzusuna ilk insan (Adam HaRishon) adı verilir. İlk insanın Yaratan ile iletişim kurabilmesi için, genel alma arzusu bir çok bölümlere ayrıldı. Yaratılmanın amacı Yaratan ile iletişim elde etmektir, çünkü sadece böylesi bir durumda insan sonsuz huzur ve mutluluğa erişir.

Soru: Bu şu mu demektir; uzak gelecekte bir gün sadece yeni bir insan mı olacaktır?

Cevap: Kabala, fiziki bedenimizle ilgilenmez, ama sadece manevi parçamızla ilgilenir. Üst dünya bir yaratılan gibidir, kendimiz birbirimizden farklı hissettiğimiz bir alt dünyaya (kendimizi algıladığımız dünyaya) parçaları yansıtılan bir ruh gibidir. Bunu daha basit biçimde açıklamak gerekirse: Egoizmimiz içinde sınırlı olduğumuz için kendimizi birbirimizden farklı, ayrılmış hissederiz, her ne kadar hepimizin esasında bir manevi ruhtan meydana gelmiş olma gerçeğine rağmen. O nedenle, bu ayrılma, farklılık sadece bizim yanlış algımızda mevcuttur; zira gerçekte hepimiz birizdir.

Soru: Zohar’da bulabileceğimiz kavramlardan bazıları nelerdir? Ve Zohar’ı kim yazdı?

Cevap: Zohar kitabı, bu dünyadaki bir kişinin ruhunun kaynağına nasıl ulaşabileceğini açıklar. Bu yol, veya merdiven, 125 adım’dan oluşur. Zohar’ın yazarı bu aşamaların hepsinden geçmiş olmalıdır. Rav Yehuda Aşlag’ın ruhu Zohar’ın yazarı Rav Simon Bar Yochai’nin eriştiği yüksekliğin aynısına ve manevi mevkiye erişmişti. Bundan dolayıdır ki Baal HaSulam bizim şu an kullanabildiğimiz Zohar yorumunu bitirebilmişti.

Soru: Diğer Kabala merkezleri ve öteki Ravlar ile bağlantılımısınız?

Cevap: Bnei Baruh, Kabala ile ilgili olan diğer grup veya organizasyonlarla hiçbir şekilde bağlantılı değildir.

Soru: İngilizce, İspanyolca veya Fransızca olan ve bana gönderebileceğiniz çalışma kitabı listeniz var mı?

Cevap: Maalesef, İbranice ve Aramikce dilinden başka bir dilde yazılmış ve Simon Bar Yochai, Ari, Yehuda Aşlag gibi otantik kaynaklara dayandırılmış ünlü ve ciddi Kabala kitapları yoktur. Bnei Baruh Web sitesi aracılığı ile temel Kabala kursu vermektedir ve İspanyolca, Almanca ve Rusça da dahil 22 dilde başlangıç öğrencileri için kitaplar yayımlamaktadır. Bnei Baruh’un çıkan en son yayını Öteki Dünyanın İdrakı, İngilizce ve Rusça dillerinde mevcuttur.

Soru: Yahudilik olmayan bir başka dinde büyütüldüm. Benim inancım O’dur ki Kabala’da bahsedildiğinden daha çok Yaratan ve daha kutsal maneviyat vardır. Ve Yaratılış’ın amacı insana bu dünyada daha iyi bir yaşam vermek ve bununla beraber gelecek dünyada da daha iyi bir yaşam vermek değil midir? Etrafıma bakıyorum ve bu dünyanın ne kadar korkunç bir yer olabildiğini görüyorum.

Cevap: Sadece Yaratan ve insan vardır. Yaratılış’ın amacı bu dünyada iken üst dünyalara çıkmaktır ve bu tüm insanlar için ayırım yapılmadan gerçekleşecektir, çünkü yaratılışın amacı budur. Bu, eğer insanın düşünceleri ve arzuları üst dünyanın düşünce ve arzularına eşit ise – ki Kabala’da öğretilen bir konudur bu – gerçekleştirilebilinir. Yaratılışın amacına yükselmek ve erişmek isteyen kişi (ki bu, her insanın hayatında ki kişisel amacıdır veya kişi ölümünden sonra bu dünyaya dönmek zorundadır) bütün yaratılanlar hakkında pozitif düşünmek zorundadır.

Soru: Kendi eylemlerimin ve egomun sorumluluğunu almak zorunda olduğumu anlamaya başlıyorum. Hayatımda daha çok manevi seviye elde etmek istiyorum. Nereden başlayayım? Ve eğer Kabala çalışırsam, özgür biçimde hareket edebilir miyim?

Cevap: İnsan daima, Yaratan’ın, Süper Güç’ün önünde olduğunu hayal etmek zorundadır. Kabala çalışan ve belli manevi seviyeye çıkan herkes, ona bunları, istediğini kullanmasına izin veren bu Süper Güç’ten böylesi yetenekleri elde edebilir. Ve daha büyük manevi seviyeye çıktıkça, Kabalist daha çok Yaratan benzeri nitelikler ve güçler elde eder. Bundan ötürü, Kabalistin Yaratan kadar özgür ve bağımsız hareket edebileceği söylenebilir ayrıca. Fakat hiçbir gerçek, doğru Kabalist asla bu mahrem deneyimleri başkaları ile paylaşmayacaktır.

Soru: Bir yerde okuduğuma göre, Yaratan için 72 ismin içerildiği bir bölüm var Kabala’da ve bu isimler okunduğunda yazı bir mesajı ifşa ediyor. Ayrıca, ibranice karakterlere düşey olarak bakıldığında üç karakterli kolonlar halinde görüntülenir ve her bir kolonda Yaratan için bir isim içerir. Yaratan’ın nesneleri – burada olduğu gibi – açıkta saklandığını ve sizinde hiç farkedip, farketmediğinizi merak etmekteyim.

Cevap: Kabala, matris-geometri-sayı-grafik-karakter ve harfler v.s gibi bir çok matematiki kavramdan faydalanır. Bu yaklaşımlar Tevrat’ta gösterilen kodlardır ki bizi manevi nesneler ve onlar arasındaki bağlantıya dair bilgilendirirler. Her bir manevi seviye kendi ismine sahiptir veya isimdeki bütün harflerin toplamına dayalı olan sayı karşılığına sahiptir. Bir ismin sayıya dönüştürülmesine gematria denir. Bu kodlar, elde etmemiz gereken seviyeleri ifade eder.

Soru: Öyle görünmektedir ki Kabala diğer önemli bütün mistik geleneklere (Budizm gibi) benzer fikirlere sahiptir. Önemli bir fark var mıdır? Eğer var ise, kişi neden diğerini değil de bu yolu seçmelidir? Eğer bir fark yok ise, neden bu Kabalistler tarafından kabul edilmez?

Cevap: Bütün mistik ve dini öğretilerin genel fikri üstteki varlık ile iletişime geçmektir. Bu varlık ile iletişimi ararken her kişi kendi gerekçesiyle gelir. Örneğin; bazı insanlar bu dünyada zengin ve mutlu bir hayata sahip olmayı, zenginliği, sağlığı, güveni ve daha iyi bir geleceği hak etmeyi ister. Hayatlarını daha iyi yönetebilmek için bu dünyayı mümkün olduğunca çok anlamak ister. Bazıları ise, ölümden sonra gelinecek olan dünyada nasıl başarılı olunacağını öğrenmeyi ister. Bu hedeflerin hepsi bencildir ve insanın egoizminden kaynaklanır.

Kabala hiçbir şekilde bu gerekçelerle ilgili değildir. Daha ziyade, Kabala insanın Yaratan’ın niteliklerine benzer niteliklere sahip olmasını olanaklı kılmak için kişinin doğasını değiştirmeyi hedefler.

Kabalistik yöntem insanın bu dünyada sahip olduğu her şeyi Yaratan’a vermek niyeti ile kullanmak arzusunda olduğunu vurgulamaktadır. Fakat, bu niyete ulaşmak için, insanın Yaratan’ı anlaması gerekir ve Yaratan’ın kişinin yaptıklarından mutlu olduğunu hissetmesi gerekir. Kabala çalışan kişi Yaratan’ı hissederek Kabala’nın anlamını anlamaya başlar.

Etiketlendi:,

Yorum bırakın

İSTİHBARAT ALANI

Sınırsız, Seçkin, Sansürsüz, Kemalist Haber Blogu

Derin İstihbarat

strateji, güvenlik, araştırma, istihbarat, komplo teorileri, mizah, teknoloji, mk ultra, nwo

İSTİHBARAT

Şifresiz Yayın!